Selin herşeyi ayarlamıştı ve içeri yeni eleman olarak girebilmiştim falan falan demicem. Çünkü ne içeri girebildim ne da başka bişey oldu. Düğünü izleyecek halim de yoktu. O yüzden son çare mesaj atmaktı.
uzayboslugu : Bak Kerim
uzayboslugu : Seninle konuşmam gerek
uzayboslugu : Böyle bitmesini istemiyorum
uzayboslugu : Düğünün yapılacağı yerdeyim
uzayboslugu : Hatta sırf senin için buraya geldim
uzayboslugu : Lütfen iki dakika konuşalım
uzayboslugu : Sana söylemek istediğim şeyler var
kerimaynali : Bekle geliyorum. Fakat çok kalamam.
uzayboslugu : Bekliyorum
Fazla geçmeden Kerim üzerinde siyah takım elbise ile kapıda belirdi. Hızlıca onu beklediğim ara sokağa yani yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. İlk şoku atlattıktan sonra ben de ona sarıldım. Birden kendini geri çekti. Çökmüş gibi duruyordu ama iyiydi. Benim kadar yıkılmış ve dağılmış değildi.
"Ne konuşacaksın?" Sesindeki soğukluk iliklerime kadar ulaşsa bile buraya bunları söylemek için gelmiştim.
"Hızlıca söyleyip gitmeyi planlıyorum. Seni bir daha rahatsız etmicem. Merak etme. Sadece bil ki ben seni çok sevdim. Çok uzun sayılmayacak bir süre konuştum seninle. Ne zaman sevmeye başladım ya da ne zaman bağlandım bilmiyorum oldu bir şekilde. Kabul çok cıvık biriyim ama ben de sevebiliyorum." Gözlerimiz birleştiğinde gözlerinde bir anlığına umudu gördüm, beni sevdiğini söyleyen birşeyler. Fakat hemen kayboldu. Hiç olmamış gibi...
"Bitti mi?" Soğuk olma be adam. En çok senin sıcaklığına muhtaçken soğuk olma. Üşütme bedenimi.
"Evet."
"Tamam bir daha karşıma çıkma. Seninle sadece vakit öldürmek için konuştum ve birine aşık oldum. Şimdi izninle düğünüm var." Bunu ondan duymak canımı çok yakmıştı. Düğünüm var.
"Sevdiğini düşündüğüm için aptallık etmişim. Ne yazık değil mi?" Sol yanağımdan akan yaşı elimin tersi ile sildim. "Buraya ne olduğunu öğrenmek için gelmiştim. Belki isteyerek evlenmiyosundur diye sormaya geldim ama yine aptallık ettim işte. Kusura bakma. Mutluluklar Kerim Aynalı." Gözlerim yanıyordu. Düşmek için yalvaran yaşlara rağmen sırıttım. Elimi uzattım elini sıkmak için. Bir süre elime baktı. Ardından elini uzattı. Elini sıktım.
"Önemli değil ve teşekkür ederim." Elimi geri çektim. Sonra derin bir nefes çektim. Gözyaşlarını sonra akıtmak için geriye ittim. Sonra gülümsedim.
"Neyse ben kaçar. Sarmam gereken insanlar var." Külliyen yalan. Eve gidip ağlamak istiyodum.
Güldü. Ben de güldüm. Ardından arkamı dönüp yürümeye başladım.
"Deniz." Olduğum yerde durup ona döndüm.
"He?"
"Herşey için teşekkür ederim."
"Naptım ki mal?"
"Boşver."
"Tamam." Önüme dönüp yürümeye devam ettim. Yaparsam pişman olacağım şeyi yapmayacaktım.
Hehe
Tamam sus yapıcam dhdndb
Bu sefer ben o giderken seslendim.
"Kerim." O da benim gibi durdu. Yavaşça döndü.
"Efendim."
"Bekle bişey unuttum." Ona doğru hızlı adımlarla ilerledim.
"Neyi unu..." Konuşmasına izin vermeyip onu kendime çektim ve dudaklarım ile dudaklarını örttüm. Tepki veremedi bir süre. Ben de o kadar beklemedim zaten. Onu kendimden uzaklaştırıp sırıttım.
"Yapmazsam içimde kalırdı." Yine bişey yapmasını beklemeden ordan uzaklaştım.
Koşa koşa eve gittim. Yol boyu gözyaşlarımı gizledim fakat eve girer girmez yere yığıldım. Sırtımı duvara yasladım ardından bacaklarımı kendime doğru çektim ve kollarımı bacaklarıma sardım. Kafamı da kollarıma gömdüm.
Şansıma annemle babam evde değildi. Memlekete gitmişlerdi. Okulum olduğu için gitmemiştim. Neyse şu an bu önemli değil.
Ağlamam devam ederken telefonum çaldı. Ekrandaki ismi gördüğümde ağlamam daha da şiddetlendi.
Hazar... Aslında Avakadolu puding olarak kayıtlı da bunun şimdi bir önemi yok.
Hazar benim hem çocukluk arkadaşım hem ilk aşkım hem ilk yıkılışım hem ilk ayağa kalkışım hem de tek ve en büyük güvencemdi. Bu olaylar olurken onun da başında fazla olay vardı ve konuşma şansımız bile olmamıştı. Üstelik bu durumdayken araması bana hiç yardımcı olmuyordu.
Telefonun uzun zamandır çaldığını fark edip açtım.
"Çikolatalı sütüm, telefonun götüne mi kaçtı iki saattir çalıyor."
Sesini duymam ile istemsiz hıçkırdım ve daha fazla ağlamaya başladım.
"Nerdesin?"
"Evdeyim." Cevabını alır almaz telefonu kapattı. Biliyordum geliyordu. Fakat şu an yanımda olmasını istediğim kişi o değildi.
Kendi mallığımda boğularak ağlamaya devam ettim.
Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama kapının çalması hayır yumruklanması da değil direk tekmelenmesi ile kafamı kaldırdım. Gözlerim yanıyordu ve yorgundu. Buna rağmen ayağa kalkıp kapıyı açtım. Hazar direk sarıldı. Tepki vermedim. Geri çekilip suratımı avuçları içine aldı. Yine tepki vermedim.
"Çikolatalı sütüm?"
"Hmm?" Konuşmak dahi istemiyordum. Sadece uyuyup acının dinmesini beklemek istiyordum.
"Noldu sana böyle?" Ellerinden kurtulup odama ilerledim.
"Deniz!" Sesini yükseltince tekrar ona döndüm.
"Korkutma beni. Noldu?"
"Bişey olduğu yok. Mallık yaptım acısını çekiyorum."
"Anlatmak ister misin?"
"Hayır şimdi olmaz. Kendimde o gücü bulamıyorum." Burukça gülümsedim. Ardından odama girdim ve kapıyı kapattım. Kendimi yatağa bırakıp yorganı kafama kadar çektim. Kafamı da yastığa gömüp ağlamaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ (B×B ∆ TEXTİNG)
Short Storydenizguven : Selam bebek ben kelebek Başlangıçları bile bu kadar boşken Deniz'in ciddi olmasını beklemeyin jfkdh *önemli* Deniz'in randomuna laf yapıcaksanız okumayın abi