Bu bölüm'ü biricik ortim ve kardeşim @EslemAstepe 'ye ithaf ediyorum💚Her şeyin bir bir bittiği bir dünyada yaşıyorduk sanki...
-Yazarın Anlatımıyla
Bir varmış bir yokmuş , koca koca dağların , yeşil yeşil ormanların , mavi mavi vadilerin ardında iki aşık yaşarmış. Günün birinde bu iki aşık bir olmaya karar vermişler. Her şeyleriyle bir olmaya..
Evet demişler tüm yürekleriyle. Öyle cesurca demişler ki dağlar kıskanmış bu sevgiyi..
Sonra yıllar geçmiş bir yürek yavaş atmaya başlamış bu sevda karşısında yeniliyormuş bu yürek o koca dağlara yeniliyormuş.Farketmiş bunu diğer yürek madem sen az atıyorsun al bu yürek senin olsun demiş...o da yetmemiş o yüreklere. Yenildiklerini anlamış yüreğini bahşetmiş kişi. Yüreği olmamasına rağmen çıkmış yüreklice haykırmış kırgınlığını bahşettiği yüreğe.
Farketmiş yüreklisinin kırgınlığını bu sevdalı adam. Anlamış hatasını üç gün eğmiş boynunu , kırmış dizini , akmış gözyaşları... Günler geçmiş iki yüreksizde çırpınmış öylece. Biri yanarken pişman olan , bir diğeri kül olmuş sevdalısını arayan öylece külleriyle uçan.
Yok olma vakti yavaş yavaş yaklaşıyormuş uçurumdan ikisi de düşecekmiş ama asla el ele değilmiş onlar için. Halbu ki ne büyük istektir ölüme bile bir olduğun sevdiğin ile gitmek..
-Nefes'in Anlatımıyla;
Şimdi size ne demem gerekiyordu hikaye kuralları olarak..ha! "biz sarılmaya devam ederken saatler su gibi akıp gidiyordu" değil mi?
Hayır. Sadece iki saat geçmişti. 10-15 dakika sarılıp , satır satır konuştuk dertlerimizi. Onun derdi, benim derdim yoktu...bizim derdimiz vardı... Uzun uzun konuştuk her şeyi. O anlattı ben dinledim. Ben anlattım o dinledi. Sonra ağladık tekrar beraber ama hiç gülmedik. Artık gülecektik ama bol bol gülecektik...
Defne'nin kurstan çıkışını öğrendikten sonra yemek yapmaya karar vermiştim. Hadi ama , tekrar biz olmak için gayet güzel , sıradan ama güzel. Tahir'in yanına salona ilerlediğim de televizyon izlediğini gördüm. İşte böyleydi! Normal olmaya başlamıştık.
Tamam tamam , televizyon izlemek sıradışı bir şey değil ama bu evde uzun süredir televizyon açılmıyordu. Bu bile bana huzur vermişti. Tahir'in yanına yaklaştığım da bana döndü direkt. Sonra yine bir tebessüm.
"Sen şimdi dinlen biraz , ben yemek yapıp haber veririm sana."
Kaşlarını hafîf çatarak baktı bana. Hadi amaaa ne dedim ki şimdi!
"Defne mi geliyor?"
"Yooo"
"E neden yemek yapıyorsun?"
Yüzüne 'gerçekten mi yia' bakışımı atmış olabilirim. Haklıyım da ; yemek yapmam için illa Defne'nin evde olması felan mı gerekiyor yahu? Bu cümle böyle kalmamalıydı ve ben cevap vermeliydim;
"Bu evde yemek yapmam için illa Defne'nin mi olması gerekiyor?"
Yüzüme hafif bir korkuyla baktı. Ha şöyle ya! Evin hanımını dinleyeceksin koçum!
"Hayır da"
"Da?"
" Da ne ya da ne? Ne da sı? Aaa aşk olsun Nefesim ben sana zahmet olmasın diye dedim."
Bir an memnun olur gibi bir tebessüm yayıldı sanki dudaklarımda.
"Tamam tamam ben hazırlayayım sen otur hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Doğan Güneş
FanfictionAşk; Aşık olmadan önce hayat gündüz doğan güneş gibidir. Sadece bedenimizi ısıtır , bir gün kaybolacak bedenimizi. "Hayır bir de ışık saçar!" dediğinizi duyar gibiyim. Hayır neden mi? Gece öyle zariftir ki. Herkes göremez geceyi korkar ondan. Ay ışı...