Kerem demişti değil mi? Neden güldüğünü şimdi anlıyordum. İsim komedisini sonraya bırakıp, 6 yıldır görmediğim abime döndüm yüzümü. Siyah saçlarının altındaki yeşil gözler önce kısıldı, sonra hatırladığını belli edercesine kaşları yukarı kalktı. Dudaklarım dişlerim arasında ezilirken konuşmaya başladı.
"Aslı?! Sensin değil mi?"
"Soner?! Sensin değil mi?"
"Sensin. Aslı seni bir daha göreceğimi düşünmezdim." Gözlerim dolmaya başlamıştı. Yaşadıklarımdan haberi yoktu büyük ihtimalle. Dolan gözlerime inat gülerek yanına gittim. Çekiniyordum sarılmaya. Değişmişti. Eski zayıf Soner yerini, kaslı, çatık kaşlı bir adama bırakmıştı. Tek bir şeyi vardı değişmeyen; bana bakarken gözlerinde gördüğüm ışık. Benim abimdi. Her zaman da öyle olacaktı. Birbirimize bakarken önce davranan o oldu. Belimde hisettiğim sert eller beni kendine çekti. Kollarım istemsizce boynuna giderken yanağına sert öpücüklerimi bırakıyordum. Öyle özlemiştim ki onu. Arkamızdan gelen öksürük sesiyle beni bıraktı.
"Ben çıkayım istersen Soner. Eski sevgilinle vakit geçir biraz." Abim sıkı bir kahkaha attıktan sonra onaylamazca başını salladı.
"İnan bana böyle güzel bir sevgilim olsaydı eski olmazdı. Ayrıca kıskanmana gerek yok Kerem, kız kardeşim olur kendisi." Sinirlendiğini belli eden bir nefes verdi Kerem.
"Kıskanmak mı? Kimi? Kızla tanışalı daha 10 dakika oldu. Hem zaten tipim değil." Tamam kırıldığımı itiraf etmeliydim. Yakışıklı biri tarafından beğenilmemek içime oturmuştu. İster istemez yüzüm düşerken Soner beni kendine çekerek güldü.
"Zaten benim kız kardeşime yavşasaydın seni sağ bırakmazdım kardeşim. Benim kız kardeşim, senin kız kardeşin!" Sonlara doğru sertleşen sesi tehdit halini almıştı. Kerem'in yüzünde oluşan o memnuniyetsiz ifadeyi anlamlandıramamıştım ama pek de umrumda sayılmazdı.
"Eee Soner Bey, nasılsınız?"
"İyiyim Aslı'm. İngiltere'den döndükten sonra burada bir düzen kurdum. Sen nasılsın? Annem, babam?"
"Babam dün gördüğümde iyiydi. Ama annem hala iyi midir bilmem."
"Neden ki?"
"Soner ailemizin ne olduğunu biliyorum. Hatta onları polise şikayet ettim. Sonra 10 gün boyunca büyüdüğüm evin bodrumunda dayak yedim. Sonra da beni birilerine satmak için dışarı çıkardıklarında annemin yardımıyla kaçtım. Dayım getirdi beni buraya. Sonra bu ukalayla karşılaştım. Sonra da sen geldin."
Kaşları ciddi anlamda çatılmıştı.
" O herifi öldürmeliydim."
" Senin de neler yaptığını az çok tahmin ediyorum. Buraya da sadece seni çok özlediğim için geldim. Hasret giderdikten sonra gideceğim. Hollanda'ya." Attığı kahkaha iyice sinirlenmemi sağlamıştı.
"Gidemezsin. Seni bulmuşken bir daha kaybedemem. Yanımda güvende olacaksın."
"Yanında olmak istemiyorum ki Soner! Yasal bir hayat istiyorum. Düzgün bir hayat istiyorum. Sıradan bir hayat istiyorum."
"Bu akşam dönüşün için bir yerlere gideceğiz. Ertesi gün gidip gitmeyeceğini konuşuruz." O kadar uysal söyledi ki itiraz edemedim. Beni yönlendirmesine izin vererek bir odaya girdim. Lacivert ağırlıklı olan odada ilk dikkatimi çeken şey adım yazılı olan yataktı.
"Senin hep geleceğine inandım. Geldiğinde de hazır bir odan olmalıydı."
"Neden daha önce sen gelmedin bana?"