Altan, içindeki huzursuzluğu engelleyemiyordu. Ya gelmezse diyordu? Ya gelmezse, bir daha yüzüme bakmazsa, konuşmazsa... Kendini benden sakınırsa?Nasıl devam ederdi?
Evet, onsuz yıllarca yaşamıştı. Kendini o duruma mecbur bırakmıştı. Hayatını kuracaktı, sonra beraber ölene kadar en güzel şekilde yaşayacaklardı.
Hayalperest bir ergen olduğunu düşündü Altan sigarasından bir nefes daha çekerken.
Sen her şeyi bırakıp git, üç sene ne ara ne sor daha sonra her şeyin güzel olacağını, Bora'sının kendisine koşarak döneceğini düşün.
Tamamen boktan bir hayaldi.Arkasında nasıl bir yara bıraktığını tahmin ediyordu. Ama onun kendisine dönmeyeceğini hiç düşünmemişti. Kendi egosunu beslemişti yıllarca.
Bora, kendisi için üniversiteyi bırakmış gecesini gündüzüne katarak çalışmıştı. Altan onu bırakmıştı.
Düşündükçe kendini öldürme isteği artıyordu Altan'da.
Yarıladağı sigarasından bir nefes daha çekerken gelmeyeceğinden emin olmuştu. Yaslandığı duvardan ayrıldı. Sokak çıkmaz bir sokaktı. Çıkmaza arkasını döndü ve sokak lambalarını uzaktan izledi.
O sırada Alabora'nın arka kapısı açıldı.
Altan'ın kalbi tekledi.Birkaç adım önündeki kapıdan çıkan uzun boylu delikanlıyı süzdü.
Bora etrafına bakındı. Gözleri Altan'ı bulduğunda çıktığı kapıyı kapattı ve Altan'ın bir adım önünde durdu.Gözlerine bakmıyordu Bora, bakamıyordu.
Felaketiydi o gözler.Altan, sigarasını ağzına götürdüğünde sevdiğinin yüzüne yansıyan sokak lambasıyla ne kadar güzel olduğunu düşündü.
Dünyadaki her şeyden ve herkesten güzel."Bir şeyler söyleyecek misin, gideyin mi?"
"Gitme."
Sol elini sevdiğinin yüzüne koydu Altan.
Özlemden içinde kasırgalar dönüyordu sanki.
Bir zamanlar dudaklarının üstünde hissettiği dudakları öpmek istedi. Saçlarında hissetmek istedi kemikli elleri."Bora," dedi çaresizce.
Kendisini hiç böyle çaresiz hissetmemişi.Bora, Altan'ın gözlerine bakmayı ısrarla reddediyordu.
"Bak gözlerime n'olursun."
Sert bir yutkunmadan sonra gözleri buluştu.
Aynı bakıyordu hâlâ. Aynı sevgiyi hissedebiliyordu Altan.Sigarasını fırlattı. Gözlerinden akan yaşlara engel olamadı Altan.
İki elini de Bora'nın yüzüne yerleştirdi. Elininin altındaki sakalları okşadı. Bu kadar güzel hissettireceğini bilseydi eskiden onun tıraş olmasını engellerdi.Ufak burnu kıpkırmızı olmuştu Bora'nın. Üşürdü hep zaten o.
Her üşüdüğünde sarılırdı Altan'a.Kendisini ittirmesinden korkarak yaklaştı Altan, Bora'ya.
Bora tepkisizce, adeta bir put gibi duruyordu olduğu yerde.
Altan, dudaklarını Bora'nın kızarmış burnuna sürttü. Bunu birkaç kere tekrarladı ve Bora'nın gözlerinin titrediğine yemin edebilirdi.O da özlemişti.
O da kavruluyordu olduğu yerde."Bora'm." dedi bir fısıltı gibi.
Altan, alnını dayadı karşısındakinin alnına.
Dudaklarını hissetmek istiyordu ama aynı zamanda onun kaçmasından da korkuyordu.Ellerini Bora'nın saçlarına koyduğunda Bora bir adım geri çekildi.
Altan'ın elleri birkaç saniye havada kaldıktan sonra iki yanına koydu.Bora birkaç saniye gözlerimi etrafta gezdirdikten sonra Altan'ın gözlerine sabitledi gözlerini.
"Öyle birden gelip, üç yılı yok sayıp sana koşacağımı; bana dokunabileceğini mi sanıyorsun? Hayır, yapamazsın. Buraya saçma sapan hareketlerine maruz kalmak için değil diyeceklerin için geldim."
Altan karşındakine dokunmak için çırpınıyordu. İstiyordu. Her şeyden çok onu istiyordu.
"Bora, Bora'm. Yaptığım şeyin hiçbir savunulacak yanı yok. Sen hayatını benim için değiştirirken ben siktir olup gittim, kaçtım. Her gece düşündüm, hayatımızı kuracağım ve beraber öleceğiz. Ne senin ailen karışacaktı ne de benim ailem. Hiç kimseyi umursamayacaktık. Bunu boktan bir fikir olduğunu anlamam üç sene sürdü, düşündüğüm hiçbir şeyin gerçek olmayacağını anladığımda soluğu burda aldım zaten. Lütfen, bana düşmanmışım gibi davranma. Sana ihtiyacım var."
Bora, uzunca süre baktı Altan'ının gözlerine. Daha sonra ağzını açtı ama kelimeler çıkmayı reddetti.
Derin bir nefes aldı.
Altan'ı dışarda bırakarak az önce çıktığı kapıdan arkasına bakmadan girdi.
Mantıklı düşünemiyordu. Kendisine gelmesi lazımdı.Gözlerinden firar eden yaşları bileğiyle sildi. Güçsüzlük yapmayacaktı.
Altan kendisini üç sene boyunca umursamamıştı.
Bora onun iki çift sözüne kanmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alabora, bxb
Contotexting and boyxboy (tamamlandı) "bana el salla gittiğim gün sakın ağlama" doğru kişi yanlış zaman