Sevgili sizler;
Aylar boyunca asla bir adım dahi olsun dışarı çıkamayacağım bu odadaki ikinci günümdü.
Yavaş yavaş alışıyordum bu hücreye.
Adeta hapishanedeki mahkumlar
gibi hissediyordum.
Suçum sanki adam öldürmek ve ben müebbet
yemiş gibiydim.
Sahiden adam öldürseydim aynı bu
duruma mı düşerdim?
Bir odaya, hücreye mi hapis mi edilirdim?
Evet belki hapis edilirdim ama en azından suçumu bilirdim. Fakat şu an suçumu bilmeden yargılanıyorum. Suçumun ne olduğunu ben bile bilmiyorken hâkim bana müebbet kitlemişti.Sabahları hemşire'nin bana ilacımı getirmesiyle güne başlıyorum. İlaçlarımı her ne kadar içmek istemesem de düzenli olarak içiyordum. Çünkü mecburdum, ileri de güçlü bir kadın olmak için şu an ki acılara, hüzünlere katlanmaya...
Her saat başı kontrol ediliyordum. Tek başıma kaldığım zamanlarda ise size yazıyor, duvarla bakışıyor ya da kollarıma birkaç kesik atıyorum.
Kontrol edilirken nasıl kendine zarar verebiliyorsun dediğinizi duyar gibiyim.
O da benim sırrım olsun olur mu?
Sadece kollarıma kesik atarken ona da kesik attığım panoyla aram olan bir sır.
Hatta ufak bir sır...Bazen duvarlarla bakışmak, onlara bir şeyler anlatmak bana iyi geliyor. Çünkü seni anlamayan bir insana anlatmaktan daha iyi geliyor. Neden mi?
Seni anlamayacağını bilmene rağmen anlatıyorsun. Evet belki seni anlayamayacak ama en azından sana yapmacık hareketlerde yapmayacak. Sadece seni dinleyecek
ve susacak...Yeri geliyor duvarlar bile üzerime üzerime geliyor. Dört duvarın altında boğuluyor gibi hissediyorum. Sanki her an o duvarlar yıkılacak ve ben enkazın altında kalacakmışım gibi...
Bazen o kadar çaresiz ve zavallı hissediyorum ki. Küçücük bir odada tek başıma, yapayalnız
can çekişiyorum. Ve hiç kimsenin haberi dahi yok. Gerçi umurlarında olur muydu ki?~Avren
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVREN'İN GÜNLÜĞÜ
Sachbücher"Ruhum virane bir evden farksız." 10.08.19' ✨ Kapak Tasarımı: Freya Design