Bölüm 1

887 38 28
                                    

11 yaşındaydım ailem sürekli tartıştığından dolayı, duvarları
rutubetten boyaları pul pul dökülen yarım boyası olan odama kaçardım odam masmavi idi. Sanki bulutların arsında yüzüyor muşum gibi hissediyordum ve diğer arkadaşlarımdan ayıran bi özelliğim vardı yada ben öyle düşünüyordum. Belirli bir süre yorganı ağızıma kadar çekili bir şekilde tavana bakarken tartışma dinerdi uzun bir süre odamın kapısının çok az aralayarak annemle babamın son durumuna bakardım ikisi ayrı ayrı koltuklarda oturduklarını gördüğümde kapıyı kapatıp bir tur o "tık" sesini çıkartmaktan çok zevk alıyordum . Hatta bazen o anahtarı yatağımdan kalkıp kalkıp o kapının dilini 1 kere çevirerek "tık" sesini duyup tekrardan beyaz yorganlı yatağıma geçip kundak misali altına girerdim. Hep içim içimi sığmayan bir konu diğer insanlardan olan farkım neydi onu bulmak için elimden gelen neyse fazlasını yapmak isterdim.

Yine her zamanki gibi sabah olmuştu odamdaki yatak pencerenin hemen yanında olduğu için birazcık aralamıştım ve şuan ki sol kolumu soğuktan donmuş bir şekilde olduğundan dolayı hiç bir şey hissetmiyordum. Kolumu biranda protez bir kol takmışlardı sanki ve elimle ovuşturmaya tekrardan ısıtmaya başladım saat 7:45 olmuştu okula hazırlanıp gitmem için 45 dakikam vardı. Sıradan bir monoton hayatım varmış gibi hissediyordum daha 11 yaşında bir çocuk için omzuma yüklenen yükler bir aile babasına yüklenemezdi sanki. Çantamda en son o lanet olası matematik kitabını da koyduktan sonra fermuarı kapatıp çantamı kapatmıştım son olarak her zaman yaptığım evden çıkmadan önce aynada kendime bakmak olmaktı. Banyonun kapısını açmıştım bir anda o serinlik suratıma çarpmıştı en çok sevdiğim şeyi yapmaktan çok mutlu oluyordum. Suyu açtım lavabonun üzerindeki aynaya bakıyordum fakat aynaya değil göz bebeklerimin daha da içine ora da bana seslenecek birisi vardı sanki. Bir yandan da çeşmeden akan su sesi beni birazda sakinleştirmeye yetiyordu. Ve kendimi motive etmem için sürekli gülüyordum , aynaya her baktığımda yüzümde keşfetmediğim şeyler keşfediyordum mesela saydım 6 tane irili ufaklı suratıma benler vardı her gün her defasında ayrı bir şey arıyordum . Kendime gelmem için suyu suratıma vurdum, ve tekrardan aynaya baktığımda yüzümden süzülen o su taneciklerin çeneme doğru yavaşça akmasını izliyordum duvarda asılı olan yüz havlusunu suratıma kapatıp 10 saniye durdum ve bir şeyinde farkına vardım.
''beni karanlıkta rahatlatıyordu''
 

Tuvaletten çıktım ve kısa olan koridordan evden çıkmak için çantamı tek kolunu omzuma atıp dışarı çıkıp kapıyı kapattım anahtarı deliğe soktum yine o "tık" sesini duyduktan sonra okul yoluna koyuldum. Yürüyeceğim yer çok uzak değil diye babam servis tutmamıştı. Yürürken aklıma biranda gelmişti tuvalette havluyu yüzüme kapattığımda oluşan karanlık işte o karanlık insani birazda olsa iyi ve rahatlatıyordu. Eee peki geçen hafta ölen Ramiz dayım gözümün önüne geldi onunda yüzünü beyaz bir bez parçasıyla kapatılmıştı. O bez parçasının ismine kefen deniliyordu. Peki Ramiz dayım rahatlamış mıydı onu bilemiyorum. Sadece bildiğim tek şey benim 10 saniyelik mutluluğumu o ilelebet almıştı. Bu tuhaf duygularla okulun kapısına kadar gelmişim haberim bile yoktu. Ve biran önce derse girip o zil sesini duymayı dört gözle bekliyordum okul hiç olmadığından daha suskun ve yağan şiddetli yağmurun beni ıslatmadığını düşünmemiştim. Bir gariplik vardı günde yine her zamanki gibi lanet olası pazartesi ve yine bir matematik dersi vardı .

SiHiRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin