19.Bölüm

971 98 20
                                    

Gözlerimi açtığımda midem bulandı. O nefret ettiğim depoya neden defalarca gelmek zorundaydım ki? Buradan hiçbir şeyden nefret etmediğim kadar çok nefret ediyordum. Midem bulantım artınca karnımı tutup öne doğru eğildim. Eylül'ün yüzü gözümün önünden gitmiyordu.
"İstersen sen burada kalıp etrafı gözetle. Biz de Sedef'i bulup getirelim," dedi Rüya elini omzuma koyup. Başımla onayladım. Eğer içeri girersem kesin istifra edecektim. Onlar içeri girdiğinde depoya arkamı döndüm. Başımı gökyüzüne kaldırdım. Hilal şeklinde bir ay ve bolca yıldız vardı. En sevdiğim gökyüzü. Derin bir nefes alıp mide bulantımın geçmesini bekledim. Biraz azalmıştı. İçerden ses duymayı bekleyip dikkat kesildim. Sedef'i bulabilmişler miydi acaba? Kendimi biraz daha iyi hissedince Melisa ile zihin yoluyla iletişime geçmeyi denedim.
'Sedef'i buldunuz mu?'
Cevap yoktu. Bir süre daha bekledim. Sinyal gönderdiğime emindim. Yakalanmışlar mıydı acaba? Bir sinyal de Güneş'e göndermeye karar verdim. Bizi tek kurtarabilecek kişi oydu.
'Biz o lanet depodayız. Lütfen bunu dinle ve eğer seni çağırırsam gel. Sana ihtiyacımız olabilir.'
Ellerimi yumruk yapıp deponun arkasına dolanmaya başladım. Hiç ses yoktu. Sise dönüşüp camdan içeri girdim. Rüya, Melisa ve Aras Sedef'le kısık sesle konuşuyorlardı.
"Bak hiç kimse yok. Dönelim. Lütfen."
Melisa Sedef'in gözlerinin içine bakıyordu. Sedef anlamsızca güldü.
"Sarp yok olduğunda intikam almak istemedin mi?" Dedi canını yaktığını bilerek. Melisa sarsıldı ama duruşunu bozmadı.
"O kötüydü ve beni hiç sevmedi. Onun için bir şey yapmaya değmezdi. Hem kimden intikam alacaktım? Sizden mi?"
Sedef acıyla gülümsedi bu kez.
"Eylül iyi biriydi lanet olası. Kimseye kötülük yapmamıştı. O vampir bozuntuları isteyerek canını yaktılar. Bunu ödeyecekler. Hepsi yok olacak. Bizi bilen bütün vampirler yok olacak."
Normal halime dönüştüm. Sedef'i bütün gücümle sardım. İstemese de okula ışınlanacaktık ve onu orada bir odaya kilitleyecektik. Sedef çırpınsa da odaklanmaya çalıştım. O anda sessizliği bir uluma sesi böldü. Bakışlarım arka kapıya kaydığında bizi bilen son vampirlerin ellerinde üç tane kurtla içeri girdiklerini gördüm. Yutkunabildim sadece. Vampirlerin kurtlarla ne işi vardı? Vampirlerden biri sinsice gülümsedi.
"Demek hepimiz yok olacakmışız. Sadece dört kişisiniz. Nasıl başaracaksınız bunu?"
Kurtlarla zihinsel olarak konuşmaya başladım.
'Bize yardım edin. Lütfen. Biz iyi insanlarız. O vampirler gibi değiliz. Lütfen yardım edin.'
Kurtlardan biri gözlerini kıstı.
'Vampir mi bunlar? Bize bundan hiç bahsetmediler. Sizin için hırsız dediler. Buradan bir şeyler çalıyormuşsunuz.'
'Yardım edecek misiniz?'
'Evet.'
Gülümsedim. Vampirler konuşmayan bizlere alayla bakıyorlardı. Nefesimi dışarı verdim.
"Saldırın," diye bağırdım kurtlara doğru. Vampirlerin ellerinde tuttukları tasma iplerinden kurtulan kurtlar bütün güçleriyle saldırmaya başladılar. Vampirler bu ani saldırı karşısında şok olmuşlardı. Sedef'i tutmaya devam edip kapıya yöneldim. Diğerleri de beni takip ediyorlardı. Normalde içerde de ışınlanabilirdik ama vampirler kurtlarla kavga ederken odaklanamazdım. Dışarı çıkınca Sedef'i daha fazla tutamadım. İçerden kavga sesleri geliyordu.
"Yok olduklarını görmeliyim," diyen Sedef içeri yöneldi. Kolundan tuttum. Artık sabrım kalmamıştı.
"Gidiyoruz! Bir daha bu iğrenç yere gelmeyeceğiz. Hemen gözlerini kapat."
Gözlerimi kapattığım anda yanımdan bir çığlık sesi yükseldi. Hemen gözlerimi açtım. Sedef'in yüzü acıyla buruşmuştu. Ayaklarının arkasına kan damlayınca bayılacak gibi oldum. Yanımıza gelmeye hali kalmayan bir vampir yattığı yerden iki tane bıçak atmıştı. Sedef dizlerinin üzerine çöktü. Aras koşup son anda kafasının yere vurmasını engelledi. Sedef'in başı Aras'ın dizindeydi. Melisa,ben ve Rüya Sedef'in yanına yere çöktük.
"Hayır. Ölemezsin. Seni de kaybedemeyiz. Sedef, lütfen."
Elini tuttum sözlerim bitince. Sedef'in gözünden bir damla yaş akıp Aras'ın eline düştü.
"Yaptıklarım için özür dilerim. Bencilceydi. Beni sevmeyen birine kendimi sevdirmeye çalıştım," dedi Aras'a bakıp. Aras kaşlarını çatmıştı. Acı çektiğini gizlemeye çalıştığını biliyordum. Rüya Sedef'in diğer elini tuttu. Boğazımda kocaman bir yumruk vardı şimdi.
"Her şeye yeniden başlayabiliriz Sedef. Seni anlıyorum. Sen hep istediğin şeyin gerçek olmasını bekledin. Kendini zorladın. Şimdi..." Derin bir nefes aldı. "Şimdi hayata tutunmalısın. Kendini zorlamalısın."
Rüya'ya baktım. Ağlıyordu. Ben de kendimi daha fazla tutamadım. Sedef gülümsedi. Huzurlu görünüyordu. Bu hali içimi daha fazla acıttı.
"Eylül'e kavuşacağım. Defne Hanım ve Selim Bey'e intihar etti dersiniz. Hepinizi... Çok... Seviyorum."
"İntihar etmedin ama. Yalan söyleyemeyiz. Ölmeyeceksin. Ölmemelisin Sedef," diyen Aras Sedef'in saçını okşadı. Arkamda bir rüzgar hissedince oraya döndüm. Güneş gelmişti. Mesajımı almıştı. Sedef'i görünce yanına gitti ve bendeki elini tuttu.
"Seni iyileştireceğim. Bana bırakın," dediğinde rahat bir nefes aldım. Aras kalkıp Rüya'ya sarıldı. Ben de kolumla Melisa'yı sardım. Güneş Sedef'in başını kucağına koydu. Sedef'in baygın bakışları yerini kapanık göz kapaklarına bıraktı. Ölmüş müydü yoksa? Korkuyla ona bakarken Sedef gözlerini açtı. Doğruldu.
"Kendimi normal hissediyorum. Ağrım geçti," dediğinde nefesimi dışarı bıraktım. Güneş kanatlarını tamamen açtı.
"Arkama geçin. Geri kalanları ve depoyu yok edeceğim," dedi kendinden emin bir sesle. Dediğini yapıp arkasına geçtik. Vücudundan siyah bir sis yayıldı ve depoyu sardı. Depo anında yok oldu. Yerde yıkıntısı bile kalmadı. Böylece bizi bilen vampirler de yok olmuştu. Okula ışınlanınca kendimi yatağa bıraktım. Saat epey geç olmuştu ve diğerleri uyuyordu. Uzun zaman sonra Sedef'in huzurla uyuduğunu gördüm.

Sabah olunca gece olanları diğerlerine anlattık. O kadar rahatlamışlardı ki. Bizi bilenlerin yol olması muazzam bir şeydi. Artık tamamen rahattık. En ufak bir tehlike bile kalmamıştı. Ayrıca Güneş depoya gelmeyen vampir olabilir diye siyah sisten bizi ve mavi gözlü adamı bilenlere de göndermişti. Güneş kurtuluşumuz olmuştu.
"Senden daha güçlü birinin olması nasıl hissettiriyor?" Dedi Berk. Güneş ve Sıla'nın gülüşerek konuşmalarını izliyordum. Berk'e dönünce dudağımın kenarı kıvrıldı.
"Bizi bulduğu için çok şanslıyız. Hepimizi kurtardı."
Aklıma Eylül gelince sustum.
"Eylül dışında."
Berk elimi sıktı.
"O hep yanımızda aslında. Biliyorsun," dediğinde aklıma Berk'in öldüğünü düşünürken geçmişte yolculuk yapıp onunla vedalaştığım geldi. Aynısını yapabilirdim.
"Onunla vedalaşacağım," dedim kendimden emin bir şekilde. Berk gülümsedi.

En çok eğlendiğimiz güne gitmeye karar verdim. Yetmişlere gittiğimiz gün. Diğerlerinden geride kalmıştım. Adımlarımı hızlandırıp Eylül'e yetiştim. Bana önünü döndüğünde ağlamamak için o kadar zor tutrum ki kendimi. Tırnaklarımı avuç içlerime geçirip derin nefes almaya zorladım kendimi.
"Konuşabilir miyiz?"
Ses tonum ağlamaklı çıkınca boğazımı temizledim. Eylül gülümsedi.
"Tabi ki."
Birlikte çiçekli bir banka oturduk. İnsanlar önümüzden geçip gidiyorlardı ve oldukça mutlu görünüyorlardı. Eylül'e dönüp elini tuttum.
"Eğer sen zor durumda olsaydın ve biz seni kurtaramasaydık çok üzülür müydün?"
Eylül kaşlarını çattı.
"Nereden çıktı bu soru? Bilmem ki belki de zamanında yetişemezdiniz. Elinizde olmayan sebeplerden ötürü. Buna kızılmaz ki."
Ona sarıldım. Böylece ağladığımı görmezdi. Eliyle sırtımı sıvazlarken konuşmaya başladı.
"Neyin var Derin? Tuhaf davranıyorsun."
Onu bırakıp gözlerine baktım.
"Özür dilerim. Seni hiç unutmayacağım," dedim ve o bana şaşkın şaşkın bakarken şimdiki zamana döndüm. Rahatlamıştım. Bize kızmayacağını öğrenmiştim. Huzurlu olabilirdim artık. Gerçekten huzurlu olabilirdim.

Kıvılcımların Dansı-IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin