9. BÖLÜM | ARALIKSIZ BELA

639 33 33
                                    

-Attığım bölümlerdeki oyların 50'yi bile geçmemesi üzerine kitap yazmaya uzuuun bir ara vermiş ve kitabım 9K okunma aldığında Wattpad'i telefonumdan silmiştim. Tatil boyunca telefonumu değiştirdim ve uzun süreler de telefon yasağı yedim, 3 ay sonra nihayet geldim de aşk böcüklerim. Beni özlediniz mi? Hazır olun öyleyse 😘-

Eve girer girmez kendimi yatağa attım ve günü düşünmeden hemen uyumaya yoğunlaştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Eve girer girmez kendimi yatağa attım ve günü düşünmeden hemen uyumaya yoğunlaştım. *1 koyun, 2 koyun, 3 koyun...* bir kaç dakikam böyle koyunları saymakla geçti. Gözlerini kapatır kapatmaz uyuyabilen birisi olsam ne güzel olurdu. Saatler geçen uğraşım sonucunda nihayet uyuyabilmiştim. Sabaha gözlerimi hiç aralıksız basılan bir kapı ziliyle açtım.
Soo-Hyun: Lanet olsun! Bu da ne şimdi? Alacaklı mıdır nedir arkadaş, zilimi de bozacak şerefsiz.
Zilin susmayacağını anlayınca söylenerek kapıya doğru ilerledim. Uykulu bir şekilde akıl edebildiğim tek şey kapıyı bir an önce açıp şu zili susturmaktı. Bir de her kim beni sabahın bir köründe rahatsız ettiyse ağzına bir yumruk geçirmek. Hızlıca kapıyı açıp bağırmak için ağzımı araladığımda karşımdaki kişinin elinin ağzımı kapattığını hissettim. İçeri girip kapıyı kapattı ve ağzımı açmadan kapıya yasladı.
Jimin: Bak güzelim, sana bana bağırma demiştim. Sessizken ne kadar güzelsin.
Soo-Hyun: B-Bağırmayacaktım ki, nereden çıkardın?
Jimin: Eminim öyledir Soo-Hyun. Zili çalan da ben değildim zaten.
Soo-Hyun: YA! SABAHIN BİR KÖRÜNDE BENİ NE DİYE RAHATSIZ EDİYORSUN SEN? UYUYORDUM NE GÜZEL!
Jimin: Bak, nasıl da açıldı o güzel uykun. Ayrıca sabahın körü mü? Saat 2 oluyor aptal. Sen okula gelmeyince endişelendim, ben geleyim dedim.
Yavaşça kolumu kaldırıp saatime baktım ve saatin gerçekten 2 olmak üzere olduğunu gördüm.
Soo-Hyun: Oha! Cidden öküz gibi uyumuşum.
Jimin: Öküz olduğunu kabul etmen güzel. Şimdi hazırlan, çıkıyoruz.
Soo-Hyun: 1, öküz olan ben değilim sadece seni örnek alıyorum. 2, nereye gidiyoruz ve benim bundan haberim var mı?
Jimin: Artık var işte, boş yapma da git giyin makyajını falan yap zombi gibisin.
Soo-Hyun: Haha! Dön bir kendine bak önce, betin benzin atmış.
Jimin: Kendimden bir parçaya bakıyorum nasılsa, ne fark eder?
Bu çocuğun ani iltifal edişleri sürekli heyecanlandırıyordu beni. Aptal mıdır nedir, hem övüyor hem sövüyor. Utandığımı ve içimin kıpır kıpır olduğunu belli etmemeye çalışarak odama gittim. Dolabımdan çıkarttığım ince salaş kahverengi bir gömleği ve siyah pantolonumu alıp yatağın üstüne attım. Tam sonbahara uygun bir kombin olmuştu sanırım, hardal beremi de alıp kombinimi tamamladım ve yavaşça üstümü çıkarttım. O sırada evimde olduğu aklıma gelen Park Jimin'e bağırdım.
Soo-Hyun: SAKIN GELEYİM FALAN DEME, MEZARINI KAZARSIN.
Beni duymamış gibi davranıyor, sesi hızla bana yaklaşıyordu.
Jimin: Soo-Hyun, giyindin mi güzeliiim? Geleyim mii? Soo-Hyun! Geliyorum baaak.
Soo-Hyun: Gel canım gel.

*JİMİN'İN AĞZINDAN*
Soo-Hyun'un kapısına geldiğimde derin bir nefes aldım. Dünden beri onu düşünüyordum. O adam onun peşine takılacak kadar kafayı yemiş olamazdı. Fakat Soo-Hyun okula gelmemiş ve bu benim 2 kat endişelenmeme sebep olmuştu. Elimi yavaşça zile götürdüm ve hiç kaldırmadan basmaya başladım. Bir kaç dakika sonra kapı açıldı, karşıma hafif kısa -belki çok daha kısa-, makyajsız, şirin mi şirin bir kız çıktı. Kapıyı açar açmaz bağırma pozisyonuna geçmesi beni hiç şaşırtmamıştı. Hızlı bir hamleyle ağzını kapatıp içeri girdim ve kapıyı kapatıp onu kapıya yasladım. Kısa süren bir diyaloğun sonunda onu giyinmeye yollayabilmiştim. Biraz bekledikten sonra usulca odasına doğru ilerlemeye başladım. O sırada Soo-Hyun odasından bir sesin yükseldiğini duydum.
Soo-Hyun: SAKIN GELEYİM FALAN DEME, MEZARINI KAZARSIN.
Duymazlıktan gelerek hızla odasına ilerlemeye devam ettim.
Jimin: Soo-Hyun, giyindin mi güzeliiim? Geleyim mii? Soo-Hyun! Geliyorum baaak.
Soo-Hyun: Gel canım gel.
Bu söylediğini duyar duymaz hızlanıp odasına daldım. Daldığım gibi birisi beni sert bir hamleyle duvara itti. Soo-Hyun'un bu kadar güçlü olduğunu hiç düşünmemiştim. Ben kendime gelene kadar kolunu boynuma dayamış, yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı.
Jimin: Gel demiştin, neyin nesi bu şimdi?
Soo-Hyun: Ondan hemen önce gelirsen mezarını kazarsın demiştim.
Jimin: Uh, şey, duymamışım.
Soo-Hyun: Bu beni hiç alakadar etmiyor ama, ben söyledim mi söyledim.
Jimin: Gelirken hayal ettiğim şey bu değildi ama.
Soo-Hyun: İşte sana bu yüzden kızıyorum Jimin, senin için aşk sadece bunlardan ibaret. Sadece senin için değil çevrendeki herkes için bundan ibaret. Basit bir el ele tutuşmadan etkilenmiyorsunuz, yanağından öpmüş olmam senin için oldukça doğal bir şey. Veya birisinin kokusunda huzur bulmak, bunlar sizin için bir şey ifade etmiyor. Daha devam edeyim mi?
Jimin: Belki de böyle şeylerinden etkilendiğimiz kişiler bizde en büyük yaralarlı bırakan kişilerdir. Bunu hiç düşünmüyorsun değil mi? Senin için ben ve çevremdeki herkes duygusuz. Ama duyguları hep kırıldığı için duygusuz oldukları aklına bile gelmiyor değil mi? Biz insan değiliz ya çünkü, aklımız fikrimiz zevklerimizde. Duygumuz yok bizim. Daha devam edeyim mi?
Soo-Hyun: H-Hayır.
Bunu söylememin arkasına geri çekildi ve eliyle kapıyı işaret etti.
Soo-Hyun: Giyinip geleceğim.
Jimin: Bekliyorum.
Kapının önüne çıkıp Soo-Hyun'u beklemeye başladım. Bir kaç dakika içinde çıkıp yanıma geldi ve elini uzattı. Az önce söylediklerini mi telafi etmeye çalışıyor ne? Görmezden gelerek aşağıya doğru inmeye başladım.
Jimin: Takip et beni, acelemiz var.
Soo-Hyun: Nereye gideceğimizi söylemezsen seninle şuradan şuraya gelmem.
Jimin: Geleceksin, zorundasın.
Durup Soo-Hyun'a baktığımda cidden olduğu yerde durduğunu gördüm ve geri çıkıp yanına gittim.
Soo-Hyun: Ben nasıl istersem öyle olur.
Jimin: Elini tutmadım diye mi?
Soo-Hyun: Ne?
Jimin: Elini tutmadım diye mi gelmiyorsun?
Soo-Hyun: Ö-Öyle küçük şeylere kırılacak birisi değilim ben.
Jimin: Az önce aşktan bahsederken bunlar çok anlamlı şeylermiş gibi konuşuyordun ama. Şimdi küçük şeyler mi oldu?
Soo-Hyun: Neyse ne, ben gelmiyorum sana görüşürüz. Çıkarken kapıyı kapat.
Arkasını dönüp odasına gitmek için bir adım attığı gibi belinden kolundan tutup kendime çektim ve kucağıma alıp hızla merdivenlerden inmeye başladım.
Soo-Hyun: YA! BIRAK BENİ APTAL ÇOCUK! BUNUN SONU ÇOK KÖTÜ OLUR BAK!
Jimin: Sen bağırmaya devam edersen bunun sonu senin için kötü olur evet. Ayrıca bana hayır denilmeyeceğini hala anlayamadın mı sen?
Soo-Hyun: Sen de benim hala o hemen etkileyip peşinde koşturduğun kızlar gibi olmadığımı ve seni kaybetmemek için her dediğine evet demeyeceğimi anlayamamış gibi duruyorsun.
Jimin: Beni yoruyorsun güzelim, sus biraz.
Arabanın yanına geldiğimizde Soo-Hyun'u bindirip hızlı bir hamleyle kapısını kilitledim ve şoför koltuğuna binip arabayı çalıştırdım.
Soo-Hyun: Motoruna ne oldu senin, kıyamam.
Jimin: Motordan kaçman kolay olurdu.
Soo-Hyun: Nereye gidiyoruz?
Jimin: Kimsenin bizi bulamayacağı kadar uzaklara.
Soo-Hyun: NE?!
Jimin: Celallenme hemen şaka yapıyoruz herhalde. Senin gibi bir dırdırcıyla o kadar uzaklarda dayanamam.
Soo-Hyun: Ha ha ha, ne kadar komik. Şimdi soruma cevap ver.
Jimin: Dün gittiğimiz yere.
Soo-Hyun: Ne? Ya o adam hala oradaysa.
Jimin: O adam için gidiyoruz zaten. Senin konuşman lazım, onunla.
Soo-Hyun: Ne konuşacağım? Ne çeviriyorsun Jimin?
Jimin: Dün oraya neden gittiğimizi falan söylemen gerekiyor, basit bir şey. Ders çalışmak için sessiz, sakin bir yerler arıyorduk ve ben orayı söyledim, sen de gidelim dedin. Bu kadar, eğer başka bir şey soracak olursa doğaçlama yap artık.
Soo-Hyun: Bak ben gerçekten senin gizemlerinden sıkıldım.
Jimin: Gizem değil, sadece şuan bilmene gerek yok.

bunu bir an önce yükleyip kurtulayım dedim. Umarım hoşunuza gider, bir de şey düşünüyorum, ilk bölümlerde çok fazla smut olduğunu düşündüm. Bütün yaşlara uygun bir şekilde hitap etmesi için smutlu kısımları silip o kısımları düzeltmeli miyim? Bu konudaki fikrinize çook ihtiyacım var. Ve bölümleri sıklaştıracağım, beklemede kalın!

TESADÜF • Park Jimin & Park Soo-HyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin