İçerideki Düşman

247 14 12
                                    


     Günlerdir Hethenborne denen bu uğursuz kasabada dolanmaktan yorgun düştüm. Dört bir yanı ormanla çevrili bu Tanrının unuttuğu yerde ölüp gideceğim. Kurtuluş yok, gün ışığı yok, umut yok! Aklımı bir mezar kurdu gibi yiyip bitiren şiddetli bir korku dışında hiçbir şey hissedemiyorum artık. Benim gibi sıradan biri böyle bir ölüm tuzağına düşmeyi hak edecek ne yapmış olabilir? Buraya işini yapmak için gelen bir grup masum insandık yalnızca. Ben ve diğer muhabir arkadaşlarım buraya aynı günde intihar eden 23 kasabalının arkasındaki sırrı gün yüzüne çıkarmak için gelmiştik. Başımıza gelen bu dehşet verici olaylar henüz yoldayken başlamıştı. Minibüsümüzle kasabanın sınırını geçtikten kısa bir süre sonra yolu kuşatan sık ağaçlar arasından bizi izleyen belli belirsiz gölgeler olduğunu fark etmiştik. Avını izleyen sinsi avcılar gibi sakin fakat tetikte duran bu garip karartılar bizi tedirgin etmişti. Buna rağmen geri dönmek yerine aptalca bir inatla yolumuza devam ettik. Kasaba iki dağın arasındaki izbe bir yerdeydi. Bu yüzden gölgelerin vahşi hayvanlara ait olduğunu düşünüp bizi bekleyen korkunç tuzağa doğru ilerledik.


     Bu olaydan kısa bir süre sonra köpeğimiz Oscar yattığı yerden fırlayıp yanımıza koştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Bu olaydan kısa bir süre sonra köpeğimiz Oscar yattığı yerden fırlayıp yanımıza koştu. Olacakları önceden sezmiş gibi kulaklarını kaldıran hayvan avazı çıktığı kadar havlamaya başlamıştı. Heybetli fakat bir o kadar da uslu ve sevecen bir Sibirya kurdu olan Oscar'ın bu garip davranışları karşısında şaşırıp kalmıştık. Öyle ki şoförümüz Henry'nin bile arkasını dönüp ''O iyi mi? İsterseniz arabayı durdurayım?'' diye sorduğunu hatırlıyorum. Karı koca olan diğer muhabir arkadaşlarım Mia ve Bruce, hava kararmadan önce kasabaya varmak istediklerinden yolumuza devam ettik. Göğe uzanan sivri uçlu ağaçlarıyla gotik bir kaleyi andıran bu yerde daha fazla kalmak istemeyen arkadaşlarıma hak verdiğimden isteklerine itiraz etmedim. Ne yazık ki Oscar'ın bu davranışlarının bizim için birer uyarı olduğunu fark ettiğimizde iş işten geçmişti.

     Bizden ümidini kesen zavallı hayvan kısa bir süre daha havladıktan sonra ev kedisi gibi köşesine sinip ağlamaya başlamıştı. Oscar ile dostluğu eskilere dayanan yardım sever Mia köpeğin bu haline daha fazla dayanamadı. Köpeğin derdini anlamak için yere oturdu ve usulca köpeğin başını okşadı. Az önce çıldırmış gibi havlayan köpeğin sesi soluğu çıkmıyordu şimdi. Hayvanlarla arası ezelden beridir sıkı fıkı olan kadın Oscar'ı sakinleştirmekte zorlanmamıştı. Geçmişte bir hayvan barınağı için gönüllü olarak çalıştığından bu tür durumlara alışıktı. Oscar'ı henüz yavruyken bir çukurda ölüme terk edilmiş halde bulup barınağa getiren iyi yürekli Bruce'la da ilk kez orada tanışmıştı. Bruce'u liseden beridir tanıyan ben Mia'yı ilk kez gördüğümde bu ikilinin birbiri için yaratılmış olduğunu düşünmüştüm. Nitekim bu ikili beni düşüncelerimde yanıltmayarak tanışmalarından kısa bir süre sonra evlenmişlerdi.

     Koruyucu bir melek gibi şefkatle köpeğe sarılan Mia'yı izlerken rahatsız edici bir hisle irkildim. Sanki geri dönülemez bir yola giriyor, sevdiklerimi son kez bir arada görüyordum. Bu tuhaf hisler bir tür önsezi miydi? Yoksa kaynağını bilmediğim kötücül bir güç aklımla oyun mu oynuyordu? Kafamın içinde anlam veremediğim bir çatışma yaşıyordum. Bir an bu kötü düşüncelerin etkisiyle zeminin ayaklarımın altından çekilip alındığını hissettim. Dengem bozuldu ve şiddetli bir karın ağrısıyla sarsıldım. Bendeki bu garipliği gören Bruce ''Sen iyi misin Rachel?'' diyerek koluma girdi. ''Ben iyiyim, yine araba tuttu herhalde'' diyerek zoraki bir biçimde gülümsedim. Bruce çalışma masasının yanındaki iskemleyi çekip beni oturttu. Bu sırada ense kökümden bedenime doğru bir ürperti yayıldı. Başımı eğip ellerimin arasına sıkıştırıp ağrının geçmesini bekledim. Yanaklarım ateş gibi yansa da ellerim ölü bir bedenin uzuvları kadar soğuktu. Bir an için gözlerimi açıp kafamı kaldırdığımda Mia ile göz göze geldik. Endişe verici bir tavırla ''Hayvanda bir terslik var'' diye mırıldandı. Köpeğin bir yarası olabileceğini düşünen Mia, elini hayvanın kürkünde gezdirdi. El yordamıyla hayvanın derisini yoklayan Mia, elini kaldırdı ve avucunda kalan kocaman tüy yumağına korkuyla bakakaldı. Oscar sanki uyuz hastalığına yakalanmış bir köpek gibi hızla tüy dökmeye başlamıştı. Mia zift benzeri kötü kokan koyu bir sıvıyla kaplı tüyleri inceliyordu. Yapışkan sıvıdan yayılan kan benzeri metalik koku bir anda arabanın içini sarıvermişti.

KapanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin