Derya'nın evine geldiğimizde saat iki sularıydı. Uzun süredir araba kullandığı için çok yorgun gözüküyordu. Muhtelemelen direk yatardı. Ben dee..
Bilmiyorum. Aslında bu gün yeterince yorulmuştum ama yine de yatmak istemiyordum. Gözlerim uykuyla dolana dek bir şeyler yapmak hoşuma gidiyordu. Böylece yatağa yattığımda direk uyumuş oluyordum. Bir şeylerle baş başa kalmıyordum. Uykum deliksiz oluyordu.Arabayı park etti. O indi. Direk yatağa dalacağı belliydi. Uyuşuk bir şekilde ben de iniyordum ki kapının açma yerinin altındaki gözde bir zarf buldum üzerinde
Gökçe'ye yazıyordu
"Derya bu ne?"
"Ahhh onu söylemeyi unutmuşum. Seninkileri buldular. Eve malzeme götürmeye gittiğimde bu not vardı sadece."
Hassi*tir.
"BUNU ŞİMDİ Mİ SÖYLÜYORSUN!"
"Hemen bağırma. Ben mi dedim git diye? Ne bileyim çok olay vardı. Onu atlamışım."
"Ulan iki gün yoktum sadece iki gün. Üç adamı koruyamadınız mı? Niye kontrol etmiyorsun? Ya bir gün habersiz kaybolmam gerekse. Ooof off. Evin anahtarlarını ver."
Haklı olduğumu o da biliyordu. Dalmış suratıma bakıyordu.
"ÇABUK!"
İrkildi. Kendine geldikten sonra fırlattı. Hemen kapıyı açtım. Koşarak üst kata çıktım.
Tabiki işimi sağlama almıştım. Ama yine de tedbirli olmalıydılar. Kendileri ben dokunmadan halletmeliydiler. Hayat garantim yoktu. Her an ölebilirdim. Onları kollayacak biri kalmayabilirdi. Hayat kötüydü, zalimdi, acımasızdı...Laptobumu açtım. Çocukların hepsine kolye vermiştim ve ölseler de çıkarmamalarını söylemiştim. Kolyelerin içinde GPS vardı. Bu onları hemen bulmamı sağlayacaktı.
Ben çocukları taratırken Derya kapıyı tıklatıp içeri girdi. Zarfı gösterdi.
"Bunu neden okumadın? Belki bir ipucu vardır."
Üzgün olduğu her halinden belliydi. Dersini aldığını düşünüyordum. Birilerinin onun yüzünden kötü durumlara düşmesi-ki bu kötü durum işkence veya ölüm gibi şeyler- hiç değildi. İnsan vicdan azabı çekebiliyordu. Biliyorum. Dalgınlığına gelmişti. Birden çok işle uğraşmıştı. Ağır gelmişti. Ama bilmeliydi. Alışmalıydı yokluğuma.
"Benim o ipuçlarından daha sağlam ipuçlarım var."
Hala içinin rahat olmadığın görebiliyordum.
"Merak etme çocuklara gps takmıştım. Bir aksilik çıkmazsa bulacağım."
"Biliyordun.
Se-sen kaçırılacaklarını biliyordun. Emindin""Atık sen de bir şeyleri bileceksin. Gözlerini dört aç demeyeceğim. Çünkü sen sekiz açmak zorundasın. "
"Galiba haklısın. Daha dikkatli olacağım."
"Heh şöyle. "
Bildirim sesini duyunca direk ekrana baktık
"Her birini ayrı bir yere götürmüş piç"
"Belki bir amacı vardır. Daha notu bile okumadık. Çocuklardan birini alsak diğerleri diğerine haber verir. Öbürünü alamayız."
"Çocukları almak sıkıntı değil. Alsak aynanda üçünü birden alırız zaten almak istesek. Ama önce dediğin gibi notu okumak lazım. İpucu için değil de beni neyle tehdit etmiş merak ettim."
"İki not var ama. Birisi Su 'dan."
Iy Allah cezasını vermesin
"O meymenetsiz bana hangi yüzle not yazıp vermiş. Önce onunkini oku. Zaten pek bir cümle kurmayı becerememiştir o salak."
"Okuyorum o zaman."
"Oku."
"Sevgili çok nefret ettiğim kardeşim Gökçe
Muhtemelen benim Amerika'dan döndüğümü biliyosundur. Kuşların sana hemen uçurmuştur. Bu notu sırf sen korkma diye yazıyorum. Pis işlerine burnumu sokmayacağım. Anlayacağın üzere senin için gelmedim. Biraz kalıp gitmem gerekiyor. Ama senin mekanda biraz takılırım. Eski sevgilinle de pardon senden çaldığım sevgilinle de biraz eğleniriz beraber diye düşünüyorum. Hatta sen de gelsene. Bizimle takılırsın biraz. Yüzün beton göre göre zaten kötüydün iyice siyahlaştın bişiler olmuş sana. İki makyaj yaparız kız. Neyse ben davet ettim gerisi sana kalmış. Hadi sana bol belalı günler.
Nefretlerimle Su"
"Abi bu kız yanında olmasa dahi beni nasıl sinirlendirmeyi başarabiliyor.
Ulan bide yaptığı oruspuluğu mağrifet sayıyor ya o çok komik. Yaptığın makyaj da eski sevgilim de gö*üne girsin. Ah pardon biri giriyordu değil mi. Bu pek küfür olamadı. "
"Sakin ol. Şu salağa ne bakıyorsun? Bak çocukları arıyorduk biz. Bu konuya odaklan. Belliydi zaten gıcıklık yapacağı.yi ki bir daha işlerine bulaşmayı düşünmüyor. Bir de o zaman hayal bile edemiyorum. Yine cehennemli günler başlardı."
"Neyse tamam. Sakinim. Diğerini oku."
"Tamam."
"Hatırlıyor musun Gökçe biz eskiden iki iyi oyun arkadaşıydık. Sürekli birbirimizin evlerine gelip oyunlar oynardık. Sıkılmadan yorulmadan.
Büyümek bize yaramadı be.
Olmadı.
Büyüyünce kaybolduk biz.
Biliyorsun. Ben neden bu kadar kötü bir adamım sen çok iyi biliyorsun. Sen bir seçim yaptın. Sen beni bitirmek için mi büyüdün Gökçe? Ben mahvoldum. Ben paramparça oldum. Evet hatalar yaptım. Evet çok kötü hatalardı.
Ama sen beni yeniden kurtarmadın. Sen bana eskisi gibi yine hadi gel oyun oynayalım demedin. Ama şimdi öyle olmayacak. Şimdi ben oyun oynamak isteyeceğim ve sen kabul etmek zorunda kalacaksın. Şimdi biz çok güzel bir oyun oynayacağız.
İkimiz. Eski günlerdeki gibiŞimdi gmail adresine bak. Bakalım gönderdiğim şeyi beğenecek misin?
Bir sonraki buluşmamıza dek hoşçakal.
Batı"
Durumunun ciddi olduğunu biliyordum. Ama bu kadar olamazdı. Bu kadar sıyırmış olamazdı. Hastaneye yatırılması gerekiyordu. Acilen biri onu engellemeliydi. İşte şimdi çok kötü şeyler olacaktı.
Direk alel acele gmail hesabımı açtım. Bana bir fotoğraf göndermişti. Mesajın üstüne tıklayınca fotoğraf yüklenmeye başlamıştı. Elleri bağlı başına silah tutulmuş bir adam vardı. Fotoğraf yüklenince şok oldum
"Volkan!?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHTİLAT
Novela JuvenilHissettiğim şey sadece rüzgardı. Saf, temiz ve ferahlatıcı rüzgâr. Gözlerimi açtım ve aşağıya baktım. Beni bekleyen bir ton insan. Geleceğim sabredin. Az sonra yanınızda olacağım. Sizinle beraber toprağın altında yatacağım...