Evrendeki varlığımız kelimelerle ifade etmek için fazla garip bir şey. Günlük hayatımızın sıradanlığı varlığımızı da sıradan bir şeymiş gibi gösterir, ama arada sırada o gönül rahatlığından çıkartılırız ve sorarız; neden evrende bu kadar çok şey var ve neden bu kadar kesin çizgilerle çizilmiş kurallarla yönetiliyor? Ve neden herhangi bir şey var olmak zorunda? Sarmal galaksiler, kuzey ışıkları ve SüngerBob KarePantolon ile dolu bir evrende yaşıyoruz. Ve Sean Carrol’ın söylediği gibi “Her ne kadar bazen fizikçiler öyle konuşsa bile, modern fiziğin hiçbir yanı neden tamamen başka kanunlara değil de bu kanunlara sahip olduğumuzu açıklamaz. Bu da filozofları daha ciddiye alsalardı önleyebilecekleri bir hataydı.” Filozoflara gelince, ellerinden gelen en iyi şey antropik ilke: rahatsız edici ölçüde totolojik çağrışımlara yol açabilecek bir öneri olan, spesifik olarak bu evrenin şu an olduğu gibi görünmesinin sebebinin içerisindeki gözlemcilerin bizzat kendimizin olması kavramıdır.
Biz insanlar yokluğu sanki olması gereken, normal birşeymiş gibi, varlığı ise sonradan olan yapay birşeymiş gibi algılıyoruz. Halbuki yokluğu, varlığın ön koşulu olarak kabul etmemizi gerektiren mantıklı bir temellendirmemiz yok. ikisi de birbirini doğuruyor olabilir. Bu olgu, zamanın başlangıcının olması konusunda da tezahür ediyor, bizi şüphelerden şüphelere sürüklüyor.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendi Kendinin Nedeni VAR OLMAK YA DA VAROLMAMAK
Spiritual"Hiçbir şey kendi kendinin nedeni olamaz, çünkü nedenin kendisi oluşandan öncedir." Kendin olman için var olman gerekir. "Var olmak algılamaktır. Ağaçlar, algılayan birileri olduğu sürece vardırlar. Ormanda bir ağaç devrilse kimse duyar mı?"