Evet herşey çok güzel gidiyordu. Sürekli telefonda konuşuyor, her fırsatta görüşüyorduk. Bu kadar güzel bir şeydi demek ki aşk ve birine güvenmek. Hayatımda o kadar yanlış seçimler yapmıştım ki, o kadar güvensizdim ki aşka, karşı yürümüyordu zaten hiç kimseyle. Bu yüzden inanamıyordum yaşadıklarıma. Ancak birşeyler beni o kadar rahat kılıyordu ki Rüzgar'a karşı hiç bitmeyecek gibi.. Sevgili olmamızın üzerinden 9 gün geçtiğinde doğum günümdü ve tabiki görüşecek başbaşa bir yemek yicektik. En özel yeri seçelim dedik ve bir restoranta oturduk. Yemeklerimizi yedikten sonra "kalkalım" dedi. "Tamam" dedim ve kalktık ordan.Arabamın kapılarına kadar açıyordu bu bile keyif veriyordu bana."Seni bi yere götürmek istiyorum" dedi "Neresi" diye dil döksemde nafile söylemedi. Bi süre gittikten sonra etrafında gül bahçeli villaları olan bir tepede durduk. Arabadan indik ve kedi hastası biri olarak yoldaki yavru kedinin peşine gittim. Neden demeyin inanın sadece yürümek için gittiğimizi düşündüm o ana kadar. Rüzgar arabanın arkasına gecti ve bagajı açtı o sıra, bende anlamsız anlamsız bakıyordum ki kucak dolusu bir gül buketiyle bana doğru yürüyordu çöktüğüm yerde kaldım.Şaşkındım çünkü kimse bana böyle bir şey yapmamıştı daha önce.Ayağa kalktım ve gülleri kucağıma bıraktı. O kadar mutluydum ki dünyaları serdi önüme sanki.Sarıldım ve bir öpücük kondurdum yanağına.Onun gözlerine bakmaktan güllere bakmamıştım ki dikkatli sevgilim utana sıkıla "Şey içlerinden bir gül diğerlerinden farklı" dedi. Gülleri incelerken ortasında Gülden bir kutu duruyordu. Elim ayağım titredi konuşamadım bile "şe şey..bu... yani... " dedim, devamınıda getiremedim zaten.Açtım kutuyu ve kenarı taşlarla süslü kalp olan tek taş yüzük. İnanamadım. Parmağıma yüzüğü taktı ve "Benimle evlenir misin?"dedi. Gözlerimden kalpler saçılıyordu etrafa.Kalbim sanki nefes borumu tıkıyordu. Eliyle dokunsa kalbimi avcuna alacaktı. Bulutların üzerinde kocaman sevgi dolu bir hayat kurmuştuk bile. Bu muhteşemdi. Gittiğimiz yeri daha önce de hiç görmemiştim. Sordum "Aşık Tepesiymiş". Gerçekten de aşk acısınıda mutluluğunuda kaldıracak heybetinde bir yerdi orası.Eve döndüğümde içimdeki kelebeklerden ve suratımda oluşan otuziki diş gösterme suretinden kurtulamadım.Hayat Rüzgar'dan sonra gerçekten yaşamaya ve herşeyr değerdi. Günden güne içime sığdıramayacak kadar aşık olduğumu hissediyordum bir de buna karşılık bulduğumu biliyordum. O kadar özel hissediyordum ki kendimi, normalde birisiyle tanışınca geçmeyen zaman Rüzgar'la su gibi geçiyordu. Bu arada herkesten gizli tutmaya çalışsakta ben mutluluğumu paylaşmadan duramıyordum. Rüzgar'ın madde isteği yoktu çünkü mutluyduk. Ama dışarı çıktığımızda o kadar dikkatliydi ki herşeyi anında anlıyor ve sürekli etrafını takip ediyordu. Benim göreceğim birşeyi o çoktan görmüş oluyordu. Sakindi yanımda ama biliyordum öfkesini gizliyordu benden. Aşırı kıskançlık krizleri başlamıştı bi süre sonra. Hal böyle olunca doğum günümden haftalar sonra bi gün geldi çattı ve biz ilk defa hiç yoktan sebeple sosyal medyadaki doğum günü tebriklerinde olan erkek sayısı yüzünden tartışmaya başladık. Lakin hepsi benden küçük çocuklardı. Ben bir okulda öğrenci işlerine bakıyordum ve kutlayanların neredeyse hepsi kardeşim yaşındaki erkek öğrencilerdi. Bunu biliyor ama kıskançlığını ve öfkesini kontrol edemiyordu. Rüzgar'ın sesi bulunduğu mahalleyi inletiyor ama Rüzgar sesi cıktıkca kontrolden de çıkıyordu. Ağlama krizine girdim telefonda. Karşımdaki öfkeli adam beni çıkardığı bulutlardan aşağı atıyordu çünkü. Telefonu yüzüme kapattı. Defalarca aradım açmadı.Gece uyumadım bekledim, arar diye elim kolum gözüm her an telefondaydı aramadı. Ve ben masalımın bittiğini ve hiç bir güzelliğin bu kadar kolay ele geçmeyeceğini anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz
RomanceKaranlıktan aydınlığa zorlu bir geçiş. Büyük mücadeleler ve defalarca başa dönüş. Melek ve Rüzgar'ın mücadelesi başarılı olacak mı? Rüzgar madde bağımlılığını yenebilecek mi? Neler kaybetti neler kazandı? Karanlıktan aydınlığa geçebilecek mi? Peki y...