Sabah yine erken kalkmaya beddua ede ede uyandım. Hissediyorum yatağım ile aramızda sabahları büyük bir çekim var. Kalkar kalkmaz banyoya doğru yöneldim. Banyonun karşısında Efe'nin odası vardı. Çocuk mışıl mışıl uyuyordu. Benim burada gözlerim esneyip sulanmaktan Devlet Su İşlerine meydan okuyor, canım kardeşim Efe uyuyordu. Ben bu olaya inanın acayip uyuz oluyorum. Efe'ye yine uykun gözüne dizine dursun bakışı atıp nihayetinde banyoya ulaştım. Yüzümü yıkamak için musluğu açtım. Ve ellerim buz kesti. Sabahları neden bu kadar soğuk olmak zorunda sular. Yüzümü yıkar yıkamaz havluya bir sarılışım var 10 yıl sonra çocuğunu kavuşan anneler gibi. Annem sofraya çağırdı. Masaya gittim, canım babam bir tek bu zor zamanlarımda o halimden anlıyor. Beni masada bekliyordu. Yine zar zor ağzıma bir şeyler attım ve odama döndüm. Okul formamı giydim saçımı topladım, annemin yanağına bir buse kondurdum ve evden çıktım. Asansöre bindim ve İpek' kapısının önüne geldim, zile bastım ve kapıyı Ahmet'in açmaması için dua ettim. Kapıyı Şükran teyze açtı. '' Günaydın yavrum.'' dedi. '' Günaydın Şükran teyze '' dedim. Şükran teyze içeriye seslendi: '' İpek Aslı geldi'' diye bağırdı. '' Tamam anne geliyorum.'' diye içeriden ses geldi. Bir 15 sn. sonra İpek geldi ayakkabılarını giydi ve apartmandan çıktık.
'' Günaydınız İpek hanımcığım. Yine bugün gıcık bir biçimde uyanıksınız.'' dedim. Güldü. '' Ben okula gitmeyi seviyorum.'' dedi. '' Tabi bulunduğunuz sınıfta bir adet Burak bulunduğu için okul sana bir ödül geliyor dimi.'' diye karşılık verdim. Kolumu çimdikledi. '' Aa ! Gazi oldum.''diyerek onun bu şiddetine yanıt verdim. Ara sıra böyle konuşa konuşa okula vardık.
Bahçede sıraya geçip marşımızı okuduk. Sınıfa vardığımızda Ömer yine en arka sırada uyuyordu. Ben de onun yanına geçtim. İpek ise Burak' ı en iyi biçimde görebileceği bir sıraya oturdu. Bu kızı anlayamıyordum. Bugün ilk ders Necla hocayla edebiyattı. Edip Cansever'in şiirlerini okuyorduk. Ömer bir ara kafasını sıradan kaldırdı, '' Ders ne ? '' diye sordu. '' Edebiyat '' der demez hemen kafasını sıraya geri koydu ve uyumaya devam etti . Gülmeye başlayınca Necla hoca beni yakaladı. '' Hayırdır Aslı neye gülüyorsun? '' diye imalı bir bakış attı. '' Otur yerine '' dedi. Hiçbir şey söylemeden yerime oturdum. İpek bana bakıp gülüyordu. Neyse ki teneffüs zili çaldı. Ömer'e'' Ömer sınıfa fıstık gibi bir kız geldi seni soruyor'' dedim ve Ömer'in gözleri fal taşı gibi açılmaya başladı. İpek '' Kantine gidelim '' dedi. Bana da Ömer'in saçma sapan sorularına cevap vermek yerine kantine gitmek daha cazip geldi ve kantine gittik. Ama bir sıra vardı klasik devlet okulu kantin sırası gibi. ( çok mikemmel bir cümle yazmışım:) Artık bekleye bekleye sıkıldık ve İpek ile sınıfa gitmeyi karar verdik. Sınıf yine ahıra dönmüş, uzun eşek oyununda mastır yapılmıştı. Ömer yine kızlara show yapıyordu. İpek yerine oturdu yine gözleri Burak'ı aradı. Ben de yerime oturdum. Kalemliğimi açtım bir not gördüm . '' Bugün yine çok güzelsin sabah güneşim. Bazen o yüzündeki çiller olmak istiyorum bir o kadar samimi ve bir o kadar Aslı. Bazen o güzel gözlerin olmak istiyorum bakınca her yeri güzelleştiren..........''. İçimden bir ses şimdi s.........n dedi. Normal bir kız için bu gurur verici bir şey olabilirdi ama benim için bu sözler biraz utanç vericiydi. Neyse şimdi meselemiz bu değildi, asıl mesele bu notu kim yazmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk ne demek?
Teen FictionVe döndü bana dedi ki " Şey yani çok güzel olmuşsun"........