Milano / 2005 Kasım Ayı
"Sence ne giymeliyim ?" Küçük kız ablasının sözlerine aldırış etmedi. Önündeki boya kalemleriyle ilgilenmeye devam etti. Ablasına bir elbise çiziyordu. Bu onun çok hoşuna gidecekti.
"Sana diyorum, Martina." Martina koyu kahve gözlerini ablasının solgun gri gözlerine dikti. Ona 'neler oluyor ?' Bakışı atıyordu. Martina kıkırdayarak elindeki defteri ablasına uzattı.
Ablası deftere uzunca baktı. Neler olduğunu anlamıyor gibiydi. Oysa bunun bir elbise olduğu çok açıktı. Martina çizimde iyiydi.
"Bu ne şimdi ?" Dedi ablası umursamazca. "Çizdiğin resimleri bana gösterme." Küçük kız başını hafifçe aşağı yukarı salladı. Hep üzülüyordu. Hep üzgündü. Annesi uzağa gitmişti ve uzun zamandır yoktu. Küçük kız nereye gittiğini merak ediyordu.
"Şimdi yeniden soruyorum. Ne giyeyim ?" Martina kalemlerini bir köşeye koyup ablasına odaklanmaya çalıştı. Elbiseler içinde yüzüyor gibiydi. Neden olduğunu merak etmiyor değildi.
"Bu kadar elbise ne için ?" Kendini tutamayıp sormuştu. Ablası kadife pileli elbiseyi yatağın üzerine atarak solgun mavi eteği eline aldı.
"Neden soruyorsun ki ?" Cevabını beklemeden devam etti. "Bana soru sorma. Sadece elbise seçimine yardım et."
Martina başını sallayıp dolaba yöneldi. Sayısız kıyafet vardı. Ancak onun sadece, kırmızı, annesinin aldığı elbisesi vardı.
Küçük kız tozlu bir defter çıkardı. Dolabın en derinlerine saklanmıştı. Koyu kahve rengiyle 'bana dokunma' mesajı verilmeye çalışmıştı sanki. Ancak küçük kız meraklıydı. Defterin sayfasını açıp içinde yazılan düzgün el yazısını okumaya başladı.
"Bugün, herzamanki gibi boktandı. Herzaman, herzaman. Bu günlüğü neden tutuyordum ki ? Zaten annemin olmadığı günleri, gün mü sayıyordum ben ? Elbette hayır. Saymıyordum. Annem asla geri dönmeyecekti. Gitmişti. Küçük, salak kardeşimide, geri döneceğine inandırmışlardı. Benden güçlümüydü ki ? Onca şeyin altından çıkmayı başarmışken.." Küçük kız daha fazla dayanamadı. O küçüktü, evet. Ama bunları, olanları anlamayacak kadar küçük değildi. Annesi gitmişti. Geri dönmeyecekti. Asla, asla..
Küçük gözlerinden minik bir damlanın düştüğünü hisseti küçük kız. Küçük elleriyle yüzünü kapatmaya çalışsada başarısız olmuştu. Ablası onu farketmişti bile.
"Sen neden ağlıyorsun ?" Ablası küçük kızın yanına geldiğinde yerdeki defteri farketti. Siniri tüm hücrelerinde hissetmişti.Defteri yerden sinirle kapıp küçük kızın yüzüne sert bir tokat indirdi. Küçük kız, acının etkisiyle bir damlanın daha yüzünden düşmesine izin vermişti. Canı fazla yanmıştı.
Tokat tarafından değil, annesi tarafından fazla acımıştı.
"Sen kendini ne sanıyorsun ?!" Ablası küçük kızın yüzüne tükürerek konuştu. Martina irkilmişti. "Nasıl olurda günlüğümü okursun !"Yüzüne sert bir tokat daha indirdiğinde küçük kız bu defa hiçbirşey yapmadı. Olduğu yerde durdu. Dudaklarını cümlesini söylemek için araladı.
"Annem." dedi cılız ve kısık sesiyle küçük kız. " O gelmeyecek öyle değil mi ?" Elleriyle ıslak yüzünü yeniden sildi.
Ablası bir şok dalgası içindeydi. Küçük kızın cümleleri onu bozguna uğratmıştı. Bilmiyor olması lazımdı. Günlüğü almamalıydı. Bu tamamen onun suçu dedi ablası içinden. Günlüğü almamalı, gerçeği büyüyene kadar öğrenmemeliydi.
"Evet, öyle." dedi ablası sesini düzende sokmaya çalışarak. "O öldü. Gerçek bu." Mavi eteği dolaba tıkırak odanın kapısını çarparak çıktı.
Küçük kız gerçeği öğrenmemeliydi. Yoksa bu, büyüyünce bir sürü soruna yol açabilirdi.
Ama kızın bilmediği birşey daha vardı. O büyüyünce, asıl katili onu bulacaktı. Sorun şuydu ki ;
Asıl sorun onun büyümesiydi.
Milano / Günümüz
Martina, karşısındaki evin büyük ve ihtişamlı bahçesinde gözlerini gezdirdi. Böyle bir ev düşlerini süslemişti herzaman. Küçükken, hep böyle bir evde yaşamayı düşlemişti.
Başını iki yana salladı Martina. Bu onun için çok fazlaydı. Eskiye dönmek sadece acısına acı katacaktı.
Beyaz torbayı alıp Milano'nun boş sokaklarında yürümeye devam etti. Havada öldürücü bir soğuk geziniyordu. Bu yüzden ceketine daha çok gömüldü.
Köşeyi dönüp ellerini ceplerine soktu. Eve birkaç kilometre vardı. Yürüyerek gitmese bu yola az diyebilirdi. Taksiyede binemiyordu. Parası yoktu. Bu başıboş, yalnız Dünya'da değer verilen kağıt onda bolca bulunmuyordu ne yazık ki.
Martina, sokakta yürürken süpermarkette beraber çalıştığı çocuğu gördü. Belki rica ederse onu eve kadar bırakabilirdi.
"Cirino !" Martina sokaktan seslendi. Genç çocuk başını hafifçe çevirdi. Hafif bir tebbesüm etti. Martina koşar adımlarla çocuğun yanına geldi.
"Merhaba Martina." sevecenlikle konuştu Cirino. Çok kibar bir çocuktu o. Tüm herkese kibar davranırdı.
"Merhaba Cirino. Senden birşey isteyebilir miyim ?" Terredüt ederek dedi Martina. Cirino devam etmesi için başını salladı. "Beni eve bırakırmısın ? Hava sahiden çok soğuk." Cirino gamzelerini belli edecek şekilde gülümsedi.
Gülümsemesi o kadar sıcaktı ki Martina karşılık vermeden duramadı.
"Elbette. Sorun değil." Martina Cirino'ya teşşekür ederek kısa bir kucaklaşma verdi. Biraz daha yürüdükten sonra sokakta siyah, eski model arabayı gördü Martina. Beraber arabaya doğru yürüdüler. Cirino, kapıyı açarak kibarlık yaptığında Martina ona sıcak bir gülümseme gönderdi.
Yolun geri kalanında pek konuşmamışlardı. Cirino, çok kibar olsada bir o kadarda sessizdi. Kimseyle pek konuşmuyordu.
Yok bittiğinde Martina Cirino'ya yeniden Teşşekür ederek iki katlı eve doğru yürümeye başladı. Çok fazla yorgundu bugün. Hemen uyumak istiyordu.-
Kısa Olduğunu Gayet İyi Biliyorum Ama Bu Geçiş Bölümü Gibi Birşey oldu. Hikaye Yazdığım Geçmişe Göre İlerleyecek. Yani Aklınız Karışırsa İlk Bölümdeki geçmişe bakın asdgagag Herneyse. Hepinizi Seviyorum xx Sınır 20 okunma +10 oy +5 yorum
İki gün geç geldi çok pardon fahssgaAyrıca kapak için -yeniden- timistossel'e Teşşekür ederim. Böyle şeylerde iyi değilim ve o bana çok yardımcı oluyor...