"O densizi nerede olsa tanırım."

335 20 21
                                    

Sokağın başındaki yokuşu çıktığımda artık her odasını ezbere bildiğim evin arka penceresinden sönük bir şekilde yanan ışık bana göz kırptı. İçimi ansızın kaplayan korku beni ele geçirirken, evde başka kapıların olup olmama ihitimalini düşünmeye başlamıştım bile.

Ama elbette yoktu. Dediğim gibi, her yerini ezbere biliyordum.

Karasız adımlarla eski, tahta kapıya yürürken ışığın sadece açık unutulduğunu, evdekilerin şimdiden bilmem kaçıncı rüyalarını gördükleri düşüncesiyle kendimi yatıştırmaya çalıştım. Ama bu sadece bir yatıştırmaydı. Belki gerçekti, belki de yalandı.

Bende olan anahtarı deliğe yavaş bir şekilde soktum ve fazla ses çıkarmamaya özen göstererek çevirdim. Evden içeri girdiğimde, arkamda ki kapıyı bir ninja gibi hızlı ancak bir o kadarda sessiz bir şekilde kapattım. Üst kattaki oda hariç diğer odaların ışığı açık değildi, bende öyle kalmalarını sağladım. Kapalıyken kimseye zararları yoktu.

Merdivenleri parmak uçlarında çıkarken tam kimsenin beni görmediği için rahat bir nefes alıyordum ki Felićete'nin odasından sesler duyduğum zaman meraklı yanım oraya gitmek için bacaklarımın konturolünü eline aldı.

Daha iyi duymak için kapıya daha çok yaklaştım ve tek kulağımı dayadım. Sesler boğuk boğuk geliyordu ancak kelimler seçilecek kadar anlamlıydı.

"O olduğundan emin misin ?" Dedi Felićete'ye ait olduğunu düşündüğün ses. Kapının arkasındaki hışırtılar git gide çoğaldığında her ne kadar gitmek için doğru zaman olduğunu düşünsem de nereye gidiyorsun, parti yeni başlıyor. Diyen iç sesime güvendim ve olabildiği kadar kapıya yapıştım.

"Adım gibi eminim." Dedi kalın bir erkek sesi aceleci bir şekilde. "O densizi nerede olsa tanırım." Bir şey arıyormuşcasına, bir eşyayı alıyor, diğerini atıyordu.

"Bu kötüye işaret." dedi Felićete sesindeki korkuyu yansıtarak. Kim olduğunu öğrenmek için her şeyi yapabilirdim. Sadece şunu düşündüm, sanki bela onlara dadanmıştı.

Cirino ile gezmiş, gülmüş ve eğlenmiştim. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamış, doğruyu söylemek gerekirsede anlamak istememiştim. Ben eğlenmiştim. Ancak bedenim için aynı şeyi söyleyemeyeciktim. Yorulmuş, bitkin düşmüştüm.

Sesler kesilmeye ve endişeli kelimeler, yerini kesik nefeslere bırakmaya başlayınca burda durmamın kimseye -bana bile- yararı olmayacağını düşünmeye başladığım zaman kapıdan çekildim ve çaprazdaki, lalelerin ve güllerin işlendiği motiflerle süslenen kendi kapımı gördüğümde yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. Bu kapıyı ben süslemiştim, çok beğenmiştim üstelik.

Odama girdiğimde, gözüme ilk çarpan şey açık kalan pencere oldu. Oda buz kesmişti, çok soğuktu. Isınmak için kollarımı bedenime doladım ve daha fazla soğumasına kalmadan pencereyi kapadım. Isınması uzun sürmedi. Kırmızı pikelerle bezenmiş yatağımda bağdaş kurarak oturdum, rahat olmaya çalışıyor gibi.

Çok değil, beş-on dakika sonra telefonumun tanıdık melodisi neredeyse dalmak üzere olduğum uykudan beni uyandırdı. Komidinin üzerine gelişigüzel koyduğum telefonu elime aldım ve kim olduğuna bakmadan yanıtladım.

"Merhaba." sesim boğuk çıkıyordu. "Kimsiniz ?"

"Martina." dedi Cirino'nun olduğunu bildiğim, ancak ondan çok uzak bir ses. "Bir işin var mı ?" Sesindeki endişe tüğlerimin diken diken olmasını sağlarken, yattığım yerden doğruldum.

"Neden sordun. Cirino, bir sorun mu var ?" Yataktan kalktım ve üzerimde belki giyerim diye aldığım hırkayı iyi ya da kötü geçirdim.

Onu dinlemedim. Çünkü eğer dinlersem daha çok zaman kaybedeceğimi biliyordum.

Ve bende doğru olanı yaptım, gittim.

|||||||

Sizi ve multimediayı çok seviyorum gagshhs

Elimden geldiğince hızlı yayınlamaya çalışacağım, teşşekürler.

Yeniden, sizi çok seviyorum.

Ve hoşçakalıııın.

Último Beso-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin