Gözlerim her yerdeydi.
Marketin açık kapısı, otoparkta bulunan siyah wolsvagen, var ya da yok olan o sönük ışık..
Bunlar sadece beni korkutmuyordu. İçimde filizlenen endişe ve şüphe tomurcukları her geçen saniye daha fazla büyüyor, korkumu ezmek istercesine beni ele geçiriyordu. Dinlemeliydim, diye geçirdim içimden. Telefonu kapatmamalı, söyleyeceği şeyleri dinlemeliydim.
Çalıştığım süper marketin otoparkı, benim ve kimin olduğunu bilmediğim, ancak siması ürkütücü derecede tanıdık olan araba dışında, çok boştu.
Sadece bugün, neredeyse üç kere dışarı çıkmak zorunda kalmam dışında güzel denilebilirdi. Ama elbette büyüsünü bozan bir şey olmak zorundaydı, değil mi ? Asla harika bir gün yaşayamayacaktım.
Pes edip, dışarıya adımımı attığım zaman üstüme aldığım hırakının yetersiz olduğu gerçeği ile karşı karşıya kaldım. Hava soğuktu. Ancak bu alelade bir soğukluk değildi. Hava, ciddi derecede soğuktu.
Marketi bu saatte nasıl açabilmişti ? Anahtar onda değildi, biliyordum. O halde gecenin bir vaktinde, marketi neden açmıştı ?
Sorularımın cevaba kavuşması umuduyla, bir harita gibi bana yol gösteren ışığı takip etmeye başladım. Ben yaklaştıkça, sesler daha net bir hal alıyor, daha fazla meraklanmamı sağlıyordu.
"Gelmiyor," dedi aşina olduğum bir erkek sesi. Bu ses çok tanıdıktı. "onu çağırdığından emin misin ?" Bir adım daha attım, ve bir tane daha. Bu ses iliklerime kadar korkmamı sağlıyordu. Düşüncesi bile, sadece düşüncesi bile beni bayıltabilirdi.
"Dedim ya, bilmiyorum." Bu sesi tanıyordum, bu Cirino'ydu. Peki konuştuğu kişi kimdi ? Hemde bu saatte ?
Daha fazla yaklaşsam, hepsi beni görecekmiş gibi bir mil hareket etmedim. Konuşmanın devam etmesini bekliyor, söylenebilecek her kelimeye, her isime karşı kendimi hazırlıyordum.
"Belkide korkmuştur, ne dersin ?" Dedi Cirino pes edermişcesine. Karşı taraftan bir ses duydum. Ama neye, kime ait olduğunu pek kestiremedim.
"Bence seni anlamadı bile." dedi bir şeyi daha alıp, geri bırakarak. Bir adım geri gittim. Fazlasına şahit olmuştum. Daha fazlasına şahit olursam, başım belaya girecekti. Hemde fazla bela.
Boş otopark birden gözüme fazla dolu göründü. Herkes beni izliyor, orada olduğumu biliyor gibiydi. Ama kimse yoktu, ben ve ikisi, o kadar.
Hırkanın cebine, belki lazım olur -yani Felićete ararsa,- düşüncesiyle koyduğum telefon titreşmeye başlayınca, elime alıp kanımın damarlarımda akmasına engel olan o isimi gördüm.
Cirino
Beni gördü. dedim içimden. Beni kesinlikle görmüştü. Ancak açmamak gibi bir aptallık yaparsam benim varlığıma daha fazla inanacaktı. Sadece üstüme şüphe çekecektim.
Temkinli bir şekilde cevapla tuşuna basıp, daha iyi duyabilmek amaçlı telefonu kulağıma yaklaştırdım.
"A-alo," sesim titredi, boğazım kurudu. "Ne oldu Cirino ?" Avuçlarımın terlediğini, kalbimin dışarı çıkmak istiyormuş gibi çarptığını ettiğim her kelimede daha fazla anlıyordum.
"Seni aradım, ama kapattın." öksürdü. "Seni çağırmıştım. Gelebilir misin ?" Bir yalan, bir yalan düşün,düşün...
"Ailemle birlikte yemek yemem lazım." Yutkundum. Ailem ile birlikte yemek yeme düşüncesi kötü bir his vermişti. Onlar burada olsaydı, belki daha mutlu olurdum.
Ah,babam. Onun sayesinde buralardaydım.
"Öyleyse," dedi Cirino. Telefondan bir hışırtı duyuldu. Bir ses, bir nefes, kısa bir soluk. Ardından ezberlediğim o ses.
"Nerede yemek yemeyi düşünüyorsunuz ? Cehennemde mi ?"
||||||
Ehehehe Jorge geri döndüüüü
Sanırım spoiler verdim, üzgünüm.
Sizi seviyorum, canlarım.