Merhaba.
30.12.2021
Bölüm şarkısı: Adele- Set fire to the rain
Ruhun bir kafeste esareti , karanlığa karışıyordu. Büyük bir hanın içinde çardak ve o çardakta ortadaki masanın üzerinde bir kafes. Bembeyaz kafesin içinde siyah bulutlar fink atıyordu. Dışarı çıkmaya çalışan en küçük bir duman, çıkamıyordu. Sükunet tüm handa yayılırken, simsiyah bir çocuk gölgesi vardı sadece. Onun önünde ise salıncak. Handan çıkmaya çalıştıkça merdivenler peşini bırakmıyordu. Hayat gibi; hangi zorluktan çıkarsan, daha zoru seni bulur. Merdivenlerin birleştiği noktada, başını yukarı kaldırdığında bitmek bilmeyen bir uçurum olduğunu görmüştü. Elleri saçlarına geçtiğinde dizlerinin üzerine çökmüştü. Başını eğmiş, saçlarını çekiştiriyordu bağırarak.
9 Temmuz, Cuma.
Saat 23.56
Siren sesleri bütün kulakları kanatırcasına cadde boyu yankılanıyordu. Tırnaklarım avuç içlerimde şahsına münhasır izler bırakırken bir saniye dahi düşünmeden koşuyordum. Etraftakilerin uğultulu söylenişleri bir yana tuhaf bakışları da üzerimden çekilmiyordu. Sirenler benim için değil, benim yüzümden çalıyordu. Caddeyi dönecekken çarptığım adamla birkaç saniye gözlerim kesişmiş ardından canım pahasına koşmaya devam etmiştim. Nefes ezgilerim ciğerlerimi zorluyor, gözlerim kararmaya yer arıyor gibiydi.
Yorulmuştum, adım attığım her yer binlerce cam parçasından farksız geliyordu. Tenha bir sokağa girdiğimde ardıma dönmüştüm. Sarı uzun saçlarımı rüzgar yüzüme üflerken korku dolu bakışlarım etrafta onu arıyordu. Göz bebeklerimde karanlığı hissetmiştim. Babamın, kurtulmaya çalıştığım arkadaşı diyemeyeceğim tanıdıklarından biri elindeki silahı bana doğrulttuğunda terden üzerime yapışmış kırmızı elbisemin bile bana fazla olduğunu hissetmiştim. Karşımdaki adam bir anda silahı bana değil yere doğru indirirken arkamda birilerinin olduğunu hissetmiştim. İki toplu grubun ortasında kalırken nefesimi düzenlemeye çalışıyordum. Önümdeki adam silahı indirip arkamdakine bağırmıştı.
"Harun İplikçi bunu hiç sevmeyecek!"
Babamın adını duyduğumda kan bedenimden çekilirken arkamdaki adamın kolumda hissettiğim güçlü elleri ile çığlık atacakken arabanın kapısından içeri çekilmiştim. Tuttuğum kolun sahibine bakmak için sabırsızlanıyordum. Başımı çevirdiğimde siyah hareler bulmuştu gözlerimi. Siyahın kaç tonu vardı? En koyusunun şuan karşımda olduğuna yemin edebilirdim. Bedenimde hissettiğim titreme ile elimi karşımdaki adamdan çekmiştim.
Adam yüzüme bakmaya tenezzül etmezken konuşmam için de fırsat vereceğini düşünmüyordum. Arabanın dışındakilerin ve arabadakilerin kim olduğu düşüncesi aklımı karıştırıyordu. Arabanın içinde gözlerimi gezdirirken öndeki iki adamın bana baktığına şahit olmuştum. Az önce beni kurtaran adam bundan haberdar olacaktı ki onlara doğru iki parmağını kaldırıp işaret yapmıştı. İkisi de ses etmeden emre uymuş ve şoför olan arabayı çalıştırmıştı. Karanlık ve izbe sokaktan hızla uzaklaşırken zorla derin nefesler verip alıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
Teen FictionGecenin pusu, piyanonun tuşlarında arayan adam ve kemanın tellerinde kaybolan kadını bulmuştu. İki kapı, ikisi de kalp kapısı. Bağlanmış ipler ve o iplerdeki salıncak, salıncakta kırık bir kız çocuğu. Duman kanatlı kelebekler kalbinden aşağı süzülür...