"N-Napıyorsun !!!?"
Muzipçe sırıttı.
"Ne yapıyor gibi görünüyorum?"
"Neden aniden-!?"
Uzun olan adam, kendinden kısa olanı, istasyonun aşşağısındaki ıssız sokaklardan ilerlerken aniden karanlık ara sokağa çekmiş, duvarla arasına sıkıştırmıştı.
Uzun saçlı genç, karanlığın yüzündeki renk değişimini saklayacağını umarak cesaretinden ödün vermeyen bakışlarını dikmişti. Kafasını kaldırmak zorunda kalıyordu boyundan dolayı.
Dazai bir şey demeden ellerini onun yanaklarına koydu. Sağ elinin baş parmağıyla yanağını okşayıp kaydırdı ve dudağının üstünde gezdirirken kendi dudaklarını dişledi.
Chuuya olacakları fatketse de bulunduğu şoktan çıkmıyordu. Hareket etmedi, sadece gözlerini onun, kendi dudaklarından ayrılmayan gözlerine dikti.
Dazai eğildi, aralarında az bir mesafe kalmıştı. Gözleri açlıkla kıvranıyor, kalbi sıkışıyordu.
Chuuya emin değildi. Bu deli gibi atan kalp karşısındaki adama mı aitti yoksa kendisine mi?
Dazai daha fazla yaklaşamadı. İçin için yanıp tutuşmasına rağmen bunu yapacak cesareti bulamadı.
"Eeğğğhh! Madem o kadar ileri gidiyorsun, yaptığın bir işi de düzgün becer be!"
Kollarını boynuna sarıp kendine çekti ve kalan mesafeyi kapatarak dudaklarını birleştirdi.
Kaşları çatık, gözleri kapalıydı. Yanakları ise tamamen kızarıktı.
Dazai ellerini beline yerleştirip olabilirmiş gibi daha da çekti kendine.
Chuuya'nın kımıldayacak kadar bile yeri yoktu. Tümüyle duvar ile Dazai arasındaydı. Bundan şikatçi de değildi zaten.
Kahverengili adam dilini kızılın dudaklarına sürttü ve içeri ittirdi.
Dilleri birbirine tüm şehveti yle dolanırken nefes almayı unutmuş gibiydiler.
Uzun bir zamandan sonra ayrılmayı başardılar ama ilk saniyeden dudakları tekrar eçlıkla kavrulmaya başlamıştı bile. Bu kadarcık bir şey yetmezdi ki!
İkisinin de kalpleri adrenalin yüklüydü.
Dazai bu yaptığı karşısında Chuuya dan onay almışçasına bir cesaretle onun kolunu kavradı ve oldukça hızlı adımlarla onu da arkasında sürükleyerek ilerledi.
Chuuya başına geleceklerini farkettiğin sırada Dazai kapıyı kilitliyordu.
"H-H-HA-HAYIR! BUNU YAPMAYACAKSIN DEĞİL Mİ?"
Kahverengi saçlı adam ona döndüğünde gözündeki açlık ve ciddiyetten söz dinlemeyeceğini anladığında sırtındaki tüyler havaya kalkmıştı.
Keşke tek kalkan onlar olsaydı.
Bu haliyle itiraz etmesi mümkün değildi.
Dazai onu kucakladığı gibi refleksimsi bir hareketle bacaklarını beline doladı ve boynuna sarıldı.
Uzun adam onunla birlikte yatağa uzandı ve üstünde durmaya devam ederken onun kıyafetlerini çıkarmaya başlamıştı bile.
Ceket, gömlek, pantalon derken iç çamaşırlar harici bir şey kalmadı geriye. Kahverengili elinin altındaki bacağı kavrayıp okşarken kafasını boynuna gömdü. Usul usul tüm noktalarını öperken kızıl olan bazı öpücüklere dayanamıyor ve eliyle kahverengi saçları kavrayıp kendine bastırıyordu.