İki - Güneş

725 58 25
                                    

"Ben özel bir erkek değilim Harry, bundan eminim. Ortak düşüncelere sahip ortak bir erkeğim ve hep ortak bir yaşam sürdüm. Bana adanmış hiçbir anıt yok ve ismim yakında unutulacak. Ama ben kendimden çok farklı birini sevdim, tüm kalbimle ve ruhumla. Ve bana göre, bu her zaman yeterli olmuştu."


Harry kendine dondurma ve birkaç boya almak için dışarı çıkmıştı. Güneş tüm sıcaklığını ağustos ayı için saklıyor, bize sadece meltemlerini bırakıyordu. Sokaklardaki pamuk şeker ve leylakların kokusu birleşip burnunuzdan ayrılmıyor, gününüzün olduğundan daha huzur verici olmasını sağlıyordu. Bunun için seyyar satıcılara veya sokağın başında kocaman bahçesi olan yaşlı kadına teşekkür edebilirdiniz.

Her adımda ayakkabının çıkardığı ses, Harry'nin daha özgüvenli yürümesini sağlıyordu. Etrafı izleyip düşüncelere dalıyor,denizin vaat ettiği temiz oksijeni içine çekiyordu. Aynı şey Draco için geçerli değildi. Harry'yi yürürken görmüş iş arkadaşlarını hemen yarı yolda bırakmıştı. Yanına koşarak giderken ona seslenen Blaise'e dönüp onun "Yoksa lunaparktaki çocuk mu?!" demesine aldırış bile etmemişti.

Bir kaç büyük adımdan sonra yanına varmıştı. Onu görünce gülümseyen ve kesinlikle buna engel olamayan Harry, ne diyeceğini sabırsızlıkla beklemişti.

"Beni hatırladın mı?" diye sordu Draco. Unutmak imkansız bile olabilirdi o geceyi...

Harry sesli gülerek adımlarını sonlandırmıştı. Onun karşısında durup yüzündeki umutlu ifadeyi inceliyordu.

"Tabii ki hatırlıyorum..." düşünüyormuş gibi yaptı. "Bay iç çamaşırı değil mi?" Draco o anların gözünün önüne gelmesiyle gülmüş ve yüzünü tekrar pembeliğe teslim etmişti.

Harry yürümeye devam ederken Draco buna izin vermedi. Önünde tekrardan durup ısrarlı bir tavır takınmıştı. "Peki bu akşam olur mu?" sormuştu kibarca. Oysa olumsuz bir cevap alacağını hiç beklemiyordu.

"Ney olur mu?" Anlamamış gibi yapıyordu Harry, yada gerçekten anlamamıştı.

"İstersen yarın da olur, senin için işe gitmeyebilirim..." Draco normalden çok daha masum ve istekliydi. Bu çocuk ne yapmıştı ki Draco'ya?

Harry anlamamış rolünü takınmaya devam etmişti. Ki işe yarıyor gibiydi. Belki bu şekilde ondan kurtulabilirdi.

"Bir dakika, sen neyden bahsetiyorsun?" sordu Harry, Draco onun bu tavrına sırıttı. Sırıtırken her zaman yaptığı gibi alt dudağını ısırıp başını hafifçe eğdi.

"Bizden, söz verdiğin randevudan." Draco karşısında anlamakta zorluk çeken biri varmış gibi konuşmuştu.

Harry kaşlarını çatıp sessiz kalmayı tercih etmişti. Draco ondan çıkacak herhangi bir kelimeye muhtaç olsa da konuyu ilerletmek için her şeyini verirdi.

"Bak anlıyorum, şu an karşında kirli ve aptal bir çocuğun seninle randevuya çıkmak için uğraşmasını izliyorsun ve onu tanımıyorsun bile. Ama ben kendimi tanıyorum, eğer çok beğendiğim bir şeyi görürsem, onu elde etmek için her şeyi yaparım. Çünkü ona aşık olup her türlü kabullenirim. Yani onun için bir nevi deli olurum." Draco son söylediklerinde abartarak gözlerini açmış ve cümlenin sonunu uzatmıştı. Kısaca dramatikleşmişti. Bu Harry'nin kıkırdamasına neden olmuştu.

Harry tebessüm ederek gri gözlere odaklanmıştı; "Sen neyden bahsetiyorsun?" tekrarladı.

Draco ciddileşmiş bir ifadeyle "Tabiki senden." demişti, sanki söyledikleri normal kelimeler gibi.

Harry, Draco'nun dediklerinin çok sahte ve büyük ihtimalle her kızı ve erkeği etkilemek için kullandığından emindi.

Sahte bir gülüş yapıp etrafına bakındı. "Sen gerçekten çok iyisin, çok çok iyisin..." sözüne devam ederken Draco'nun masumca "Hayır..." demesini duyuyordu. "Cidden çok etkilendim, bu konuda çok profesyonel olmalısın." Draco her ne kadar gülse de Harry'yi ısrar etmek için "Hayır beni yanlış anlıyorsun." demeye devam ediyordu.

"Sen tam bir efsanesin, gerçekten bu konularda çok iyisin." Harry cümlesini devam ettirirken gülüyordu. Draco gibi.

"Özür dilerim normalde böyle biri değilim." Draco içten gülümsemişti.

"Evet bence kesinlikle böylesin." Harry emince konuşmuş ve kollarını göğsünde birleştirmişti.

Draco onu tamamen yanlış anlamasından sıkılmış derin bir nefes vermişti, ve sonrasında gülümsemeye devam etmişti.

"Komik biri olabilirim, eğer istersen." Harry anlamaya çalışıyordu, bu kaşlarını çatmasına neden olmuştu.

"Düşünceli? Imm... İnançlı?" Draco bunları sayarken oldukça tatlı görünmüştü Harry'nin gözünde, fakat onun bundan haberi yoktu.

"Cesur veya... ayaklarımın üzerinde hafifçe dans edebilirim." saymaya hala devam ederken yüzünde umutlu bir gülümseme vardı Draco'nun. Harry'yi hem etkilemeye çalışıyor hem de ne istediğini anlamaya çalışıyordu.

"Ne istersen olabilirim." durdu ve nefes verdi. "Sadece bana nasıl olmam gerektiğini söyle ve öyle olayım." diyerek son şansını kullanmıştı.

Harry biraz bekleyip sırıtarak "Sen aptalsın." demişti. Draco'nun onu bu denli istemesi hoşuna gitmiş, dudağının mutluluktan kıvrılmasına neden olmuştu.

"Öyle de olabilirim." gülümsemişlerdi.

Harry bir şey demeden yanından geçip onu bekleyen arabaya doğru ilerlemişti.

"Peki hala seninle randevuya çıkabilecek miyim?" Harry'nin ilerlemesiyle sesini yükletmişti Draco.

Harry ona kibarca dönerek gülümsemiş ve "Sadece denemeye devam et!" demişti.

Arabaya bindiğinde Draco'nun onu hayranlıkla izlemesine izin vermişti. Belki de hayranlıkla izleyen artık sadece Draco değildi.

Aşık olduğunuz kişiyi asla seçemezsiniz, Harry gibi. Harry her zaman farklı bir şey isterdi. Belki de hayatında farklılık diye bir kavram olmadığı içindi. Mum ışığı olan odalar belki tutku belki romantizm, sessiz sohbetler veya belki de ikinci olmamak kadar basit bir şey.

Peki onlar neydi? Onca istek ve arzulardan sonra?

Umarım hikaye hoşunuza gidiyordur:)
Okuduğunuz için teşekkürler...

Umarım hikaye hoşunuza gidiyordur:)Okuduğunuz için teşekkürler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kill our way to heaven - Michl olsun bu bölümün şarkısı <3

Crush // Drarry Au Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin