Dört - 1980s Memories

431 37 70
                                    

"Sevgili Harry, mektuplarıma üç aydır cevap vermiyorsun. Ama bu beni üzmüyor, sadece yaşadıklarımızı kafamın içinde tekrardan canlandırmama neden oluyor. Defalarca... her gece, her sabah.
Beni korkutan tek şey, artık geceleri yatmadan önce düşündüğüm kişinin sesini unutmam. Yüzünü, mükemmel dudaklarını ve kokusunu. Kavgalarımızı bile unutmak istemiyorum. Biz çok farklıydık, kesinlikle farklı dünyalardan gelmiştik ve sen bana aşkın ne demek olduğunu öğrettin. Bana birine bakmanın nasıl bir şey olduğunu gösterdin, sana bunun için minnettar olduğumu unutmanı asla istemiyorum. Seni seviyorum."


Harry saatin beş olması için dakikalar sayıyor, işini bitirmesi için Draco'yu sabırsızlıkla bekliyordu. Siyah içi insan dolu arabanın durduğunu görünce Hermione'ye bakıp gülümsedi. Onu ilk görüşü gibi heyecanlanmıştı. Draco'nun sarı saçları tozdan kahverengileşmiş, beyaz tişörtü çalıştığı ortamdan dolayı oldukça kirlenmişti.

Fakat Harry'nin pek umrunda değildi bu. Draco zümrüt yeşilleri görünce onun burada ne işi var der gibi güldü ve ellerini açtı. Harry Draco'ya sarılmak için koşmaya başladı. Her adımda etrafa yayılan toz ve ayakkabısının çıkardığı sesler daha da hızlanmasını sağlıyordu. Hermione ve Ron'un gülme sesleri etrafa yayılıyordu. Harry o kadar mutluydu ki, yaşadığı anların izlemekten çok zevk aldığı bir filmin sahnesindeymiş gibi hissetti.

Bu mutluluğundan dolayı muhtemelen yarın ölürüm diye düşündü, hayatının çok iyi ilerliyor olması onu kuşkuya düşürmüştü.

Draco'nun kucağına atladığında tek kelime etmeden Draco'yu öpmeye başladı. Her gün birbirlerine daha da aşık olan gençler, etraftaki orta yaşlı işçileri güldürüyordu.

İnsanların yüzünde tebessüm bıraktıracak bir an yaşıyorlardı. Güneşin yüzlerine vurması ikisinin de doğayı çağrıştıran gözlerinin parıldamasana neden oluyordu.

"Neden buraya geldin?" sormuştu Draco elleriyle Harry'nin gözlerine düşen perçemlerini düzene sokarken.

Harry Draco'nun kızarmış dudaklarına bakıp gözlerine gülümsemişti. "Seni özledim."

Harry'nin dediği her ne kadar Draco'yu mutlu etse de gözlerini devirerek "Eh haklısın, bensiz ne yapacaksın?" demişti alaycı bir tavırla.

Harry onun bu haline sinir olup kucağından hızlıca inmişti. "Sensiz de eğlenebilirim." diyerek arkasındaki arabanın önünde duran Hermione'ye doğru yürümüştü. Adımlarını yavaş atıyordu, çünkü Draco'nun peşinden geleceğini biliyordu.

"Hadi ama, bu kadar çocuk olma!" diyerek Harry'nin arkasından yürümeye başladı Draco, Harry'nin kolundan tutup onu kendine çevirmiş, dudaklarını tekrardan kendikilerle birleştirmişti.

Asla doyamayan iki çocuk gibilerdi. Birlikte oldukları her dakika birbirlerini öpmek istiyorlardı. Ki bu onların ilişkileri için beklenmeyecek bir şey değildi.

Çok fazla hemfikir değillerdi. Aslında, hiçbir şey üzerinde anlaşamıyorlardı. Her zaman kavga ediyorlardı ve her gün birbirlerine meydan okuyorlardı. Ancak farklılıklarına rağmen, ortak bir önemli noktaları vardı.

Birbirleri için deli oluyorlardı.

Akşamüstü gizli gizli buluşup ıssız yerlerde sadece birbirlerini öpüyorlar ve tüm gün güneşe maruz kalmış ılık çimenlerin üzerinde uzanıyorlardı. Yıldızları izleyip onlardan şekiller çıkarıyor, gelecekteki hallerini düşünüp birbirlerini eleştiriyorlardı.

Crush // Drarry Au Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin