dokuz

7.8K 663 279
                                    

—NOT; yorumlarınızı dikkatli kullanın, ileride bana söylediklerinizden dolayı pişmanlık duyabilirsiniz. birkaç bölüm içinde taehyung'un tarafındaki olaylar aydınlanacak. bu yüzden linçlenmek istemiyorum. sadece bekleyin ve hikayeyi sonuna kadar okuyun. kurgum öylesine yazılmış bir kurgu değildir.














jk;
beni sinirlendirmekten başka bir şey yapmıyorsun
ben o evde hiçbir zaman gülümsemedim ki,
gülümseyen hâlimi özleyebilesin taehyung
biz boşandık ve senden fazlasıyla soğudum
çevrimdışı



taehyung;
bunu istememiştim|
çevrimdışı








-








hyungie;
jeongguk-ah
çok üzgünüm bebeğim
eşyalarını almaya gidemeyeceğim bugün
işlerim çok yoğun ve kafamı kaldıracak vaktim yok
tuvalette yazıyorum sana düşün yani



ggukie;
hyung hiç problem değil
ben gidebilirim



hyungie;
gerçekten mi?
bak istersen ben yarın almaya gidebilirim



ggukie;
hayır, ben giderim
hem taehyung ile halletmemiz gereken
bazı şeyler kalmış geride anladığım kadarıyla
onları da halledip artık sizinle yaşayacağım



hyungie;
sen bilirsin bebeğim
şimdi gitmem gerekiyor
eve geldiğinde ara beni
veya yoongiye söyle mesaj atsın
merakta bırakma beni, aklım sende

ggukie;
tamam hyung
seni seviyorum



hyungie;
ben de seni ggukie
çevrimdışı








-








deliğe bir hızla sokuşturduğu anahtarı çevirip kapıyı açtı. açmasıyla içerideki ağır alkol kokusu, bir anda burnuna doluştu ve burnunu sızlattı. yavaşça arkasından kapıyı kapattı ve salona ilerledi.

"taehyung?"

yavaş adımlar atarken sorar gibi konuşmuştu. taehyung ise içtiği sigarayı anında söndürüp ayağı kalkmış ve zar zor ayakta durmayı başarıp yarı kapalı gözlerini karşısındaki bedene kenetlemişti.

güzel rol yapıyorsun taehyung, tebrikler.

"hoşgeldin. jimin gelecek sanıyordum."

"işleri uzamış. eşyalarımı toparlayıp çıkacağım."

anahtarını cebine koyup merdivenlere yöneldiğinde, taehyung ayık olmamasına rağmen jeongguk'a hızlıca yetişip, onu kolundan yakalamıştı.

aptal, yavaş olsana. anlayacak.

üzgünüm, üzgünüm.

bakışlarını değiştirip, ağzını yayarak konuştu.

"biraz kalsan olmaz mı?"

"taehyung alkole dayanamıyorum, biliyorsun."

"camı açarız, on dakikaya geçer."

"istemiyorum.

sözlerinin ardından sıkılan koluyla taehyung'un sinirlendiğini anlamıştı.

evet, evliliğini kurtar. aileni tekrar kazanmak için yap bunu.

"gitmeyeceksin."

tam olarak aynı saniye içerisinde dudaklarının üzerinde hissettiği sıcacık dudaklarla donakalan jeongguk, olayları kavradığında ondan uzaklaşmış ve kolunu bir hışımla çekmişti taehyung'un elinden.

"siktir git taehyung!"

"siktir git yesung!"

aynı sözler ve aynı bakışlar. mutluluk yakındır taehyung.

"ne yaptığını sanıyorsun sen?"

"kes sesini cho hee!"

"kes sesini jeongguk!"

jeongguk sinirle merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. peşinden taehyung da geliyorken, büyük olanın zihni onu çoktan ele geçirmeye başlamıştı.

küçük olan eşyalarını toplamaya başladığında, taehyung tekrar onu durdurmuş ve kollarından yakalamıştı. jeongguk ise hırsla taehyung'un yüzüne bağırmıştı.

"bırak beni!"

"bırak beni!"

"benden boşanabileceğini mi sandın?"

"benden boşanamazsın, bunu sana göstereceğim!"

jeongguk çırpınmaya, taehyung ise bağırmaya devam etmişti. küçük olan ağlamış, büyük olan onu ağlattığı için ağlamıştı.

bu hatayı nasıl yapmıştı?

bu entrikaları nasıl döndürmüştü beyninde?

ona nasıl kıymıştı?

bedenine ondan izinsiz dokunmayı nasıl meşrulaştırabilmişti zihninde?

o da en sonunda, kim yesung olmayı mı başarmıştı?

o sadece ağlamıştı hâline.

acizliği karşısında diz çökmüş, zihnine itaat etmiş ve kişiliğinin acizliğine karşı gelemeyip buna boyun eğmişti.

kim taehyung, artık kim yesung'a dönüşmüştü.

chaotic marriageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin