çok özlemişti taehyung. öyle özlemişti ki kokusunu, tenini, gülüşünü, sesini, her şeyini. çok özlemişti taehyung sevgilisini. kendisi yokken evlerine, kardeşine çok iyi bakmıştı jeongguk. en çok istediği şeyi taehyung yerime yapmış, onun adına bir köpek sahiplenmişti.
o taehyung'un güzel sevgilisiydi.
"taehyung, acıktım. bıraksan ya beni artık?"
jeongguk, taehyung'un kolları arasında mızmızlanmış, hareketlenmeye başlamıştı. taehyung ise bu haline gülüyordu. sonunda tamamen normale dönmüştük.
"seni çok seviyorum."
burnunu kırıştırıp güldü jeongguk. taehyung dişlerinden öpmek istemişti onu o an. nitekim, öpmüştü de yanında uzanan sevgilisini.
"ben de seni çok seviyorum taehyung. artık her şey güzel. her şey normale döndü ve ben o kadar mutluyum ki. senin adına çok endişelendim. özür dilerim, o kadar olayın arasında böyle bir durumun olacağı aklıma bile gelmemişti."
"beni mi düşünüyordu hâlâ? onca yaşadığımız şeyden sonra?" ve birkaç soru daha dolanıyordu taehyung'un zihninde. belki fiziksel olarak ona büyük bir zarar vermemişti taehyung ama ruhsal olarak çok yormuştu onu, bunun farkındaydı. ona nasıl kıyabiliği hakkında hiçbir fikri yoktu.
jeongguk'un uzun ve yumuşacık saçlarını, kemikli parmaklarıyla kulağının arkasına doğru taradı taehyung.
"düşünme artık bunları. atlattım ben kötü olan bütün her anımı. bundan sonra görmeyeceğim öyle şeyler. sen ve kardeşim başta olmak üzere kimseyi de üzmeyeceğim. söz veriyorum."
jeongguk gülümsemesini tekrar taehyung'a sunmuş ve cevaplamıştı;
"taehyung sana bir şey söylemem gerek."
yüzü kızarmıştı küçük olanın. muhtemelen bir şey saklıyordu diye düşündü taehyung, çünkü jeonggık ne zaman kızarsa hep bir şeyler saklıyordu.
jeongguk sevgilisinin yanından hışımla kalkıp üzerime oturmuştu. taehyung da ellerini beline sarıp yüzüne bakmaya başladı.
"bu yaptığım şeyden kesinlikle pişman değilim, olmayacağım da. bir daha olsa bir daha yapardım anlıyorsun değil mi?"
jeongık ciddi ciddi bir şeyler anlatacaktı. taehyung, çok fazla merak etmişti.
"anlıyorum sevgilim. ne yaptın peki?"
"sen eve geldiğinde direkt uyuyunca ben de senin telefonundan bir sürü fotoğraflarını çektim. ama çok güzel uyuyordun. hem istemeseydin de zaten kendi telefonundan çektim, yani silebilirsin."
"bunun altından ne çıkacak çok merak ediyorum."
"sevgilim ben seni çekerken, üstten bir mesaj geldi. yemin ederim ilk başta okumadan ittim yukarı. sonra tekrar ve tekrar gelince ister istemez okudum ve o kadının ismini gördüm."
"...lisa? ne diyormuş yine?"
gözlerimi devirdi taehyung. hala hayatında ne işi vardı bu kadının? en son feci bir kavgayla ayrılmamışlar mıydı?
jeongguk taehyung'un söylediği şeyle hızlıca kafasını sallayıp, gözlerini pörtletmişti.
"evet yani. değil mi? ne işi var ki hâlâ seninle? ben de böyle düşündüğüm için telefonunu seni kullanarak açtım -burası kızman ama senin kızmayacağın yer olan kısım-. daha sonra da biraz cevap verdim ama jeongguk olduğumu söyleyerek. senin adına bir şey yapmadım. sonra da işte sildim mesajları."
taehyung gözlerini kapatıp kafasını arkaya yaslamış, kıkırdamıştı.
"cidden bunu mu dert ettin sen?"
daha sonra kucağındaki bedenin beline kollarını sarmış ve konuşmasına devam etmişti.
"dert edinme onu. engellerim şimdi her yerden. bir daha ulaşamaz bile bize tamam mı? sıkma sen canını."
jeongguk kafasını sallayıp taehyung'un omzuna doğru uzandı ve kafasını boynuna gömdü.
"çok özledim kokunu."
taehyung da elleriyle sevgilisinin sırtını ve belini okşuyordu. onun o güzel kokusunu böyle solumaya devam ederse uyuyakalacaktı.
"ben de. ben de çok özledim kokunu."
jeongguk'un küçük öpücüklerini hissediyordu taehyung. yumuşacık dudaklarıyla usul usul öpüyordu boynunu.
taehyung ise durumu biraz daha erotikleştirip, çenesine çıkarmıştı dudaklarını. jeongguk titrek bir mefes aldıktan sonra;"taehyung s-..."
"hyung!"
chanwoo karışmış kıvırcık saçlarıyla içeri girdiğinde jeongguk aniden sözünü yarıda kesip, taehyung'un üzerinden kalkmıştı.
"hani geldiğinde beni uyandıracaktın? uyumuşum ben işte hep! jeongguk hyung sana da çok kızdım!"
iki eliyle tuttuğu oyuncağı tek eline alıp gözlerini ovuşturmaya başlamıştı. jeongguk mahçupça yerinde doğrulmuş, güzel gözlerini küçük çocuğa çıkarmış ve konuşmuştu.
"woowoo ben üzgünüm. çok- çok yorulmuştun ben de uyandırmak istemedim bebeğim seni."
jeongguk telaşla konuştuğunda, chanwoo ikilinin yataklarının önünde durmuştu.
"siz beni istemiyorsunuz işte! ikiniz sarılıyorsunuz ama ben sizinle sarılam-... hyung!"
gözleri ve ağzı aniden şaşkınlıkla açılmıştı. jeongguk'a bakıyordu.
"gguk hyung siz kavga mı ettiniz? boynun acımış görünüyor!"
taehyunf gülmemek için kendini zor zapt etmişti. daha sonra ise anında jeongguk'a dönüp başıyla woo'yu işaret ettim. açıklaması gereken bir durum vardı.
"w-woowoo biz şakalaşıyorduk sadece."
chanwoo çatık kaşlarıyla taehyung'a baktığında, nihayet o da gözlerini jeongguk'tan çekmişti. daha sonra küçük çocuk taehyung ile konuşmaya başlamıştı.
"gguk hyung, tae hyung senin canını yakarsa söyle bana ben onu döverim! taehyung, jeongguk hyung'a düzgün davranırsan iyi edersin, canının yanmasını istemem."
bir eliyle yumruk yapmış ve biraz yukarı çıkarmıştı. tam şu an ısıracak gibi hissetmişti taehyung. bu şirinliğe daha fazla katlanamayıp, chanwoo'yu koltuk altlarından tutmuş ve altıma alıp gıdıklamaya başlamıştı esmer genç.
"hyuung!"
küçük çocuk hem gülüyor hem çırpınıyordu. onunla uzun zamandır böyle gülüşmüyordu taehyung. jeongguk ise bu fırsattan yararlanıp odadan kaçacakken, taehyung'un telefonu çalmaya başlamıştı.
jeongguk hemen yanındaki telefona uzanıp aldı ve taehyung'a getirecekken, ekrandaki ismi okuduktan sonra yerinde donakalmıştı.
"ne oldu gguk?"
"hyung kim arıyor?"
chanwoo da parlak gözlerini jeongguk üzerine diktiğinde, jeongguk zorlanarak onca insan arasından, taehyung'un o duymak istemediği ismi söylemişti.
"b-bayan kim arıyor taehyung. a-anneniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chaotic marriage
Фанфикruhumuzu birleştiren, bir yüzük değildi. - ilk 251019, son 180420