Düzenlenmiş bölüm.
*Prolog*
Yağmur taneleri, geceliğinin açıkta bıraktığı tenine, sert izler bırakarak süzülürken öne doğru korkak bir adım attı genç kız. Açık kumral saçları, rüzgarın etkisiyle havaya savrulurken titreye titreye elini öne uzattı. Göğsü ağır ağır ini kalkıyordu. Gözleri, gri ile lacivertin sarılarak birleştiği gökyüzünden bir saniye olsun ayrılmıyor, kirpiklerine değerek yerle birleşen damlaların her birinde, bilincinden kopup gidiyordu. Bulutlar usulca birbirine değdi ve güçlü bir gök gürültüsü etrafa yayıldı. Gürültüye karışan çığlıkları dudaklarından fırlarken ellerini kulaklarına kapadı ve olduğu yere çöktü ansızın. Deli misali titriyor, diz kapakları yere çarparken etrafını saran rüzgardan sıyrılmaya, tenini yaran acılardan kurtulmaya ve ölüme yaklaşmak istiyordu. Rüzgar arttı, yağmur hızlandı. Üzerinde ki ince beyaz gecelik gittikçe daha çok yapışıyordu bedenine. Acı dayanılmazdı. Acı kurtulmak için ölümü seçecek kadar korkutucuydu.
Çığlıkları uykuda olan mahalleye yayılırken, uzaklardan bir sessizliğe derman oldu. Göz yaşları tane tane süzülürken yanaklarından, yağmura karışarak, uzaklardan boş gözlere yoldaş oldu. Kurtulmak için çıkan feryatlar, uzaklardan bir adamın son tesellisi oldu. O gece iki ayrı karanlık ölüme yaklaşırken, tek bir ruhta yeniden canlandı ve kabuslara meydan okudu.
Bir Şubat gecesiydi. Kimsesizdi sokaklar ve yine kimsesizdi ruhlar. Yetim kalmış acılar, öksüzlüğe meydan okuyan kalpler...
*
Gözlerimi açtım ve kısa süreli bulanıklığın geçmesini beklemeden el yordamı ile komodinin üzerinde ki su bardağını alarak yüzüme fırlattım. Gördüğüm kâbusun etkisi yavaş yavaş geçerken nefes alabildiği görmek biraz da olsun cesaretlendirdi beni. Sizi de kâbuslarınızda boğmaya kalksalar böyle olurdunuz emin olun.
Benim hayatım, bir aydır süre gelen kâbuslar ve rüyasız geçen uykularla rutin haline girmişken, benim monoton hayatıma bomba gibi bir olay patladı. Okuldan atıldım. Hayır yanlış duymadınız. Dolabımdan çıkan sınav soruları ve bir kutu antidepresan ile deli olduğuma kanıt getirildi. Bunda dolabımızda ki soruları müdüre söyleyen o üç kızı hastanelik etmemizin etkisi de fazlaydı tabii. Kimden bahsettiğimi bilmiyorsunuz değil mi? Arkadaşımdan bahsediyorum. Benim çocukluğumdan beri kıçımın dibinden ayrılmayan arkadaşım Elsa'dan. Namı değer Elif Sena. Bela yoldaşım, ikinci annem ve kardeşim. . Martın ortalarındayız ve 11. sınıf olarak fazla etkilenmiyoruz okul değiştirecek olmamızdan. Normalde olsa, umurumda olmazdı ama gideceğimiz okul biraz... tuhaf. Adını duyduğumuz, çeşitli suçlardan atılan ve birkaç öğrencisinin mahallemizden geçmesiyle tanıdığımız belalı bir okul. Atılan ya da okul kazanamayan, apaçi, emo, gotik, katil, tacizci ve bunlar gibi öğrencilerin bir araya geldiği, kobay farelerini içine koysanız hayata küsüp bileklerini kesecek hale gelebileceği iki bloktan oluşan harabe... Her türlü benzetme yapılabilir ama içine girmenizi tavsiye etmem. Tavsiye etmeyeceğim gibi, okumaya burada devam etmem gibi lanet bir durumun içinde bulunuyorum.
Ve bunu düşündükçe saçlarımı yolasım geliyor. Ama sonra saçlarıma acıyıp düşüncelerimi def ediyorum. Hayatımda en sevdiğim, değer verdiğim ve canım pahasına koruduğum şey saçlarımdır. Kaptan Kanca'nın en değerlisi nasıl kancasıysa, benimki de bu kızılla kumralın karıştığı uzun dalgalarım.
Komodinden telefonu alıp saate baktım. Bu saatten sonra ilaç alıp uyusam öğleye anca uyanacağımı bildiğimden dolayı yatakta oturur pozisyona gelip ayaklarımı aşağı sallandırdım. Boş boş odaya baktım bir süre. Mavinin güzel koyu bir tonu. Ona uygun fuşya rengi aynalı dolap. Duvarımda ki yabancı ve yerli yakışıklı ünlü posterleri ile tam genç kız odası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabuslarda Buluşuruz-1 #Wattys2017
Teen FictionKaranlık, ürkütücü bir kabus. İçine işledikçe ölümü sevdiren. Kuytu köşelerde saklanmış aşkların ıssız esintileriyle süslenmiş korkunç bir kabus. Her yerden saran eller, koyu katranlar, sıcak bordo kanlar, sessiz odalar ve tüm bunlarla savaşan sessi...