Elimdeki telefonun kilidini açarak kamerasına girdim. Videoyu açtığımda Yoongi kameranın odak noktasındaydı. Eli çarptığı için yere döktüğü unu temizleyen Yoongi'yi çekiyordum. Mutfağın her yeri undu, temizlemesine gerek olmadığını ve benim temizleyebileceğimi söylemiştim ama buna izin vermemişti. Ben de sözlerimde ısrarcı olmamış, toplamasına izin vermiştim. Son günlerimizi onunla laf dalaşına girerek heba etmeye hiç niyetim yoktu. Yoongi ile olabildiğince anı biriktirmek istiyordum. O gittikten sonra bana ondan geriye sadece anıları kalacaktı.
Kıkırdayışımı duyduğunda bakışlarını bana çevirdi, video çektiğimi gördüğünde elini kameraya koyup kapamaya çalıştı. Ben ise gülerek geri kaçmıştım. Onu engellemeyi başardığımda kahkaha attım.
"Kameralarımıza yakalanan genç ve yakışıklı Min Yoongi bizlere saldırdı!" Bir spiker edasıyla konuştuğumda Yoongi bir süre ciddiyetle yüzüme baktı, birkaç saniye sonra ise dayanamamış ve bir kahkaha atmıştı. Gülerken omuzları sallanıyordu, gülüşü ise kulaklarımın pasını silmişti.
"Sanat bölümü yerine spikerlik okumalıydın Young."
"Hey, okuduğum bölüme laf yok!"
"Tamam tamam bir şey demiyorum."
Yoongi temizleme işine geri döndüğünde yanına ilerleyip boylarımızı eşitlemek adına onun gibi yere oturdum. Telefonu yüzüne iyice yaklaştırıp boynuna parmaklarımı sürttüm, bundan asla hoşlanmazdı çünkü huylanıyordu. Ne zaman yapsam bana kötü kötü bakıyor ve yapacağımı bilmesine rağmen yapmamam gerektiğini söylüyordu.
"Kaşınıyor musun yoksa bana mı öyle geliyor Young?"
"Belki."
Cevabım üzerine Yoongi bir anda beni kollarımdan tutup kendisine çektiğinde dengemi sağlayamadığım için Yoongi'nin üstüne düşmüştüm. Yoongi'den acı dolu ufak bir inleme geldiğinde ise anında kendimi toplamış ve düştüğüm yerden kalkmıştım. Yoongi ise sanki canı yanmamış gibi beni bu defa daha yavaş bir şekilde üstüne çekmişti. Bedenim Yoongi'nin kolları arasındayken kaydettiğim videoyu durdurup telefonu biraz uzağımıza bırakmıştım.
"Canın yanıyorsa eğer kalkayım Yoongi."
"Gözlerinin derinlerine bakıyorken canım yansa bile hissetmiyorum."
Böyle dese bile biliyordum ki şu an canı yanıyordu, bundan emindim. Yine de birkaç dakika böyle kalmamıza izin verdim.
"Seninle bir anlaşma yapalım Min Yoongi, bacaklarıma yattığın için sürekli yakınıyordum ya, bu defa günlerce yatsan dahi sesimi çıkarmayacağım. Hım, ne diyorsun?"
"Güzel anlaşma diyorum."
"Yani kabul ediyorsun."
"Kabul ediyorum."
Eğilip Yoongi'nin dudaklarına iki saniye süren öpüş bıraktım, ardından toparlanıp kalkmıştım. Buraları daha sonra da toplayabilirdim. Yerdeki telefonumu aldığım sırada Yoongi'de yere uzandığı için un olmuş kıyafetlerini çırpıyordu. Gözden kaçırdığı yerlerine de ben el atarak olabildiğince undan arındırmıştım onu. Tamamen temiz olduğuna inandığımda ise elinden tutmuş ve odamıza çekeledim. Yatağın sol tarafına geçerek sırtımı başlığa yaslayıp bacaklarımı yatağa uzattım. Yoongi de yavaş hareketleriyle başını bacaklarım üzerine yerleştirmişti. Ellerim benden habersiz saçlarına karıştığında nazikçe okşadım her bir saç telini. Gideceği gerçeğini unutup saatlerce yüzünü izledim, her bir ayrıntısını zihnime kazıdım.
"Ruhum hep seninle olacak Min Yoongi. Hep seninle..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girift
FanfictionYastığımızda kalmış kokun, gülüşlerin sinmiş odamıza. Bakışların değmiş kalbime, öpüşlerin kalmış dudaklarımda. En çok da özlemin vurmuş beni.