Yanınızda olsa dahi onu özlediğiniz zamanlar vardır ya hani. Tenleriniz ne kadar yakın olursa olsun, o hâlâ uzaktaymış gibi hissedersiniz. Ben de tam şu anda bunu yaşıyordum. Yoongi yanımdaydı ama bana bir o kadar uzaktı. Özlüyordum çokça. Parmaklarımız kenetliydi, kayıp gider diye bir saniye dahi bırakamıyordum.
"Hatırlıyor musun? Bana bakarken seni yakaladığım için ıslak taş yüzünden ayağın kaymıştı, kalçanın üstüne düşmüştün."
"Cidden rezillikti ama buna değerdi. Sonuçta seni bana getirdi değil mi?"
Yoongi'nin yüzünde minik bir tebessüm peyda olurken başımı omuzuna yasladım. Sağ elini, ellerim arasına aldım. Ellerim onun elleri yanında küçücük kalıyordu, küçük ve tombul. Yoongi her zaman ellerimi sevdiğini söylerdi. Küçük ellerimin, kemikli ellerine yakıştığını...
"Sana gelen bendim ama senden giden yine benim. Ben..."
Yoongi yutkundu, onun için konuşmak oldukça zordu. Burnumun direği sızladığında ağlamamak için kendimi sıkabildiğim kadar sıktım. Eğer ben gözyaşı akıtırsam Yoongi de ağlardı. Son bir yıldır yeterince gözyaşı dökmüştü, yeterince canının acısına ağlamıştı. Benim sevgilim son bir yılda çok yıpranmıştı, adeta bir harabeye dönmüştü.
"Ben öldüğümde çok ağlama. Hatta hiç ağlama çünkü mutlu öleceğim. Son nefesim senin olacak, buna seviniyorum... Belki başlangıcım değildin ama sonum senin olacak."
"Yoongi..."
"Konuşmana gerek yok güzelim. Sadece beni dinle."
"Seni seviyorum, seni çok seviyorum."
Fısıltım saçlarımızı savuran rüzgara karıştı. Denizin dalgaları sakinledi, o an Yoongi hariç her şey önemini yitirdi benim için. Geriye sadece Yoongi kaldı.
"Sana bunu asla söylemedim Young, söylersem beni bırakırsın sandım. Çok düşündüm, gerçekten çok düşündüm ama sana asla söylemedim."
Bana neyi söylememişti bilmiyordum, bilmek istiyor muydum emin değildim ama Yoongi'nin 'beni bıraksın sandım' demesi ise beni oldukça şaşırtmıştı. Ben onu asla bırakmazdım ki. Sinirlendiğinde peltek oluşuna bitiyordum, gülünce kırışan göz kenarlarını öpmek istiyordum, dudaklarımdaki izlerine aşıktım. Ben ona çok aşıktım. Kalbimin her bir yanı oyken onu asla bırakmazdım.
"Bana söylemediğin şey neydi Yoongi?" Ses tonum azarlar gibi değildi, yüksek de değildi. Sessiz ve nazik, kırmaktan korkarcasına.
"Seninle tanıştığımız o gün aslında tedavimden geliyordum. Ben seninle tanışmadan önce de beynimde büyüyen tümörden haberdardım. Eğer o gün kolların arasına yığılmasaydı bedenim sana asla söylemezdim ama bilmene rağmen benden gitmeden. Sana minnettarım. Sevgini bana verdiğin için, kalbini bana açtığın için. Hayatında bana da yer ayırdığın için."
Bir süre sessiz kaldım. Bundan iki yıl öncesinde evlilik yıldönümümüz adına çıktığımız yemek belirdi gözümün önünde. Mutluyduk. Evliliğimizi kutluyorduk, kalplerimiz birbirimiz için çarpıyordu ve çok aşıktık. Gözlerim sadece Yoongi'yi görüyordu, parmağındaki yüzüğe dalıp gitmesi, benim onu izlerken fark edilmem üzerine dudaklarım üzerine bırakılan minik bir öpücük... Sonrasında Yoongi beni dans etmek için yerimden kaldırmıştı, parmaklarımız buluşmuş, bedenlerimiz birleşmiş ve bakışlarımız kenetlenmişti. Aradan geçen birkaç şarkıda dans etmiştik, bir kez ayağıma basmıştı ama bu ikimizi sadece güldürmüştü. Şarkılar sona erdiğinde elimi sıkı sıkıya kavramıştı. Sonra bir anda eli kalbine gitmiş, elimi tutan eli gevşemişti. Daha sonrasında ise Yoongi kendini daha fazla tutamıştı, bedeni kollarım arasına yığılırken onunla beraber yere çökmüştüm. Uyanması için yalvarmıştım adeta. O gün hastanede öğrenmiştim Yoongi'nin durumunu.
"Seni asla bırakmazdım Min Yoongi, seni asla da bırakmayacağım. Bedenine sarılamayacak olsam da, kokun kıyafetlerinden kaybolsa da seni bırakmayacağım. Sen hep buramdasın," Boştaki elimi kalbime koydum, oradan yukarı çıkarak işaret parmağımla başıma dokundum. "Burada da sen olacaksın, hep bir yanımda sen olacaksın. Seni unutursam işte o zaman ben de ölürüm."
Yoongi elini saçlarından geçirip bakışlarını turunculuğunu mora bırakan gökyüzüne çevirdi. Birkaç dakika boyunca dalgaların taşlara çarpış seslerini dinledik. O gökyüzünü izledi, bense onu. Sonrasında ise güzel bakışları bana döndü, elleri yanaklarımı kavradı. Yüzü bana yaklaştı, dudaklarımız arasında birkaç milim kaldı.
"Seni seviyorum Young."
Konuşurken dudakları dudaklarıma çarpmıştı. Zaten peşinden de dudaklarımız birleşti. Acele etmeden, tahrik duygusu olmadan, tamamen saf ve temiz duygularımızla öptük birbirimizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girift
FanfictionYastığımızda kalmış kokun, gülüşlerin sinmiş odamıza. Bakışların değmiş kalbime, öpüşlerin kalmış dudaklarımda. En çok da özlemin vurmuş beni.