Güzel kız yine her zamanki yerinde, balkonunda oturuyordu. Rüzgar saçlarını uçuşturuyor, soğuk tenini ürpertiyordu. İçeri girmek istemiyordu yine de. Soğuk iyi geliyordu. Seviyordu soğuk havaları.
Elinde en sevdiği şairin şiirlerini derledikleri bir kitap vardı. Seviyordu kız kitap okumayı, resim çizmeyi, şarkı dinlemeyi. Yaşamayı seviyordu kız. Yanındaki çay bardağından bir yudum aldı. Karşı balkona dikti gözlerini usulca. İçtiği çayı ağzından püskürttü sonra. Kocaman açılmış gözleri ve o şeklini almış ağzıyla çok tatlı gözüküyordu. Gördüğü manzara karşısında şoka girmişti. Bu bu nasıl olurdu? Daha düne kadar boş olan karşısındaki ev bugün doluydu.
Üstelik şaşırdığı şey bu değildi. Şuan evin içine, yatak odasına girmiş olan koca omuzlu bir adam ve onun kucağında olan kadındı şaşırdığı. Erkek kadının dudaklarını sömürüyor, kadın ise kendini erkeğe sürtüyordu. Alışık olduğu şey değildi bu gördükleri. Her gün balkonunda otururken Sevişen insanlar görmüyordu ya.
İzlemeye devam etmek istemiyordu ama kalakalmıştı yerinde. Oynayamıyordu bir türlü. Karşıya bakarken koca omuzluyla göz göze geldi. Koca omuzlu dediği de kimdi ya? Adı neydi bu adamın? Niye merak ediyordu? Kendine gel dedi kız erkekle göz gözeyken.
Erkeğin yeşil, yaramazlıkla parlayan gözlerini burdan bile görebiliyordu. Yanlış anladım diye düşünüp kafasını salladı ve daha fazla o görüntülere maruz kalmaması için gözlerini kitabına çevirdi. O böyle bir Şeyi gördüğü için bile utançtan kıpkırmızı olmuştu. Kim bilir ne dalga geçmiştir adam benimle diyordu kendi kendine. Tekrar gözleri o balkonu bulduğunda artık adamın sırtını görebiliyordu, kaslarla çevrili olan sırtını. Bronz teni ter içinde kalmıştı adamın. İleri geri bir dakika ne?!! Şuan ne izlediğini yeni farkediyordu kız.
Hemen aceleyle üstündeki örtüyü sımsıkı tuttu, saçlarını arkasına attı ve kitabıyla bardağını alıp içeri geçiyordu ki, koca omuzlu adamla göz göze gelmesi bir oldu. Adam dudaklarını oynatıyordu. "Ne diyor bu adam be?!" Diye düşündü genç kız. Kafasına takmadan ve utanmış bir şekilde içeri geçti.
##########
Sabah yine aynı saatte uyanmadı genç kız. Çünkü onun hep uyandığı bir saat yoktu. Ne kadar uyumak isterse o kadar uyuyup, uykusunu alıyordu.Genelde öğlen uyanırdı ama bugün biraz daha erken 8 buçuk gibi uyanmıştı. Napsam diye düşünürken dün gördükleri geldi aklına. Dün eve girdikten hemen sonra yatmış, kendisini düşünmek için fırsat vermemişti ama utanmaz düşünceler eninde sonunda peşinden geliyordu. Onaneydi sanki adamın sırt kaslarından, yemyeşil gözlerinden. Sabah yine aklını meşgul etmişti işte. Sadece şoktan evet evet şoktu onun için dün gördükleri.
Yatağından kalktı, tuvalete gidip elini yüzünü yıkadı. Sonra mutfağa girdi. Kendine yemek hazırladı. Çok güzel yemek yapardı. Çünkü zaten tek yaşıyordu ve yemekleri hep kendisi yapıyordu. Kahvaltısını balkonundaki masaya kuracaktı bu sabah da yine. Elinden geldiğince yapabileceği her şeyi balkonunda yapmaya çalışıyordu.
Yemekleri hazırlayıp tek tek balkondaki masaya götürdü. En son reçelleride minik tabaklarına koyup balkona geçip oturdu. Yemeğini yiyor, etrafı izliyordu. Reçeli çok seviyordu kız. En son reçelinden yiyeceği sırada reçel eline döküldü. Kız aceleyle elini silmek isterken peçete bulamadı. Elini yalıyordu ki karşı balkonda bir kıpırdanma oldu. Baş parmağı ağzında, gözleri karşı balkonda kaldı kızın.
Dünkü koca omuzlu adamdı bu. Üstünde hiçbir şey yoktu adamın. Altında kısa bir şort vardı sadece. Omuzunda bir havlu vardı bide. Üstünde su damlaları boynundan göğüs kaslarına ordan da göbek kaslarına akıp şortun bel kısmında son buluyordu. Adam çok çok fazla yakışıklıydı. Gerçekliğinden şüphe etti kız.
Sonunda yukarıya bakıp adamın dudağındaki sigaranın ateşini görünce kendine geldi. İrkildi. Adam dudağında küçük, yaramaz bir gülümsemeyle buraya bakıyordu. Nereye bakıyor bu diye düşündü kız. Sonra aklına parmağını yaladığı geldi. Hemen parmağını ağzından çekti.
Ayağa kalktı aniden. Bir oraya bir buraya baktı. Ellerini nereye koyacağını bilemedi. Utandığını en fazla bu kadar belli ederdin dedi içinden. Aferin gerizekalı. Nefesini tuttu ve gözlerini karşı balkona dikti. Neyse ki boştu. Artık gördüklerinin gerçek olup olmadığından şüphe ediyordu.
Bu böyle olmayacak biraz dışarı çıksam diye düşündü. Sofrayı topladı, dışarı çıkmak için ne giysem diye düşünmemişti. Hiç düşünmezdi zaten böyle şeyleri. Hep doğallıktan yana olmuştu o. Şimdi de üstüne ekoseli bir etek onun üzerine de bir tişört geçirmiş, altına da üşümemek için Opak çoraplarını çekmişti. Saçlarını açık bırakmıştı. Evden çıkmadan anahtarları ve ceketini alıp Botlarıni giyip binadan çıktı.
Tam binadan çıkmış adım atmıştı ki bir ses duydu. O da neydi?!?