Uyandığımda yine dünün aynısına uyanıyorum.Küfredip kalkıyorum,stresle birleşmiş bir gün daha mı Allahım? Keske uykumda ölsem dr bitse bu saçma yasam tarzı,demeden de edemiyorum.Hava zaten adeta bi' Servetifünun havası.Ağlasam neden ağlıyorsun diye sormaz kimse gerçi hava mükemmel olsa bile halimi hatrımı soracak bir kişi bile yok hayatımda.Korkuyorum,ölsem bile ağlayanım olmayacak diye.Depresyonun doruklarına ulaşıp mutlak mutsuzluğa ulaşıyorum ama daha güne baslayalı 10 dakika bile olmuyor.Hayat bana sanki şekil yapıyor.17 yaşındasın mutsuz olmak seninde hakkın diyor sanki evren bana ama aslında küçücük şeylerden de mutlu olabilen bir insanım.Küçük bir çocuğun gülüşünden mesela.
O kadar mutsuz uyanıyorum ki,iştahım bile olmuyor,çıkıyorum evden bir sigara yakıyorum.O dumanı içime çekerken ciğerlerime işleyen nikotini hissediyor ve bundan nefret ediyorum ama sanki tüm her şeyi unutuyorum ve dinlediğim şarkıya odaklanıyorum o an.
"Gel,gel ne olur dön gel.Hadi dön gel be." diyor Sıla ablamız.O an gözümden akan yaşlara hakim olamıyorum sanki vücudum kendimden bağımsız hareket ediyor ve asla söz geçiremiyorum.Sessiz sakin kimseye çaktırmadan oturduğum bankta gözyaşlarım dökülüyor.Telefonumun ekranından gözlerimin kan çanağı olduğunu farkediyor ve bi anda susuyorum.Ağlamama değecek kimse yokken hayatımda kendimde,kendimi yıpratacak gücü bulamıyorum ve bi anda boşluğa düşüyorum,her yer karanlık ve hiç bir ışık yok,bir umut ışığı bile.Sonbaharın o sert esen rüzgarlarından biri geliyor ve bir tokat gibi çarpıyor yüzüme,kendime anca böyle gelebiliyorum.Oturduğum yerden kalkıp etrafımdaki insanlara aldırmadan dimdik önüme bakarak yürümeye devam ediyorum.