0.5

265 29 15
                                    

günlerden pazartesi, saat 09.00

Yunan Mitolojisi'ne göre , insanlar ilk yaratıldığında çift kollara, çift bacaklara ve iki ayrı yüze sahipti.

İnsanlar böylece mutlu bir şekilde yaşarlarken, tanrıları olan Zeus'a şükretmeyi ihmal etmişler. Ve Zeus, insanları bunun için uyarmış.

Kendisini unutan halkına bir ceza vermek isteyen Zeus, görenleri kör edecek kadar parlak olan bıçağıyla insanları ikiye ayırmış. Aynı zamanda ruhlarını da bölmüş.

Artık her insandan iki tane varmış, yani birbirinin eşi olmayan, ama birbirinin eşi olan parçalar etrafa dağıtılmış.

Böylece insanlar, parçalarından eksik yaşamakla lanetlenmiş ve bütün hayatlarını sarıla sarıla diğer yarılarını bulmak için harcamaya başlamışlar.

Böylece ruh ikizleri meydana gelmiş.


"Mademoiselle,"

Okuduğum kitabın kapağını hızlıca kapayıp kenara koydum. Çayımdan bir yudum aldıktan sonra başımı çevirip, Aisa'ya döndüm.

"Efendim?"

"Monsieur Kim geldi, Madem."

Onun geleceğini tamamen unutmuştum. Nedense direkt olarak aklımdan çıkmıştı.

"Ah, tabii ya. İçeri davet edebilirsin, Aisa."

"Pekâlâ, Madem."

Oturduğum koltuktan ayağı kalktım. Ellerimi saçlarıma dolayıp hızlıca bir at kuyruğu yaptım. Ardından bir elimi kalbime koydum. Çok hızlı atıyordu. Ritmik ve hızlı. Sanki kalbim bir şarkı söylermişçesine atıyordu. Bu, onun şarkısıydı.

"Mademoiselle Rosé,"

Başımı yavaşça kapıya yönelttim. Karşımda duruyordu. Tam karşımda. Göz göze gelmiştik. Onun da heyecanını hissedebiliyordum. Sanki dünkü teklifi, aslında tamamen benimle beraber daha çok vakit geçirmek istediği içindi. Şu an saçmalıyorum tabii ki, neden öyle bir şey olsun?

"Hoşgeldiniz, Monsieur Kim."

"Hoşbuldum, Madem."

"Lütfen oturun."

Bir yandan tebessüm ederken, bir yandan da oturması için yanımdaki koltuğu işaret ettim. Anlamış olacaktı ki yavaşça gelip oturdu.

"Kusura bakmayın Madem, gerçekten heyecanlıyım."

"Aynı heyecan bende de var. Sorun etmeyin bu yüzden."

Bir süre böylece bakışıp güldük. Garip bir şekilde iyi anlaşıyorduk. Garip bir şekilde.

"Bugün için bir planınız var mı?"

"Bugüne yarım kalan bir tablom var. Onu bitirmeye çalışacağım. Siz de eğer isterseniz bugün serbest çalışabilirsiniz."

Çok planlı bir insan değildim aslında. Sıradan bir ressamdım işte.

"Anladım. O hâlde sizi izlesem bir mahsuru olur mu?"

"Hayır, olmaz. Tabii ki izleyebilirsiniz."

Bir süre boyunca oturup sohbet etmiştik. Uzun yıllardır tanışıyormuş gibiydik. Birbirimizin tıpatıp aynısı olmamız biraz tuhaftı. Aslında bir yandan da hoşuma gitmişti. Onun da hoşuna gittiği gibi.

memory | vroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin