Pişmanlık

62 9 4
                                    

   Görmedim ama hissettim derler ya hani. Önceden inanmak güç gelirdi insana. Gidemiyorsun ama hissediyorsun. Komik! Ama değil işte
Komik değildi. Hatta gerçekti.  Ne kadar zor olsa da inanması ne kadar imkansız gibi gelse de gerçekti. Tıpkı sende olduğu gibi. Tıpkı annenin olmadığını bildiğin hâlde yanında olduğunu hissettiğin gibi. Zor da olsa alışmıştın artık. Onu ne kadar özlesen de, onunla olan ayrılığın sana günah gibi gelse de alışmıştın. Alışmalıydın. Zorundaydın. Şimdi mi? Şimdi ise huzur bulduğun yerdeydin işte. Tek güvendiğin kişinin yani başında.

  Onun toprağının kokusunu içine çektin ilk önce. Bir süre devam ettirdin bunu. Sonra kendinde bulduğun cesareti kullanarak konuşmaya başladın.

  "Merhaba. Anne!" Burukça gülümsedin.
 
  "Üzgünüm anne. Bir süredir gelemiyordum. Çünkü işe başlamıştım. Ama ne oldu bu gün biliyor musun?" Burnunu çektin. Üşümüştün.

  "Sırf odadan çıkmak istediğim için kovuldum. Sırf çıkmak istediğim için. Kovuldum anne!" Son cümlende sesini biraz yükseltmiştin. Annenin mezarına bakmaya başladın. O mezar taşındaki yazıları tekrar tekrar okudun. Her bir santimetresini ezberlemek istiyordun çünkü. Bir daha asla unutmamak için.

  Yarım saat boyunca öylece durup annenin mezarını izledin. Seni bu durumdan alıkoyan şey ise telefonunun çalmasıydı. Bir anda kendine geldin. Ve gözlerinde biriken yaşların akmasına izin verdin. Ardından da burnunu çektin ve kimin aradığına bakmak için çantandan telefonunu çıkardın.

  Bayan Park

  Seni neden arıyordu ki? Zaten işin bitmişti o şirkette. Fakat telefonun susmadı. Dakikalar boyunca durmadan çaldı.

   Durdu...tekrar çaldı... durdu...tekrar çaldı...durdu...tekrar çaldı...

  Bu böyle bir kısır döngü şeklinde devam edecekti. Devam etmesini İstemiyordun çünkü başının ağrısı gittikçe artıyordu. İstemeyerek de olsa telefonunu açarak kulağına götürdün.

  "Efendim Bayan Park?" Dedin. Soğuk sesinle. Sinirin tabiki Bayan Park'a değildi. Ama elinde olan bir şey de değildi ki sinirlenmek. Düşüncelerinden kurtulmanı sağlayan şey Bayan Park'ın sesi oldu.

  "Dae Eun. Orda mısın?" Demişti.

  "Evet. Burdayım. Bayan Park. Bir sorun mu var?"

  "Ee hayır yok ama." Dedi ve sustu.

  "Ama?.." dedim cümlesinin devamı için.

"Bak biliyorum Dae Eun. Bu gün tatsız bir olay yaşandı. Belki de bana sinirlisin. Haklısın da. Ama herşey benim yüzümden oldu. İtalya'dan gelecek olan misafirler için özel uçak ayarlamayı unutmuştum. Ve bunun hiç farkında bile değildim. Jimin Bey'i biliyorsun sinirli bir adam. Demek istediğim şu..." Tekrar sustu.

  "Dinliyorum." Dedim devam etmesini belirterek.

  "Bak biliyorum Dae Eun. İstemeyeceksin ama bu işlerde gerçekten çok iyi olduğunu duydum. Eğer yirmi dört saat içerisinde o misafirler gelmezse ben de işten atılacağım. Lütfen bana yardım eder misin?"

  Duyduğun sözlerle şok olurken. Şaşkınlıktan kaşların senden habersiz havaya kalkmıştı bile. Ne yani beni o ukala patron kovsun ardından da iş için geri istesin. Yok ya! Diye geçirdin içinden.

  "Bayan Park sizi anlıyorum ama. Ben duyduğum ve gördüğüm onca şeyden sonra geleceğimi düşünmüyorum. Lütfen Jimin Bey'e de söyleyin. Gelmeyeceğim" dedin ve tam telefonu kapatacakken. Bayan Park heyecanla konuştu

  "Hayır hayır. Jimin Bey istemedi bunu. Ben senden kendim istiyorum bu işi. Lütfen Dae Eun. İnan işinden olmak istemediğini biliyorum ama bende olmak istemiyorum. Beni en iyi sen anlarsın. Lütfen tekrar düşün. Sana karşılığında gerekli ücreti de ödeyeceğim zaten. Lütfen düşün." Dedi ve birşey dememe fırsat bırakmadan telefonu kapatmıştı.

ΔMΩURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin