Yokluk.

62 13 4
                                    

(Multimedyada Jimin'in ademelmasına düştüm)
Sabah kalktın. Elini yüzünü yıkadıktan sonra birkaç parça bir şeyler yemek için mutfağa indin. Mutfaktan ağır içki kokuları geliyordu. Mideni bulandıran koku ile yüzünü buruşturdun. Mutfak kapısından girmenle şoka girmen de bir olmuştu. Babanın ayakları masada başı ve gövdesi ise yerdeydi. Normal bir kişi olsa bu haline kahkahalar ile gülerdin fakat gülme hissini bırak gülümsemek bile gelmiyordu içinden. Ani bir mide bulantısıyla kendini mutfaktan attın. Hızla lavaboya yönelerek dün akşam midende kalanları çıkardın. Kusmayı bıraktığında ise ağzındaki acı tadın gitmesi için lavaboda ağzını üç kere çalkaladın. Ardından yüzünü yıkayarak kendine gelmeye çalıştın. Evde hala bir içki kokusu vardı. Buna katlanamayacağını düşünerek hızla odana çıktın. Üstüne siyah kot siyah kazak geçirdin. Saçlarının omuzlarından dökülmesine izin verirken bir yandan da çantana telefonunu koyuyordun. Gözlerin cüzdanına takılı kalmıştı. Ne kadar paranın kaldığını bile bilmiyordun. Yaklaşık dört yıldır kullandığın cüzdanını açtın. İçinde sadece 50₺ vardı. Bu sana bu gün yeterdi fakat diğer günler yeteceğini düşünmüyordun. Bunları es geçerek komidinin üzerinde duran şeftali kokulu parfümünü üzerine sıktın. Hazırdın. Zaten makyaj yapmayı pek sevmiyordun ama işte pasaklı görünmek istemediğin için rimelini eline aldın ve aynanın karşısına geçtin. Kirpiklerine çok belli etmeyecek şekilde sürdün. Ardından göz kalemini de çok belli olmayacak şekilde göz kapağına uyguladın. Açık toprak renginde olan rujunu da dudaklarına hafifçe bastırdın. Şimdi hazırdın. Odandan çıkmadan önce derin bir nefes aldın. Nefesini çıkış kapısına kadar tutacaktın. Eğer bir kez daha o kokuyu duyarsan tekrar kusacağını biliyordun. Askılıktan kabanını eline aldın ve ayakkabılarını da diğer eline alarak kendini dışarı attın. Ayakkabılarını giydikten sonra kabanını da giydin ve koşarak durağa ilerledin. Otobüse tam yetişmiştin. Öncelikle Jimin Bey'in evine gidecektin.

Yarım saatlik bir yolculuğun ardından Jimin Bey'in evine gelmiştin. Bu ev... Bu ev inanılmazdı. Ev üç katlıydı. Ve oldukça gösterişliydi. Kocaman bir bahçesi vardı ve özenle ağaçlar dikilmişti. Ama çiçek yoktu. Koca bahçede bir tane bile çiçek olmaz mı diye düşündün. Evin içini o kadar merak ediyordun ki, ama görgüsüz gibi de görünmek istemiyordun. Evet böyle bir ev görmemiştin daha önce. Ama gerekmezdi de sana göre böyle ihtişamlı evler. Ev evdir senin için.

Bunları düşünerek on dakikanın nasıl geçtiğini anlamamıştın bile. Dün sana verilen anahtar yardımıyla eve girdin. Evin dekorasyonu genellikle siyah rengine odaklıydı. İçini sevmiştin evin çünkü sen siyahı severdin. Herkes onu karamsar olarak tanımlarken siyah renk senin için aslında saklanma yoluydu. Her canın sıkkın olduğunda siyahlara bürünür kulaklığını takıp yaklaşık üç saat boyunca durmadan yürürdün. Siyah harici giyinmezdin canın sıkkın olduğunda.

Kafanı bunlarla meşgul etmemen gerektiğini düşündün bir an ve mutfağı aramaya koyuldun. Mutfak ikinci kattaydı. Liste buz dolabında asılıydı.

2 yumurta ile omlet
Filtre kahve
Çilek Reçeli
Siyah zeytin
Kaşar peynir
Yeşillikler

Bu adam bunları mı yiyecekti gerçekten? Filtre kahve? O kadar acı bir kahveyi nasıl içecekti sabah sabah? Sen zaten sabah kustuğun için canın hiçbir şey istemiyordu. Listede olanları yaklaşık 15 dakikada hazırladıktan sonra bugünkü programa göz gezdirdin. Bu sırada ise mutfak kapısının girişindeki hareketliliği fark etmiştin. Jimin Bey siyah boğazlı kazağın üzerine siyah ceketinin giyiyordu. Altında ise siyah kumaş bir pantolon vardı. Bu adam her haliyle yakışıklı olmak zorunda mıydı?

Jimin Bey irislerini sana dikmesiyle düşüncelerinden kurtuldun.

"Günaydın Jimin Bey." Dedin gülümseyerek. O ise her zamanki çatık olan kaşlarını düzeltmeden sana başını salladı. Masaya oturup kahvaltısını yapmaya başladı. Sen ise hızla programı anlatıyordun. Programı anlattığında Jimin Bey daha kahvaltısının yarısına bile gelmemişti. Sen hala orada öylece dikiliyordun. Jimin Bey bir anda sana baktı ve seni baştan aşağı süzdü. Çatık olan kaşlarını sanki mümkünmüş gibi biraz daha çattı. Sen ise onun tam tersine kaşlarını havaya kaldırdın. Yerinde kıpırdanarak rahatsız olduğunu belli etmiş oldun.

ΔMΩURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin