Cam kırıkları...

107 12 11
                                    

    Tükenen ve köşeye sıkıştırılmış olan hislerin birbirini irdeliyor, geç kalınmış bir nefes bedenini arşınlıyordu.

  Bitmiştin. Tükenmiştin. Bunu biliyordun. Düzeltebilir miydin bilmiyordun. Sadece bir an bile olsa mutluluğu tatmak istiyordun. Tükenen ruhunu biraz olsun canlandırabilmek için kendine ilaç olmak istiyordun. Ama yapamıyor gittikçe ruhunun duvarlarını zedeliyordun. Ya da senin haberin olmadan zedeleniyordu.

  Kırılan ve tamir edilebilecek herhangi bir çaresi olmayan umudun içinde kuruyordu ve gün geçtikçe sana acı veriyor, adeta içine kırık cam parçaları gibi batıyor, en derinden kanatıyordu. Belki de tek bir kurtuluşun vardı.

  Kendini güvende hissedeceğin tek bir yer vardı. Belki de yanlıştı ama sana doğru geliyordu. Kim bilir belki de en güvende olacağını yerdi annenin yanı.

  Aheste giden adımların senden habersiz hareket ediyordu. Bir süre daha izin verdin ayaklarının özgürce ilerlemesine. Çünkü biraz sonra eski hayatına geri dönecektin. Belki de eskiye göre daha kötü hayatına.

  Sonunda durduğunda etrafına bakındın. Hayatının mahvolduğu o binanın önündeydin işte. İki katlı boyası dökülmüş, yokuş inen yolun üzerinde yamuk şekilde inşa edilmiş, pencerelerinin plastiği eskimiş hatta sararmış,  bazı çamlar çatlamış binayı süzdün tekrar.

  Buram buram çaresizlik kokusu vardı havada. O ihtişamlı kokusuyu çektin içine. O kadar tanıdık geldi ki sana bu koku. İki yıl önceki kokunun burnunda tüttüğünü şu an kavrayabilmiştin.

  Yavaş adımlarını tekrarlayarak eve doğru yürüdün. Sen o eve yaklaştıkça çaresizlik kokusu artıyordu. İki yıl önceki yabancı hayatın canlanıyordu gözünde.

  Cebinden çıkardığın anahtarla kapıyı açtın. Seni her zamanki gibi alkol kokusu karşıladı. Babanın evde olduğu gerçeği soğuk su gibi çarptı yüzüne. Çaresizlik koksuna veda ederek yoğun alkol koksunu çektin içine.
 
  Salona doğru ilerledin. Her adımında koku daha da yoğunlaşıyor, mideni altüst ediyordu.

  Kokunun yoğunluğu ile kusma hissin arttı, fakat kendini tuttun. Salona girdiğinde ise koltukta sızmış babanı gördün. Sayamayacağın kadar fazla içki şişeleri yerde ya kırılmış ya da yan düşmüştü.

  Montunu çıkardın ve tekli koltuğa koydun. Yerde sağlam duran ve kırık parçaları toplamaya başladın. Kırılan cam şişe seslerinden uyanan baban önce sana baktı, ardından da sarhoş olmasına rağmen yerinden hızla kalktı.

  "Neredesin lan sen? Sabah oldu sabah!"

  "İşteydim nerede olacağım." Dedimln yalan söylediğimlni anlamaması umarak. Fakat ne dediğinin farkında bile değildin yorgunluktan.

  "Nasıl iş lan bu? Bu saatte mi çıkıyorsun işten? Doğru söyle lan neredeydin. Yoksa birinin altına girip çocuk mu peydahlamaya çalıştın." Dedi bir elini saçıma geçirerek.

  Sana dediği sözlere karşılık hiçbir şey diyemedin. Sana yapmış olduğu yakıştırmaya cevap veremedin. Ne diyebilirdin ki? Baban olacak adam bile senin hakkında böyle düşünürken sen ne söyleyebiliridin ki?
 
  Baban saçına geçirdiği ellerini biraz daha sıktı ve saçını iyice çekmeye başladı. Acı dolu bir inleme döküldü dudaklarından. Ardından da kendini kurtarmak için var gücünle ittirdin babanı. Sarhoş olduğu için direnememiş biraz önce kalktığı koltuğa geri oturmuştu.

  Bu sırada ise eline batıp kanatan cam parçalarını yeni fark ediyordun. Acısa da acısını umursamadın.

  "Ben... öyle birşey... yapmadım." Dedin teker teker. Bunu söylerken elinde tuttuğun cam parçalarını fark etmeden daha da fazla avucuna haps etmiş. İyice kanamasına yol açmıştın.

  0 gözyaşların gözlerinden teker teker dökülmeye başlamış kuruyan yanaklarını ıslatmaya başlamıştı.

  Hızla tuvalete girdin ve hala elinde tuttuğun cam parçalarını çöpe attın. Kanayan eline baktığında ise fena haldeydi. Kanı durmuyor, duracak gibi de görünmüyordu.

  Musluğu açtın ve elini iyice yıkadın. Kanaması durmayan elini havluyla kuruladın. Rengi değişen mavi havluya baktın. Onu da kirli sepetine attın ve eline pansuman yapmak için ilk yardım çantasını almış odana geçmiştin.

  Tam tentürdiyot döküp saracaktın ki, kapının çalmasıyla duraksadın. Baban denen adamın kalkmayacağını biliyordun. Bu yüzden ayaklanmadan önce elinin kanını durdurmaya çalıştığın fakat başaramadığın havluyu alarak iyice bastırdın eline.

  Elinde kanlı havlu ile kapının yolunu tuttun. Bu sırada da salondan geçmiş babanın salonda olmadığını görmüştün. Kapıya vardığında ise ayakkabılarının da olması gereken yerde olmadığını ve babanın evden çıkmış olduğunu anladın.

  Yaralanmayan elinle kapıyı açtın ve yaralı elini de gelen kişinin görmemesi için kapının arkasına koyacaktın ki gelen kişinin şokuyla elin sol yanına düştü.

  Jimin Bey kapında pişmanlık dolu bakışlarıyla sana bakıyordu.

                 ****************
Bölüm sonu🍷✨🍂

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 11, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ΔMΩURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin