değişim rüzgarı

1.2K 54 44
                                    

Billy Joel - Vienna

"Neden bunu yaptığını anlamıyorum," diyor, ben valizime askılardaki kıyafetleri hızla doldurmaya çalışırken. "Sadece birkaç gün sonra onlar gelecek zaten."

Başımı iki yana sallıyorum. "Gelmeyecekler."

Şaşırıyor. Bunu genişleyen tüm yüz organlarından anlayabiliyorum. Gözleri, burnu, dudakları... "Afedersin?"

Derin bir nefes alıyorum ve valizimi kapatıyorum. "Senden ayrılıyorum."

-BİRKAÇ SAAT ÖNCE-

Elimdeki gümüş kadehte dolu olan beyaz şarabımdan bir yudum daha aldım. Etraf iyice kararmaya başlamış, tuhaf bir soğuk etrafı esir almıştı. Tuhaf olmasının sebebi, insanı üşütmek yerine nemlendiriyor oluşuydu. Böylesine daha önce denk geldiğimi hatırlamıyordum.

Tüylerimin ürpermesi beni tedirgin etmişti. Birkaç dakika olduğum yerde kalıp, kadehimden gözlerimi ayıramadım. Biraz öteden gelen müzik sesi ve beraberindeki mutluluk çığlıkları beni kendime getirdi. Gelin çiçeği atmıştı. Gülümsemeden edemedim.

Koluma dokunan bir eli hisseder hissetmez gözlerimi yumdum. Kim olduğunu elbette biliyordum. Yıllardır tüm vaktimi onu ve dokunuşlarını ezberlemekle geçirmiştim.

"Çok sessiz duruyorsun bu gece," diye fısıldadı, kulağıma eğildikten sonra. Ellerini karnımın üzerinde birleştirmiş, çenesini de omzuma yaslamıştı. Lavanta kokusu her zamanki gibi her yanımı sarmıştı.

Gülümseyerek kendimi ona yasladım ve elimdeki bardağı masaya bırakıp ellerimi ellerinin üzerine koydum. "Erkek muhabbetleriniz sarmadığı için üzgünüm."

Kıkırdadı ve çıplak omzuma bir öpücük kondurdu. "Çiçeği yakalamaya gidebilirdin," dedi.

Kahkaha atmaya başladım. "Bir hafta sonra evleniyoruz zaten, Zayn!"

"Olsun," dedi şımarık, küçük bir çocuk gibi. "Her seferinde yakalamana bayılıyorum. Sanki tüm evren sana yakala şu lanet çiçeği, kızım diye haykırıyor."

Gülmekten karnımın ağrıdığını hissettim. "Evet, tabii," dedim. "Yakala ve bas nikahı şu adama artık, kızım."

Bana eşlik etti ve birkaç saniye öylece birbirimize güldük. Her şeyin ne kadar olması gerektiği gibi olduğunu düşündüm. O anda takılı kalmak istedim, ve bir daha hiç çıkamamak.

"Merhaba."

Tüm bedenim baştan aşağı tekrar titredi. Zayn de bunu hissetmiş olacak, beni daha sıkı sardı. Hemen ardından, karşımızda duran kumral saçlı çocuğu gördük. Onun böyle bir düğünde ne işi olabileceğini merak ettim. Daha çok bir araba yarışı izlemeye gidiyor gibi giyinmişti.

"Merhaba," dedi Zayn. "Birini mi arıyorsun, dostum?"

Çocuk önce birbirlerinin üzerinde duran ellerimize, sonra bana baktı. Bu seferki daha az belliydi, ama yine de tekrar ürperdiğimi hissetmiştim. Yeşil gözleri o kadar koyu görünüyordu ki, onlardan kendimi çekmek için gözlerimi çevirmek çok zor olmuştu.

Çocuk Zayn'e döndü ve, "Aslında, hayır," dedi. "Ben gelinin kardeşiyim. Hoşgeldiniz demek üzere gönderildim."

Kıkırdadım. "Kutsal görevi sana verdiler demek."

Çocuk güldü, Zayn de öyle. "Birer içki içmek ister misin?" diye sordu Zayn. "Seni en azından yarım saatliğine kurtarmış oluruz."

Çocuk ikimize de birer kez baktı ve omuz silkti. "Pekâlâ."

after midnight // ChalametHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin