2.BÖLÜM

38 8 2
                                    


Kaç saattir yürüdüğümü bilmiyorum. Saate baktığımda 23:47'ydi. Soğuk kaldırım taşına oturup önümdeki çelik kapıya baktım şu andan itibaran günlerimi geçirmek istediğim tek yere mezarlığa. Derin bir nefes alıp elimdeki bavulumla kapıya doğru yürüdüm. Elimi metal kapıya koyup ittirdim metalin soğukluğu tüm bedenime yayılmıştı ama önemsemedim benim ruhum buz gibiydi. Yavaş adımlarla toprak yolda yürüdüm gecenin bir saatinde mezarlığa gelmek ne kadar doğruydu? Korkmuyordum neyden korkacaktımki?

Gördüğüm yazılarla adımlarımı durdurdum. Aral İnci ve Ahu İnci. Elimde ki valizin kulbunu bırakıp yavaş adımlarla onlara doğru yürüdüm. Mezar taşına oturup önce annemin sonra babamın mezar taşını öptüm. Mezar taşının soğukluğu dudağımdan tüm ruhuma dağılmıştı. Saatlerce tuttuğum gözyaşlarım gözlerimden sicim sicim akın ettiler yanaklarıma. Canım yanıyordu. Kimsesizlik canımı yakıyordu, tutunacak bir dalımın olması canımı yakıyordu. Annemin mezar taşına sarıldım.
"Anne,annem nasılsın. Şu an sana o kadar çok ihtiyacım var ki anlatamam. Teyzem ve kocası olacak o herif beni apar topar sokağa attılar,ne yapıcam ben şimdi nereye gidicem. Kimsem yokki benim. Canım yanıyor anne içim kan ağlıyor."
Bir süre susup içli içli ağlayarak annemle babamın mezar taşlarına sarıldım ne kadar ağladım bilmiyorum en son hatırladığım tek şey karanlıktı.

Kolumun dürtülmesiyle gözlerimi açtım ah hadi ama burda mı uyumuşum ben. Kafamı kaldırıp başımda dikilen adama baktım kıyafetlerinden anlaşıldığı kadarıyla sanırım bekçiydi.
"Kızım ne işin var sabahın bu saatinde burda mı yattın yoksa gece gece mezarlıkta yatılırmı hiç?
Ah be amca bi bilsen ben burda bir gece değil her gece yatmak istiyorum.
"Şey kusura bakma amca burda ağlarken uyuya kalmışım teşekkür ederim uyandırdığın için"
Bekçi amca bana acıyan gözlerle bakıp omzumu sıvazladı.
"Başın sağ olsun kızım ölüm çok zor bilirim"
Ölüm,herkes bir gün ölecekti herkes bir gün bu toprağa yatacaktı er yada geç. Kimi ölümden deli gibi korkarken kimiside ölmek için gün sayıyodu bende sanırım o ölmek için gün sayanlardandım. Ayağa kalkıp son kez anne ve babama baktım güçlü olmak zorundaydım başka çarem yoktu ne olursa olsun ayakta durmalıydım.
"Annem,babam size sözüm olsun asla yıkılmayacağım kendi ayaklarımın üstünde duracağım"
Arkamı dönüp valizimi elime aldım ve toprak yolda yürümeye başladım peki şimdi ne yapacaktım? Kalacak yer mi bulmam lazım yoksa önce kendime bir iş mi bulmam gerekiyor ne yapmam lazım? Saatlerdir yürüyorum sonunda şehrin orta yerine gelmiştim. Kafamı kaldırıp etraftaki insanların koşuşturmalarına baktım kimi işe yatişmeye çalışıyor kimi okula gidiyor herkesin kendine göre bir koşturması vardı. Hayatta böyle değilmiydi zaten hep bi koşuşturma hep bi acele ölüm yokmuşçasına.

Önümdeki otele kısa bir göz gezdirdim eski bir otele benziyordu krem rengi duvarlarında çatlaklar vardı bazı yerleri soyulmuştu. Derin bir nefes alıp yavaş adımlarla otele doğru yürüdüm. Resepsiyonda yaşlı bir adam vardı yetmişine merdiven dayamış gibi gözüküyodu. Adama doğru ilerleyip masanın önünde durdum. Yaşlı adam küçük yuvarlak gözlüklerinin üstünden bana baktı sonra kafasını kaldı.
"Buyur kızım"
"Şey ben burda bi kaç günlüğüne kalmak için yer ayırtcaktımda"
"Tabi" yaşlı amca arkasına dönüp anahtarlarla ilgilenirken bende etrafımı inceledim. Ama bir gariplik vardı çünkü sürekli kafasını çevirip bana bakıyordu hatta uzun bir süre beni inceledi ister istemez rahatsız olmuştum boşverip incelemeye devam ettim. Küçük bir yerdi karşılıklı iki kanape ortalarında küçük bi masa vardı. İki yandan yukarı doğru çikan iki merdiven ve büyük eski bi avize. Yaşlı amcanın sesiyle ona döndüm elinde anahtar ve sanırım kapı numarası yazan bir anahtarlık vardı.
"115" numaralı oda kızım en üstün bi altı"
Anahtarı alıp amcaya teşekkür ettikten sonra merdivenlere doğru yürüdüm. Arkamdan bana baktığını hissediyordum. Valizimin kulbundan tutarak merdivenleri çıkmaya başladım otel dört katlıdı sanırım sonunda odamı bulup kapıyı açtım. Oda sandığımdan daha ferahtı tek kişilik bi yatak komidin ve küçük bir gardıroptan oluşuyodu odanın sonunda bi kapı daha vardı sanırım orası da banyoydu. Parasına göre iyi bir yerdi ama acillen iş bulmam lazımdı. Çantamdan telefonumu alıp açtım gözüme çarpan ilk şey tarih oldu 02.06 bu gün benim doğum günümdü. Bu gün 18. Yaşıma girmiştim ama hiçte mutlu değildim saat 12 ye geliyordu telefonu yatağa atıp cama doğru yürüdüm. Haziranın başındaydık ama hava yinede buz gibiydi dışarda ufak ufak yağmur çiseliyordu valizime yönelip içinden bir kapüşonlu çıkardım iş bulmam lazımdı telefonumu ve kulaklığımı alıp dışarı çıktım kapıyı kilitledikten emin olduktan sonra merdivenlerden aşağı inmeye başladım.

Merdivenlerden indiğimde yaşlı amcayla göz göze geldim. Çok dikkatli bir şekilde beni inceliyordu, derdi neydi bu adamın? Kafamı hafifçe öne eğerek hafif bir selam verdim, oda bana aynı şekilde karşılık verdi. Otelin kapısını iterek açtım rüzgar da aynı zamanda yüzüme vurup saçlarımı geri uçurmuştu.

Etrafıma baktım, ne yapacaktım şimdi nerden başlamalıydım? Çok küçük yaştan beri teyzeme ve enişteme hizmet ediyordum küçücük yaşta bile bana tonla iş yaptırıyorlardı. Bir süre sonra olgun bir yaşa geldiğimde eniştemin bana taciz ettiğini fark etmiştim, bunu teyzeme anlatmıştım ama sen kocama iftira atıyorsun o böyle bir şey yapmaz diyerek tokatımı yiyip oturmuştum. Hayat böyleydi kiminin önüne güller sererken, kimininkine acı, nefret, kin sunuyordu. Kimisi önündeki tabağı bitirmezken kimisi aç yatıyordu. Bu dünya ezelden beri adaletsizdi.

Cebimde titreyen telefonumla kendime geldim arayan Mavi'ydi tek varlığımdı o benim.Liseye kadar birlikteydik onla. Ama liseye gidemedim teyzem yüzünden yinede konuşmayı hiç bir zaman kesmedik kardeşim gibiydi. Her şeyimi bilir her konuda bana destek olurdu. Bazen dışarı çıkardık ikimizinde parası olmazdı ama deniz kenarına gidip çekirdek çay yapar sohbet ederdik, o anın güzelliğini hiç bir şeye değişmem.

Telefonun yeşil tuşuna basıp gelen aramayı yanıtladım telefonumu kulağıma koyduğumda naif sesini işittim."Alo kardeşim nasılsın?"
Bana hep böyle seslenirdi bende aynı şekilde ona öyle seslenirdim. "İyim kardeşim sen nasılsın"
Bir yandan konuşup bir andan yavaş adımlarla yürüyordum. "İyim bende. Şey dicektim,bu gün müsaitsen bir şeyler yapalım mı?" Hiç bir şeyden haberi yoktu nasıl söyleycektim şimdi ona dün gece olanları.

Derin bir nefes alıp kafamı yukarı kaldırdım o ara sesini tekrardan duydum.
"Alo Açılay ordamısın?"
"Evet burdayım, sana bir şey anlatmam gerek sözümü kesmeden dinle."
Dün gece yaşananların hepsini bir bir anlattım şimdi bir otele geldiğimi ve iş aramak için dışarı çıktığımı, attığı çığlıkla yüzümü buruşturarak telefonu kulağımdan çektim. Biliyordum böyle olacağını. Önce teyzeme sonra enişteme uzun soluklu daha önce hiç duymadığım küfürleri yağdırırken en sonunda nerde olduğumu sormak aklına gelmişti. Konum atıp telefonumu cebime koyup beklemeye başladım. Mavi'yle birlikte iş bulabilirdim onun çevresi genişti gezmeyi seven biriydi.

Sırtımı taş duvara yaslayıp kafamı yere eğdim, artık reşittim istediğimi yapabilirdim değil mi?
Bir an mutlu olabileceğim günleri düşündüm. Annemin ve babamın yanımda olduğu babamın saçlarımı okşayıp güzel kızım demesini, 18. yaşımı kutlayıp artık büyüdün ama biz senin hep yanındayız demelerini istedim. Ama sırtımı yasladığım soğuk duvarda ömrümün geri kalanını nasıl yaşamayı sürdüreceğimi düşünüyordum.
Gözümden akan yaşa engel olamadım sığınacak bir yuvam, acıktığımda karnımı doyuracak bir ocağım üzüldüğümde her şey geçicek diyen bir anne babam yoktu.

Ama hiç bir zaman sitem etmedim kaderimde bu varmış Allah böylesini hayırlı görmüş banada kabullenmek düşer. Daldığım düşüncelerden çıkmamı sağlayan omzuma değen eldi. Gelen Mavi'ydi gözlerine baktığımda gözleri dolu doluydu. Onu böyle görünce benimde gözlerim doldu ve aynı anda ağlamaya başladık. Ne kadar süre öyle kaldık bilmiyorum geri çekildiğimizde artık ağlamıyorduk.

Gözleri ve burnu kızarmıştı. Beyaz tenli yeşil gözleri ve omuzlarında olan sim siyah saçlarıyla çok güzel bir kızdı. Burnunu çekip kırık bir sesle konuştu.
"Neden dün gece haber vermedin bizim evimiz sana her zaman açık biliyorusun."
Biliyordum Mavi annesiyle kalıyordu küçük yaştayken babası terk etmişti onları Hatice Teyze yani Mavi'nin annesi çok severdi beni. Ama benim bir yerden başlayıp ayaklarımın üstünde durmam lazımdı. Önceliğim iş bulup ev tutmaktı kimseye muhtaç olmamalıydım.
"Biliyorum bana evinizi açardınız ama benim kendi ayaklarımın üstünde durmam lazım nolur ısrar etme, ama yardım etmek istiyorsan bana iş bulalım olur mu?"

Kafasını sallayarak onayladı beni, ama bu durumdan hoşnut olmadığı yüzünün aldığı şekilden belliydi. Kolumu Mavi'nin omzuna atıp yürümeye başladım ,içimden bir ses iş bulmanın uzun süreceğini söylüyordu.

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin