Olivia O'Brien - Complicated
❝ Güzel geçen akşamında hamburger ve milkshakeiyle çizgifilm gecesi vardı. ❞
Sabah kendini koltuğunda bulunca şaşırmadı. Sadece biraz boynu tutulmuştu. Kucağındaki ağırlığı hissedince aniden kafasını kaldırdı. Ne olduğuna bakmak için eğildiğinde kedinin olduğunu gördü. Bu onu gülümsetmişti.
Kucağındaki kediyi kollarının arasına alarak koltuğun üzerine yerleştirdi. Çok güzeldi. Gri kısa tüyleri vardı. Yumuşacıktı, dokunduğunda pamuk hissiyatı veriyordu. Mavi gözleri ise tüyleriyle çok uyumluydu.
Kedinin bir sahibi var mıydı, bilmiyordu. Bunu araştıracaktı. Olmaması durumunda kediyi mutlulukla sahiplenebilirdi. Genellikle sorumluluk üstlenmeyi sevmediği için hiç hayvan sahiplenmemişti. Bu kediye kanı ısınmıştı biliyordu iyi olacaklarını.
Yerinden kalkarak mutfağa gitti. Rutin olarak karnını çikolatalı süt ile doldurduktan sonra ise dışarı çıkmak için hazırlandı. Kediyi evde yalnız bırakmak doğru muydu bilmiyordu. Fakat yanında götürürse daha kötü olacağını biliyordu. Bu yüzden onu evde yalnız bırakmaya karar vermişti.
Montunu üstüne geçirerek çıktı evden. Üniversiteye gitmeyecekti, sadece Bayan Jeon'a gidip kedinin kime ait olabileceğini soracaktı.
Otobüs durağına kadar yürüdü. Hava yürümesi için biraz kapalıydı. Herhangi bir yağmura yakalanmadan gitmek istiyordu kitapçıya. Otobüsün gelmesinin uzun süreceğini tahmin ediyordu. Fakat beklediği gibi olmamıştı. Önünde duran otobüse binerek koltuğa oturdu. 10-15 dakika sonra varacağını tahmin ediyordu. Bu yüzden eline telefonunu aldı. En azından gündemi takip edebilirdi.
Otobüs neredeyse boştu. Bu kadar az kişi olmasına şaşırmıştı. Genellikle otobüste nefes alacak alan bile bulamazdı, bu yüzden otobüs her zaman son tercihi olurdu. Üzerinde birkaç bakış hissediyordu fakat bakmak istemiyordu. Taehyung çekingendi. İnsanlara bakmaya bile çekinirdi çoğu zaman. Onlar kendisini taciz edercesine bakmasına rağmen.
Camdan dışarı bakmaya çalışsa da hızla akan yolu görmek midesini bulandırıyordu. Kendisini sıkışmış hissediyordu. Telefonuna tekrar döndü. Tabii şarjının bittiğini unutmuştu. O kadar kopuk yaşıyorlardı ki telefonunu şarja bile takmayı unutmuştu.
Nihayet kendi ineceği durağa gelince rahat bir nefes alarak indi otobüsten. Daha fazla dursaydı koltuğun altına çökerek ağlayabilirdi. Arkasından birkaç kişi daha inmişti.
Ellerini ceplerine sokarak hızlıca ilerlemeye başladı. Hava gerçekten soğuktu ve hasta olmadan ne kadar dayanabileceğini merak ediyordu. Kitapçının önüne gelerek içeri girdi. Sıcak hava buharı yüzüne çarpınca gülümsedi. Üşümüş burnunun ucuna iyi gelmişti bu. İçeriye hızlıca göz attığında kendisiyle beraber birkaç kişinin olduğunu gördü. Bayan Jeon'a yaklaştı.
" Bayan Jeon dün bir kedi buldum. Kitapçının kapısının önünde. Gri tüylü mavi gözlü. Yaralıydı bu yüzden telaşlandığım için soramadım fakat size, ya da başkasına ait mi biliyor musunuz?"
"Hayır yakınlarda hiç öyle bir kedi görmedim, aldığın iyi olmuş. Bir şeyler ister misin? Çay, kahve, kurabiye?"
" Çay güzel olabilir, teşekkürler."
Bayan Jeon fincana koyduğu çayı Taehyung'a uzattı. Çayı alan Taehyung başını eğerek teşekkür etti. Elinde çay fincanıyla kitaplıkları dolaştı. Birkaç kitap almak istiyordu. O sırada biraz önündeki adamı fark etti. Simsiyah giyinmişti ve arkası dönüktü. Kim olduğunu göremese de giyinişinden ve vücudundan bir kişiye benzetmişti.
Jeon Jungkook'a.
Bir anda vücuduna yayılan heyecan ve titremeyle elini kolunu nereye koyacağını bilemedi. Sadece kitap bakmaya gelmişti ve şimdi onu karşısında görmesi onun için çok güzel bir manzaraydı. O anda baktığı kitaptan başını kaldırdığını görünce arkasına dönmemesi için olduğu yerde dualar etmeye başladı.
Hemen olduğu raftan uzaklaşarak diğer raflara doğru gitti. O sırada baktığı raflardan bir kitap dikkatini çekti. Kalın bir kitaptı. Neredeyse kafası kadar vardı. Kitabı uzanıp iki eliyle birden çektiğinde karşı raftan aynı kitaba bakan Jungkook'la göz göze geldi. ' Tanrım' dedi içinden.
' Neden böyle yapıyorsun?'Hemen bakışlarını indirerek önündeki kitaba odaklandı. Kitap güzele benziyordu. Almaya karar verdi. Birkaç kitaba daha bakmak için raflar arasında dolaşmaya devam etti.
Bir mitoloji kitabı beğenmişti. Onu da eline alıp en sevdiği kısıma ilerledi, çizgi roman rafları. Neredeyse on tane çizgi roman seçtikten sonra birkaç tane de manga aldı. Birkaç aylık alışverişini hallettiğini düşündü.
Kucak dolusu kitapla kasaya yaklaştığını gören Bayan Jeon, Taehyung'a
" Böyle olmuyor Taehyung sen evinin adresini ver biz dükkanı oraya taşıyalım" diyerek güldü. Taehyung ise sadece gülümsemekle yetindi. Aldıklarının fiyatının ödedikten sonra dükkandan çıktı.
Tam ilerleyecekken yerde gördüğü kağıtla duraksadı. Üstünde papatya ve Ay çizimi vardı. Tıpkı kitaplarına çizildiği gibi. Kimin düşürdüğünü görmek için etrafına baktığında yaklaşık beş metre ötesinde kendisinden uzaklaşan Jeon'u gördü. Eğilerek kağıdı aldı. Tam ona seslenecekken çoktan köşeyi döndüğünü fark etti. Kağıdın içine baktı. Gördükleri karşısında dışardaki soğuk havaya rağmen terlediğini hissetti. Asıl ellerinin titrediğini şimdi hissediyordu. Ne yapacağını bilemez bir şekilde duvara yaslandı. Kağıtta yazanları tekrardan okudu sessizce.
❝ Beni izlediğini biliyorum,
Ay çocuk
J.J❞Başka hiçbir şey yoktu. Dudakları arasından çıkan nefesin soğuk havaya karıştığını gördü. "Keşke" dedi;
" Sen de beni görseydin"
Duvarın kenarında onu izleyen Jeon Jungkook'tan habersiz.
Bölüm Sonu.
🎶🌙
Kendinize iyi bakın ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Petrichor// TaeKook ☑
FanfictionElinde pamuk şekeri ile marketten çıkan çocuk o gün kolları dövmeli, dizleri yaralı adama aşık olmuştu. Nedeni ise basitti, adamın dizlerinin yaralı olması.