Don't Mess Up My Tempo

224 30 38
                                    

*Özlediniz mi beni~*

Jongin dersin sonunda kendisini beklemesi için Chanyeol'e mesaj atmıştı. Beraber bir yerlere gidip yemek yiyeceklerdi. Aslında ailesinin yanına uğramak istemişti ancak bu durumda onların yanına gitmek açıkçası berbat bir karardı.

Çantasına yerleştirdiği kitabı ve kalemliğiyle ağzını kapatıp tam da kalkmaya hazırlanıyordu ki birinin omzuna dokunduğunu hissetti. Aniden vücuduna yayılan adrenalin kibar bir şekilde gülmesini engellememiş ama samimiyeti yok etmişti. Karşısında fena sayılmayan bir erkek vardı, hafifçe gülümseyen bir yüzle.

Her ne kadar bir haftadır bu halde olsa da hala Kyungsoo gibi görünmeye alışamamıştı. İnsanlar ona bir uyuşturucu bağımlısı gibi bakmıyordu, bir sağır gibi bakıyordu. Bu meseleyi Kyung'a açtığında gülmüş, alışması gerektiğini ve bunun her zaman kötü olmadığını belirtmişti. Jongin rahatlamıştı az da olsa. Kalp dudakların halledemeyeceği bir şey yoktu.

Fakat karşısında duran kişini bakışları önceden onu rahatsız eden bakışlardan değildi. En azından sağır olduğu için.

"Merhaba Kyungsoo."

"Merhaba?" Adını bilmediği için kötü hissetmedi. Diğeri bahsetmediğine göre pek de önemli biri değildi.

"Hyungshik." Yüzünde hafif kırıldığını belli eden bir şeyler vardı, umursamadı çünkü şu an -her ne oluyorsa- hoşuna gitmiyordu. "Verdiğin notlar için hiç sana teşekkür etme fırsatım olmadı. Eğer sen de istersen... Bir yemekle telafi edebilirim?"

Jongin yanaklarını hissediyordu öfkeden. Bu aptal ve çirkin çocuk kim oluyordu da Kyungsoo'ya çıkma teklifi ediyordu? Kendini ne sanıyordu? O kadar kolay mıydı Kyungsoo'yu yemeğe çıkarmak?

Aklına aniden ikisinin görüntüsü doldu. Yemek yiyor, gülüşüyor, sohbet ediyorlardı. Yeşil gözlü canavar kendini gösterdi bir anlığına. Ardından onu sakinleştiren basit bir şey oldu. Kyungsoo'nun bedeninde kendisi vardı. İstediği her şeyi yapabilirdi onun adına. Ve kesinlikle büyük bir zevkle reddedecekti bu çocuğu.

"Üzgünüm Hyungshik, başka bir zamana belki." Çantasını koluna taktı. Sırasından kalkıp uzaklaşırken arkasını döndü bir anda. "Sen yine de çok ümitlenme."

Sınıftan çıkarken ve Chanyeol'ün yanına giderken sırıtmasına engel olamamıştı. Az önce birinin kalbini kıran Jongin gitmiş, çocuk gibi sevinen bir tanesi gelmişti. Neden böyle hissettiğini sorgulamadı bile. Arkadaşı ile sözleştikleri yere doğru yürüdü seke seke.

Bulaşıcı neşesi zaten neşelenmeye yer arayan Chanyeol'e de geçmişti. Önündeki makarnasını yerken bile gülümsüyordu. Fakat en sonunda onu uzun zamandır ilk defa gülümserken gören arkadaşı kaşlarını çattı. Normalde anlatırdı neler olduğunu Jongin. Hi tutamazdı ağzında. Halbuki bugün sessiz bir mutluluğu vardı. İçini kemiren merak duygusuna engel olamamıştı.

"Yüzünde güller açıyor canım, hayırdır?"

"Hayırdır hayır." Bir sır verir gibi öne eğildi, Yeol de onu takip etmişti. "Bugün biri Kyungsoo'ya yazdı, ben de onu şutladım!" Kıkırdayıp arkasına yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirip dünyayı kurtarmış gibi gururlu bir şekilde durdu arkadaşının karşısında.

Fakat bir sorun vardı. Chanyeol hem gülmüyor hem de anlamıyordu. Jongin'in buna sevinmesi için bir sebep yoktu. Birini reddetmek ya da kalbini kırmak güzel bir şey değildi, arkadaşı bunları yaparak mutlu olacak biri de değildi. Peki Jongin'i aslında mutlu eden neydi?

Chanyeol gözlerini kısıp süzdü diğerini. Bu sırada onun da kendine güvenen duruşu bozulmuş, sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ki televizyondan yükselen Love Shot ile ikisi de sıkıntının ne olduğunu anladı. Bu sefer Chanyeol sırıtmaya, Jongin ise gülüşünü kaybetmeye başlamıştı.

Komorebi // KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin