Damage

183 27 53
                                    

Jongin en başından beri yaptıklarını, yapmak istediklerini Kyungsoo'ya açtığında ameliyata bir gün kalmıştı. Onun için çabaladığını öğrendiğinde kendini bir süper kahraman tarafından kurtarılıyor gibi hissetmekten kendini alamadı genç adam. Hayatındaki her şeyin iyi gittiğini sanırken aslında en büyük şeyin eksikliğinin farkında olmadığını görmüştü.

Beraber otel odasında sabahladılar konuşarak. Güneşin ilk ışıkları odanın pencerelerinden yükseldi. Perdelerin arkasına saklanmış rüzgar onlara doğru uçtu, saçlarını savurdu geceyle birlikte. Her şeyi anlattı ona Jongin. Neler planladığını ve onun için neler hissettiğini. Kyungsoo böyle bir şeyin geleceğini tahmin etmemişti. Onu otele çağırdığında tek isteği bir film izlemekti. Lakin iş düşündüğünden daha derine inmişti.

Vücudunda dolaşan duygunun mutluluk olduğunu hissediyordu. Yıllar boyunca onu hapseden keder yavaşça terk ediyordu onu. Bir ümit ışığı kendini gösteriyordu. Günler önce gördüğü kabusun ardından tüm bu olanlar adeta iyileştirici bir büyü gibiydi. Sanki şu ana dek başına gelenler bir sihrin parçası değilmiş gibi daha da büyüyerek onu adeta gerçek olamayacak bir dünyaya götürüyordu.

Kahverengi saçlarını eliyle düzeltip dalgalarını geçirdi parmaklarının arasından. Arada olanların gerçek olduğunu anlayabilmek için yapardı bunu çünkü kendi saçları hiçbir zaman bu kadar yumuşak ve güzel olmamıştı. Hiçbir zaman onlara dokunmak istememişti. Kendini hiçbir zaman bu şekilde dökmek istememişti.

Sabahın geceyi yavaş yavaş aydınlatmasıyla hazırlandılar. Hastaneye gitmeleri gerekiyordu artık. Bir kurgudan oluşan bu düşünce gerçek olacaktı. Taksiye atlayıp ayaza aldırmadan gittiler hastaneye. Girişini yaptılar Jongin'in. Bir odaya yatırdılar. Kyungsoo her nasılsa diğerleri onu kendi gibi görse bile her zaman Jongin'i gördüğünü hissediyordu. Onun için kendini tehlikeye atan gerçek adamı.

Yatağa yattığında saçlarını eliyle taradı büyüğün. Alnına minik bir öpücük kondurdu. Kendi alnı gibi gelmiyordu artık ve belki de bu öpücüktü birazdan yapacaklarını tetikleyen. Hemen yatağın yanındaki koltuğa oturup elini tuttu büyüğün. İki elinin arasına aldı esmer eli. Gözlerinin içine baktı ve konuşmaya başladı.

"Sana bir şey anlatmalıyım. En çok bilmeye hakkı olan kişi sensin. Benim için bu fedakarlığı yapacak biri için acımı yok sayıp her şeyi anlatabilirim."

Onun neyden bahsettiğini anlayan esmer oturduğu yerde dikleşti. Belki de küçüğün yıllardır anlatmadığı bir hikayeydi bu, belki de kimseye anlatmadığı. Bunu öğrenecek olmak hem onu meraklandırmış hem de endişelendirmişti. Anlatmak onu üzecekti, canını yakacaktı. Bunu istemiyordu, asla istemezdi. Yine de kararına saygı duyacaktı. Kyungsoo'nun anlatmaya ihtiyacı olduğunu görebiliyordu.

-Flashback-

Kyungoo elinde çantası yürüyordu eve doğru. Henüz çıkmıştı lisesinden. Dersi biraz erken bitmişti. Böylece arkadaşlarıyla biraz basketbol oynayacak vakti bulabilmişti. Boyunun kısa olması ve çelimsiz olmaktan bıkmıştı. Öyle ki diğerlerinin gözüne sokmak istiyordu kendinin de sporda iyi olabileceğini. Her ne kadar gerçekten de iyi olamasa da...

Lise ikinci sınıfın birden daha iyi geçmiş olacağını düşünmüştü ancak beklentileri onu tam tersine itmişti. Herkes ergenliğinin baharında olduğundan acı dolu günlerdi geçirdikleri. Fazlasıyla kızgın, asabi ve cinsel kimliklerini keşfetmeye çalıştıkları zamanlardı. Aynı zamanda kişilikleri oturuyordu ve Kyungsoo diğerlerinden daha farklı olduğunu hissediyordu.

Daha sakin, daha olgun ancak onaylanma hissiyle doluydu. Herkesin gözünün içine bakıyordu şakalarına gülünmesi için. Bazıları gerçekten iyi olsa da çoğunlukla beklentisi hayal kırıklığına dönüşüyordu. Bu da o günlerden biriydi. Kafası eğik bir şekilde yürüyordu eve doğru. Önüne dahi bakmak istemiyordu. Kimsenin istemeyeceği, arkadaş olmayacağı bir çocuktu. Yeteneksiz, kıza benzer vücutluydu.

Komorebi // KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin