Ard arda gelen mesajları umursamadım. Tae'nin attığını biliyordum. Ama bakmıyordum, daha doğrusu bakamıyordum.
"Tanrı aşkına chaeyoung neden söyledin ki?" Kafayı sıyırmış olmalıydım. Yoksa mümkünatı yok ben bunu kendi hür irademle söylemem.
Odada telefonun başında bir sağa bir sola dönerken içeriden babam seslendi. Öz babam değildi o da bunu bana her gün hatırlatırdı zaten. Ama ben yine de baba demek istiyordum. Neden bilmiyordum, belki de içimdeki boşluk dolsun diye diyordum.
"Hey! Kendi kendine konuşacağına su getirsene" Güldüm. Hep böyle huysuzdu. Yıllardır aynı evde yaşıyorduk ama benim ismimi bile doğru düzgün söyleyemiyordu.
Yıllar önce ona emanet edilmiştim. Neden özellikle ona bırakıldığımı bilmiyordum sadece dedemin bıraktığını biliyordum.
Yıllarca bir zorunluluğu yokken bana bakmıştı. Birbirimizi pek sevdiğimiz söylenemezdi. Önceden çok sinirliydi ve lanet olsun ki alkolikti.
Döverdi. Her gün hem de. Dışarı çıkmaya bile utanırdım bedenimde ki yara izleri yüzünden. Kötü şeyler yaşamıştım. Kendime bile yediremediğim kadar kötü şeyler.Suyu alıp her defasında ismini değiştiren ve benim baba demeye alıştığım o kişiye getirdim. Normalde ismi Jacob'du ama her ona Jacob diye seslenilince sinirlenir benim ismim o değil derdi. Alzheimer hatasıydı bedeni gittikce incelmiş ve unutkanlığı çoğalmıştı.
"Al." Babam bir bana bir suya bakıp kaşlarını çattı önceden içtiği içkiler yüzünden şiddete meğimliydi şimdileri ise elini kaldırmaya hali bile yoktu.
"Bu ne?" Bu sefer kaşlarımı ben çattım iyice bunamıştı.
"Su istedin ya" Sinirlendi yani ben öyle hissettim. "Ben mi istedim. Senden mi? Sen kimsin?" Hayır oturup sana bunları anlatamam ki. Benim de düşünmem gereken konular var.
"Benim işte, yıllardır yanında kalıyorum hani, salak küçük kız derdin hep, oof tanıdığın tek kişi var zaten baba" Kaşlarını kaldırdı ve gözlerini yukarı çevirip güldü.
"Heee hatırladım. Salak olansın sen, yani rose"Bende gülümsedim ve suyu ona uzattım. O da alınca vakit kaybetmeden odama gittim ve telefonu elime aldım.
Taetae: özür dilerim
Taetae: hala hatırlayamıyorum
Taetae: gerçekten çok ama çok özür diliyorum
Taetae: hatırlamadığım için
Ne? Gerçekten mi? Lanet olsun taehyung-ahh. Nasıl hatırlamazsın onca seneyi ya.
Nephente: off bir salakla konuşuyorum yemin ederim ya
Nepenthe: tanrım neden ben? Soruyorum ya sadece neden ben yani? Neden bütün salaklar beni buluyor.
Nepenthe: Tae bak çok samimi söylüyorum
Nepenthe: dalyarağın tekisin.
Taetae: o ne be püü sana, ağzına hiç yakışmıyor öyle şeyler her neyse şey dicektim ben
Nepenthe: ney?
Taetae: üzüldün mü?
Nepenthe: sananee
Taetae: üzülmüşsün
Nepenthe: ya sen telefonu daha zeki birine versene zekamı düşürüyorsun
Taetae: başkasına yaz o zaman banane
Nepenthe: mantıklı lan
Nepenthe: en azından senin gibi her boku hatırlayıp da hayatının en önemli anını hatırlamayan birine yazmam
Taetae: kırıldım
Nepenthe: biliyor musun?
Nepenthe: umrumda bile değilsin
Taetae: bak üzülüorum
Nepenthe: ya bir üzül ya
Nepenthe: lütfen üzül bak rica ediyorum
Taetae: al işte üzdün dur ağlayıp da geliyim
Nepenthe: gelmesen keşke
Taetae: üzüldüm ve bitti 2 saniye falan
Nepenthe: sussana sen
Nepenthe: konuşmaya hakkın yok senin
Taetae: tamam gidiom be
Taetae: uyicam uykum var zaten
Nepenthe: kötü geceler o zaman
Nepenthe: inşallah rüyanda at gibi bir kız yerine gulyabani görürsün
Taetae: rüyamda seni görmek istemem
Taetae: neyse iyi geceler sana inşallah rüyanda güzel bir şey görürsün
Taetae: yani beni
Görüldü ✓✓ (00.48)