Tae ile aynı otobüse binme fırsatını kaçırdığım için oflayarak otobüs beklediğim yere geldim ve oturdum. Telefonumun titremesiyle cebimden çıkarıp elime aldım.Taetae: okula geç gelicem özle beni
Tae'nin mesajı ile gülümserken hemen yanıt verdim
Nepenthe: neden
Taetae: arkadaşımın işi varmış da dedim yalnız gitmesin ben de gidiyim
Nepenthe: tüh şimdi bu gözler yakışıklı göremeyecek mi?
Taetae: yok ilk teneffüse kalmaz gelirim sonra doya doya bakarsın
Bunu yazınca gülmüş ve bir kaç saniye ne yazacağımı düşünmüştüm.
Nepenthe: hiç gelme istersen
Nepenthe: valla benim için bir sorun yok bu gözler şuanda da yakışıklı görüyor çünkü
Taetae: kim lan o
Taetae: benden yakışıklısı mı var
Nepenthe: pardon?
Nepenthe: benden tipsizi mi var demek istedin herhalde
Sadece dalga geçiyordum ve bu hoşuma gidiyordu
Taetae: yazıklar olsun sana be
Nephente: ne be
Taetae: neyse işim var bb
Nepenthe: bb
Son mesajımı atıp gelen otobüse bindiğimde hala salak gibi sırıttığımın farkında değildim.
Gülümsememe son verip kafamı salladım ve boş olan koltuğa oturup çantamı önüme koydum.
Öylece otururken çantamı açıp içine baktım ve gülüp geri kapattım. Yanımdaki kadın şizofrenmişim gibi bakarken ben çantamda bulunan Tae'nin montu ile heyecan yapmıştım.
Sanırım gerçekten de şizofrendim.
Okulun oraya geldiğimde indim ve okula girdim. Herkes sınıfa girmiş olmalıydı ki bahçe sessizdi.
Sabah ki rezilliğimi alıp sızlayan burnumla okula girdim ve sınıfın önünde durdum.
Kapıya vurup içeri girdiğimde ilk gün Tae'nin yanında gördüğüm o kahkükllü kızı görmüştüm.
Pek takmayıp hocadan geç kaldığım için özür diledim ve yerime geçtim.
Nepenthe: bir sürü yakışıklı var hangisine yazsam acaba
Sıramda otururken tae'ye yazmış ve gülmüştüm.
Kahkükllü kız ise hoca ile konuşurken arada bana bakıyor sonra yine hocaya bakıyordu.
Taetae: sen zaten yakışıklıya yazıyorsun
Egonu yesinler
Nepenthe: e benim niye haberim yok
Taetae: üzüyorsun bu çocuğu
Nepenthe: gerçekler acıtır
Kızın sınıftan çıkmasıyla hoca ayağa kalkmış bende telefonumdan olmamak için çantama atmıştım.
Tae'nin montu bendeydi ve bugün verecektim.
Kalbim, yine bildiğiniz gibiydi. Tae diyince dışarı çıkmak ister gibi hızlı hızlı atıyordu.
Tenefüs zili çaldığında çantamdan montu ve telefonumu aldım. Telefonumu cebime atıp montla birlikte Tae'nin sınıfına doğru ilerlerken etrafına arkadaşları toplanmıştı.
Gidip gitmemek arasında kalırken Tae beni fark etmiş ve arkadaşlarından ayrılıp benim yanıma gelmişti.
"Mont için teşekkür ederim" diyip ona uzattığımda gözlerime bakıyordu.
Kaşlarını hafif karartmış bana bakarken montu eline aldı ve
"Önemli değil" dedi.
Arkamı dönüp gidecekken kolumdan tuttu ve kafasını boynuma götürünce irkildim.
"Kokun..."
Devamını dinlemeye korkuyordum ama çok geçmeden cümlesini bitirdi.
"Güzelmiş." geri çekilirken göz kırparak söylemişti bunu.
Rahatlamıştım tanıyacak diye ödüm kopmuştu.
Arkasını dönüp giderken üstümdeki bakışlara aldırış etmemeye çalışarak Tae'nin arkasından baktım.
Neden baktığımı bilmiyordum ama dalmıştım.
Arkadaşları ona gülüp bana bakarken o sadece gidiyordu ve telefonu ile uğraşıyordu.
Kafamı sallayarak sınıfa geçtim ve başımı sıraya gömdüm.
Düşüncelere dalarken telefonuma bildirim gelmişti.
Taetae: ben kendimi kötü hissediyorum
Taetae: bana bunu yapma ve kim olduğunu söyle artık
Taetae: başkasına karşı bir şey hissetmek istiyorum ama senin yüzünden bu mümkün olmuyor
Taetae: hayatıma girdin ve her şeyi berbat ettin işte
Hakkı mıydı? Belki de haklıydı.
Beni hatırlamak zorunda değildi ki zaten. Onu için ben yoktum ve öyle olacağım.
Aptallık etmeye gerek yoktu.
Nepenthe: haklısın, özür dilerim
Nepenthe: bir daha yazmam merak etme ayrıca bir şeyleri de hatırlamak zorunda hissetme kendini
Nepenthe: ve kendine iyi bak.
Gözlerim mi doldu? Hadi canım saçmalama. Ağlamak yok
Taetae: ben onu demek istemedim
Nepenthe: hoşçakal
(bu numara engellendi)Herşey bitti mi?
Gençler hikaye yayınlıycam yeni gidin okuyun dklskfldkf