Biraz mola

30 3 28
                                    

  Göğüsümden aldığım kurşun beni yatağa kelepçeledi. Bill de çok bekliyemedi. Göreve gitmişti. Yalnız kalmıştım. Gün boyu yatakta diğer askerlerle yatıyordum. Sadece boş boş bakınıyorduk. Hayaller kuruyordum ama bir yere kadar. Canım sıkılmıştı. Revirde hiç bir şey yoktu. 2 asker sağımda 3 tane asker solumda yatıyordu. Belki onlar da benim gibi düşünüyordur diyerek konu açtım.

- Çok sıkıcı. Sizce öyle mi ?

- Haklısın burası çok sessiz. İnsan aklını kaçırır.

- Al benden de o kadar.

  Anında 2 kişiden cevap vardı. Onlar da benim gibi düşünüyormuş. Diğer 3 kişiden cevap yoktu. Uyuyorlardı.

- Bu arada ben Jonathan.

- Memnun oldum Jonathan ben Joe.

- Ben de Simon.

- Ben keskin nişancılardanım siz ?

- Ben tank sürücüsüyüm. Ya sen Simon ?

- Ben normal piyadeyim. Ama hep savaş uçağı uçurmak istedim ama piyade oldum.

- Sorun etme Simon. Mesela biz keskin nişancılar. Tek başımıza bir hiçiz. Siz piyadeler ilerliyorsunuz biz sadece uzaktan atış yapıyoruz.

- Bizi unutma.

- Siz de tanklarla önde gidiyorsunuz. Sizin işiniz de zor. ( aptalca bir his )

- Peki buraya nasıl geldiniz ? Benim tankım patladı ve şarapneller fırladı. Şanslıydım. Tek ben kurtulmuştum.

- Benim göğüsüme bir kurşun isabet etti. Buraya geldim. Peki ya sen Simon ?

- Benim buraya nasıl gelmemin bir önemi yok. Sonuç olarak burdayız yeter.

- Tamam Simon zorlama yok. Jonathan keskin nişancılık nasıl bir şey ?

- Keskin nişancı olmak iyi nişan ister. Hedefi tek atışta öldürebilmek gerekir. Sahip olduğun her 1 kurşun 1 ceset anlamına gelmeli. Yanındaki yardımcınla bütünleşmem gerekir. Hemen ateş etmeyip doğru anı bulup ateş etmek gerekir. Hayalet olman gerekir. Yerinin bulunmaması gerekir. ( gururum tavan yapmıştı )

- Hadi ordan. Sen hiç tank sürmemişsin. Koskocaman bir araç kullanıyorsun. 5 kişilik bir tank sürüyorsun. Hepimizin hayatı birbirimize bağlı. Karşı tanktan kaçabilmeyi vurulmamayı sağlamalıyım. Yoksa ölürüz. Topçumuzun onu yok etmesi lazım yoksa ölürüz. Buraya gelişim de tankımıza bir top mervisinin gelmesi. Kaçamazdım. 4 kişi öldü ve tek ben kaldım.

- Üzülme Joe. Bu savaş herşeyimizi alıp götürür. Yapacağımız bir şey yok.

- Siktir et bunları. Burada erkek erkeğeyiz. Hiç kadın yok. Doktor bile erkek. Siktiğim savaşı.

- Sinom seni aşağılık pislik. Aklın fikrin kadınlarda.

- Buraya kadın doktor gelinceğini duysam silahla kendimi vururum.

- Simon sen bu gidişle gay olursun.

- Joe bunu dedikten sonra Simon sana göz dikebilir.

- Gay olmak mı ? Kulağa kötü gelmiyor. Yapalım mı Joe ?

- Git kendini becer fahişe.

  Gülüşmeler havaa uçuşuyordu. Haykırıyorduk. Güldükçe gülüyorduk. Sonunda bizim bağırışmalarımıa uyandılar.

- Lanet çenenizi kapatın. Uyumaya çalışıyoruz.

- Hadi adamım sen de katıl.

- Siktir git !

  Zorlamadım. 3 kişi sohbet ediyorduk ama bir yere kadar. Sohbet tıkanmıştı. Sessizlik vardı. Diğer 3 kişi uyumuyordu. Bunu biliyordum.  Sessizliği bozdum.

- Aman Tanrım ! Bu gelen doktor sarışın bir kadın. O göğüsler kalçalar. Yatakta güzel iş çıkarır.

- Hani nerde ?

- Jonathan nerde çabuk söyle !

- Dikkatinizi şimdi mi çekebildim. Herkes uyanık olduğuna göre haydi sohbete.

- Seni adi pislik !

- Orospu çocuğu Jonathan.

  Küfürlerle kahkahalar birbirine girmişti. Konu konuyu açıyordu.

- Ben Smith. Ben uçak pilotuyum. Uçağımız düştü ve buraya geldim.

- Ben Taylor. Smith ile aynı uçaktaydım. Arkadaki makinalıyı kullanıyordum. Bir AAA (Anti Air Artillery) mermisi motora geldi ve çakıldık.

- Demek en ezik ben kaldım. Ben Pedro. Sıhiyye görevlisiyim. Bacakları kopan askeri omzumda taşırken vuruldum. Yere yığılmıştım. Kurşunlar üstümdeki askerden bana gelmiyordu. Onun acı çığlıkları hâlâ kulağımda.

  Sessizlik hakimdi. Konu bulan kimse yoktu. O kara ve hüzünlü havayı kaldırmak için ortaya atıldım.

- Ya size dediğim kadın gerçekten gelseydi ? İlk benden geçerdi hatta size kalır mı onu bilmem.

- Hadi ordan burda 2 pilot varken keskin nişancıyla mı yatacak.

- Siz öyle sanın. Onu tankımda beceririm.

- Hayaller. Boş hayaller. Böyle bir şey olmayacak. Belki hepimiz öleceğiz. Belki sakat kalacağız. Belki de kurtulacağız kim bilir.

- Haklısın Simon fakat bardağın dolu tarafını düşün. Kurtulursak birer kahraman olacağız. Çocuklarımıza, torunlarımıza, arkadaşlarımıza anlatacağımız birer hikayemiz olacak.

- Ya ölürsek Joe ? Sadece bir ceset. Ölenleri kimse düşünmez. Arkalarına bile bakmazlar. Bi boktan anladığınız yok.

 

  Tekrar sessizlik hakimdi. Aklıma bir şey gelmiyordu. Saat 14.37. Gene boş boş bakınıyorduk. Başa geri dönmüştük. Kimse konuşmuyordu. Doktoru bekliyorduk. Kapı açıldı. İçeri iri yapılı bir adam girmişti. Kim olduğunu bilmiyorduk. Anında aramızdaki küfürlü muhabbet kesilmişti. Açıkçası korkmuştum. Gülen bir tavır takındı.

- Ben doktorunuz Chris.

- Doktor mu ?

- Dış görünüş aldatıcıdır evlat. Böyle oldum diye doktor olamaz mıyım ?

- Şey, yani, ıııııı...

- Tamam anladım. Hepiniz iyi gibi görünüyorsunuz. Savaş durmuyor. Burda yatmakla olmaz. Son muaynenizi yapıp karar vereceğim.

  Simon'dan başlamıştı. Simon'ın bi boku yoktu. O ayrılacaktı. Joe'ya baktı. Ona 2-3 gün daha kalmasını söyledi. Ölüm meleği hükmü söyleyip gidiyordu. Kalanlar daha şanslı fakat diğerleri savaşa yani ölüme gidiyordu. Sıra bana gelmişti.

- Sen neden geldin ?

- Göğüsümdem kurşun yarası aldım.

- Ayağa kalkabilir misin ?

- Evet.

- Sırtını aç.

- Ne yapacaksınız ?

- Derin bir nefes al.

- Peki ya şimdi ?

- Kollarını hareket ettir.

- Peki ya şimdi ?

- Çok soru sordun. Sen sağlamsın. Eğitimine hemen başla.

- Emredersiniz.

  Ölüm meleği hükmü vermişti. Göğüsten vurulmak çok da ağır bir şey değilmiş gibi eğitime başlamak. 3 günlük dinlenme sonrası eğitim. Işık hızında bir değişim ama yapacak bir şey yok. Diğerlerini dinlemeden dışarı yürüdüm. Dışarda bir er kamyonun yanındaydı.

- 4. Bölük'ün askerlerinden misiniz ?

- Evet.

- Kamyona binin efendim. Sizi bölüğün yanına götüreceğiz.

  Soğuk ve ıslak. Motor sesi. Yanımda 4 asker. Yeniden...

Ecelin Oyunu SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin