5

2.4K 120 196
                                    

Jeff uyandığında yüzü bandajlarla sarılmıştı. Hiçbir şey göremiyordu. Omzunda da benzer bir bandajı ve vücudunun çoğu yerinde dikişleri hissediyordu. Kalkmaya çalıştı ama koluna bir tüp bağlanmıştı, o hareket eder etmez tüp yerinden çıktı. Bunu üstüne biri odaya hızla girmişti. Jeff kadının sesini tanımadığı için hemşire olduğunu tahmin etti.

“Henüz kalkmamalısınız.” Diyerek Jeff’in dikleşmiş üst vücudunu çok fazla dokunmamaya çalışarak geri yatırdı ve tüpü de koluna geri soktu kadın.

Jeff orada oturdu. Hiçbir şey göremeden, sadece kendi düşünceleriyle. Birkaç saat sonra, nihayet annesinin sesini duydu.

“Tatlım iyi misin? Nasıl hissediyorsun?”

Jeff tabii ki de cevap veremiyordu, yüzü bandajlar içerisindeydi ama kadın yine de devam etti. “Oh, iyi haberlerim var o çocuk kalabalığın içerisinde sana saldırdığını itiraf ettiği için Liu’yu salıverdiler.”

Bu düşünce Jeff’i neredeye yeniden yerinden kalkmaya itti ama tüpün yerinden nasıl çıktığını hatırlayınca hemen geri yattı.

“Yarın sabah çıkıyor oradan. Yeniden beraber olabileceksiniz.”

Annesi onu nazikçe kucaklayıp hoşça kal dedi ve gitti. Bu Jeff’in sonraki birkaç hafta için ailesinden son haber alışı oldu. Sonra bandajlarının çıkarılacağı gün geldi. Ailesi onu görmek için gelmişti.

Nasıl göründüğünü görmek için.

Doktor yüzünün çevresinde ki bandajları çözerken herkes sandalyelerinin ucunda oturuyordu. Doktor son bandajı çıkarırken duraksadı. “En iyisini umalım.” Dedikten sonra son bandajı da söktü ve Jeff ailesine döndü.

Annesi çığlık atar ve Liu’nun yüzü beyazlarken babası kalakalmıştı.

“Ne?! Yüzüme ne olmuş?”

Jeff yataktan kalkıp banyoya koştu ve aynaya baktı. Karşısında olanların sonucu duruyordu. Yüzü… Bu… Bu… Korkunçtu. Dudakları neredeyse kırmızıyken bütün yüzü bembeyazdı, saçları kahverengiden siyaha dönmüşlerdi. Elini yavaşça yüzüne koydu. Tek yapabildiği hissetmekti.

Jeff önce ailesine sonra tekrar aynaya baktı.

“Jeff,” dedi Liu. “O kadar da kötü değil…”

“Kötü değil mi?” diye sordu Jeff. “BU MÜKEMMEL!”

Bütün ailesi ve doktor inanılmaz derecede şaşırmış, Jeff kendini kontrol edemeden gülerken ona bakıyorlardı. Sağ elinin ve gözünün seğirdiğini fark etmişlerdi.

“Uh… Jeff… Sen, iyi misin?”

“İyi? Hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim. Hahaha ha ha ha haah… Bakın bana. Bu yüz bana çok yakıştı.” Gülmesini bir türlü durduramıyordu. Yüzünü hissetmek için okşadı. Bunu ne yapmıştı? Randy ile dövüşünü hatırlıyor olabilirsiniz. O anda zihninde bir şeylerin koptuğunu da. Zihni, aklı… Bozulmuşlardı. Şimdi, delirmiş bir öldürme makinesine dönüşmüştü. Sadece kimse bilmiyordu.

“Doktor…” dedi Jeff’in annesi. “Benim oğlum…  İyi mi? Hani demek istediğim kafadan?”

“Evet, hareketleri çok fazla ağrı kesici almış hastaların yapabileceği şeyler. Eğer önümüzde ki hafta da bu davranışları devam ederse onu geri getirin. Psikolojik test yapabiliriz.”

“Teşekkürler doktor.” Dedikten sonra oğluna gitti. “Jeff tatlım, gitme vaktimiz geldi.”

Jeff gözlerini aynadan ayırıp annesine baktı, yüzü hala bir gülümsemeyle çarpılmıştı. “Peki annecim, hahahahah.” Annesi onu omzundan tutup kıyafetlerini almaya götürdü.

Masadaki kadın onlara temizlenip dikilmiş beyaz kapüşonlu svetşörtünü ve siyah pantolonunu uzattı. “Gelenler buydu.”

Annesinin yönlendirmesiyle Jeff kıyafetlerini giydi ve hastaneden çıktılar.

O gece Jeff’in annesi banyodan gelen bir sesle uyandı. Ses biri ağlıyormuş gibiydi. Kadın ne olduğunu görmek için banyonun kapısını yavaşça araladı ve dehşet verici bir manzarayla karşılaştı. Jeff bir bıçakla ağzının köşelerini, yanaklarını kesip kendine uzun bir gülümseme vermişti.

“J-Jeff ne yapıyorsun?..” diye sordu annesi.

Jeff annesine baktı. “Sürekli gülemiyorum anne, bir yerden sonra acıtıyor. Şimdi sonsuza kadar gülümseyebilirim.” Kadın bir anda oğlunun gözlerini fark etti. Çevrelerinde ince siyah bir halka vardı ve hiç kapanmıyor gibiydiler.

“JEFF GÖZLERİN!”

“Kendimi göremiyordum! Yorulduğum için kapanmaya başladılar, o yüzden onlara ihtiyacım yoktu. Bende göz kapaklarımı yaktım. Kendimi sürekli görebileceğim annecim, yeni yüzümü.”

Jeff’in annesi yavaş yavaş geriye çekilmeye başlamıştı. Kadın sonunda oğlunun delirdiğini fark etmişti.

“Sorun nedir annecim? Güzel değil miyim?”

“Tabii ki öylesin...” dedi kadın. “G-gidip babanı getirmeme izin ver, o da seni görebilsin.”

Yatak odasına koşup uyuyan adamı sarstı. “Tatlım hemen uyanman gerekiyor, gidip-“

Elinde bıçakla kapının önünde duran Jeff’i görünce kadının kelimeleri boğazında kaldı.

“Annecim, yalan söyledin.”

Son gördükleri şey elinde bıçakla onlara doğru gelen Jeff ve bağırsaklarına saplanan bıçaktı.

Kardeşi Liu seslerden rahatsız olduğu için uyanmıştı. Bir süre ses duymayınca yeniden gözlerini kapayıp uykusuna dönmeyi denedi. Tam uykuya dalmak üzeriyken birileri onu izliyormuş gibi hissetti.

Jeff’in eli ağzını kapatmadan önce yukarı bakıp onu gördü. Yavaşça Liu’nun karnına saplamak üzeri bıçağını kaldırdı. Küçük kardeşi elinin altında debelenmeye başlamış, kendini kurtarmaya çalışıyordu.

“Shhhhhh,”dedi Jeff. “Uyu.” 

Jeff the Killer (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin