3

3.3K 152 169
                                    

Ertesi gün Jeff uyandığında normalde yapacağı gibi merdivenlerden inip kahvaltısını yaptı ve okul için hazırlanmaya başladı. Ama kahvaltısını ederkende, giyinirkende o garip his peşini bırakmamıştı. Üstelik bu kez dünkünden de güçlüydü. Midesine oturmuş bu garip hissi boş vermeye çalışarak yeni kahvaltısını bitirmiş Liu ile birlikte otobüs durağına doğru yürümeye başladı.

Otobüsü beklemek için otururlarken bir anda kaykay yapan bir çocuk üstlerinden atladı. Bacaklarının sadece iki santim kadar üstünden.

“Hey, ne halt ediyorsun?!”

Çocuk kaykayının üstünden inip onlara döndü. Kaykayını tekmeleyip havada tuttu. Kendisinden biraz daha genç görünüyordu. On iki yaşında olduğunu tahmin etti Jeff. Aeropostale tişörtü ve dizleri yırtık kot giyiyordu.

“Bakalım burada ne varmış? Oh, iki tane yeni parça gelmiş gibi duruyor.”

Birden başka iki çocuk ortaya çıktı. Biri çok uzun inceyken diğeri daha kısa ve kiloluydu. Kısaca biri tişörtünüzün yakasından tutup sizi havaya kaldırabilecekken diğeri üstünüze oturup nefesinizi kesebilirdi.

“Peki, yeni olduğunuza göre kendimizi tanıtmalıyız. Bu Keith.” Deyip uzun olan çocuğu gösterdi. İki kardeşe ona doğru baktılar. Jeff bakışlarını yumuşak tutmaya çalıştı. Henüz uzun çocukla bir problemi yoktu. Sadece kaykaylı çocuğun kaykayıyla birlikte burnunu da kırmak istiyordu. Tek kendini tutma sebebi şimdi abisinin sinirini hissettiği için yerinde huzursuzca kıpırdayan Liu’idi.

“Ve buda Troy.” Jeff içinden: ‘Çocuk emeklemeyi öğrendiğinden beri hiç egzersiz yapmamış gibi görünüyor.’ Diye düşündü ama ağzını açmadı.

“Ve ben…” dedi kaykaylı çocuk. “Randy.  Şimdi, bu mahallede ki bütün çocukların otobüs durağında beklemeleri için küçük bir ücret ödemeleri gerekir. Ne dediğimi çaktınız mı?”

Liu ayağı kalktı. Jeff büyük ihtimalle kaçmak için olduğunu biliyordu fakat uzun boylu çocuk farklı bir anlam getirmiş olacak ki cebinden bir bıçak çekti. Liu tabii ki olduğu yerde kala kaldı.

“Eh, biraz daha uyumlu olmanızı umuyordum ama görünüşe göre zor yoldan halledeceğiz.” Dedi Randy neredeyse üzülmüş bir şekilde. Uzanıp yüzü bembeyaz olmuş bir Liu’nun cebinden cüzdanını aldı.

Jeff yine o garip hissin midesini kapladığını hissetti. Büyük ihtimalle Randy’nin suratına şimdiye kadar bir yumruk geçirmemesinin tek nedeni o hisse odaklanmasıydı. İçindeki his güçlü bir yanmaya dönüşürken Jeff nihayet bakışlarını çocuklara doğru kaldırdı. Liu neler olacağını tahmin ederek abisini tutmaya çalıştı fakat doğuştan ondan birkaç kat daha güçlü olan kardeşi omzunun üstünden örümcek ağı silkeler gibi ondan kurtuldu.

“Şimdi beni dinle küçük pislik, hemen kardeşimin cüzdanını geri veriyorsun…”

Randy kendine ait olmayan cüzdanı cebine koyup kendi bıçağını çıkardı. “Yoksa ne yapacaksın?”

Cümlesini bitirdiği saniyede Jeff çocuğun burnuna sağlam bir yumruk yapıştırdı. Randy burnuna uzanırken burnunun belirgin bir biçimde yana kaydığı belli oluyordu. Jeff çocuğun bıçak tutan bileğini kavrayıp tatmin edici bir çıt sesi duyana kadar çevirdi ve bıçağı elinden aldı.

Uzun çocuk –Keith ona doğru geldi ama Jeff daha hızlıydı. Acı dolu sesler çıkaran Randy’i çocuğa doğru attı ve Keith arkadaşını tutmak için duraksayınca bıçağı koluna sapladı. Keith boyuna yakışmayacak bir incelikte çığlık atıp dizleri üstüne düşerken Troy ona geldi.

İçinde bulunduğu duruma rağmen Jeff: ‘Biliyorsunuz eğer çoğunluk sizdeyse hep beraber saldırmalısınız yoksa hiçbir halta yaramaz.’ Diye düşünmekten kendini alamadı.

Jeff bıçağa bile ihtiyaç duymadı. Randy’nin yüzüne attığı yumruğun aynısını bu çocuğun karnına attı ve çocuk yere düşünce yerde kaldığından emin olmak için karnını bir kez daha tekmeledi.

Troy her tarafa kusarken Liu yarı korkmuş yarı hayranlıkla abisine bakıyordu. “N- Nasıl..?” tek kurabildiği cümle oldu çünkü otobüs onlara doğru geliyordu. Suçlanacaklarını bildiklerinden koşmaya başladılar.

Jeff arkasına doğru baktı ve otobüs şoförünün Randy ve arkadaşlarına bakmak için hızla otobüsten aşağı indiğini gördü. Liu hala şaşkınlıkla abisine bakıyordu.

Eski oturdukları yerde de Jeff’in öfkesi ve gücü ünlüydü. Kaç on üç yaşında çocuk birinin bileğini çevirerek kırabilirdi ki? Liu abisinin kavgalarına sadece birkaç kez şahit olmuştu, Jeff bu yönünü ailesine olabildiğince yansıtmadığındandı bu, ama ilk kez böyle bir şey görüyordu. Abisi normal kavgalarda da kazanırdı ama bu kadar kolay değil. Kendisi de birkaç yara alırdı normalde. Az önce ki olay neredeyse olağanüstüydü. Jeff inanılmaz derece hızlı düşünüp hızlı hareket etmişti.

Okula vardıklarında Jeff de Liu da sadece oturup dinlediler. Konuşmaya henüz cüret edemiyorlardı. Liu hala abisinin normalde ki gibi birkaç çocuğu benzettiğini ama normalden biraz daha havalı olduğunu düşünüyordu. Jeff’in ise içinde farklı bir his vardı. Hissettiği şey… Korkutucuydu.

Ne kadar güçlü olduğunu görmek onda başka neler yapabileceğini görebilmek için birilerine daha zarar verme isteği uyandırmıştı. Kulağa ne kadar korkunç geldiğini fark etse de içine dolan mutluluğu engelleyemiyordu Jeff. Ayrıca midesinde ki o garip yanma hisside geçmişti. Okul boyunca da geri dönmedi.

Artık otobüsü pek kullanamayacağını düşünerek eve doğru yürürken bile içi aynı mutlulukla doluydu. Eve vardığında ailesi ona gününün nasıl geçtiğini sordu. Jeff neredeyse gülümseyen mutlu bir sesle: “Çok güzel bir gündü.” Diye cevap verdi. Liu biraz korkmuş gözlerle abisine baktı ama sessizliğini korudu. Abisinin hala sabah olanlar hakkında sinirli olmasını eşyalarını etrafa atmasını bekliyordu. Ama garip bir şekilde abisi fazlasıyla mutlu görünüyordu.

Jeff the Killer (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin