"Merhaba Jimin.
Bu sana son mektubum.Mektubunda bana ağlamamam gerektiğini söylerken ciddi miydin bilmiyorum ama üzgünüm, dediğini yapamadım.
Kendimi durduramadım. Bu gözlerim eğer ağlayacaksa senin için ağlamalıydı.
Ve çok ağladım Jimin. Meğer hayatımda en değerli insan senmişsin. Derler ya insan bir şeyin değerini onu kaybedince anlar. Ben senin değerini her zaman bildim ama.. ama kaybedince çok kötüymüş Jimin.Benimle değilken bile en azından seni izliyordum. Ama şimdi.. Yoksun Jimin. Yoksun.
Ellerin ellerimde olması gerekirken yoksun işte. Ama yanına geliyorum Jimin. Seni ziyarete geliyorum.Benden yapmamı istediğin sözü tutmaya çalısacağım.
Senin yanına hak ettiğim zaman gelicem.
Şu an kendimi bile affedememişken kendimi ölümle ödüllendiremem. Seni şu an haketmiyorum Jimin.
Bana dedin ya sevdiğim benim yüzümden öldü diye. O hissi sana bir defa daha yaşatmayacağım.Ölene kadar kalbimde olucaksın Jimin. Sakin seni unutacağımı düşünme.
Okuldakiler...
Okuldakiler seni unuttular.
Ama sakın üzülme ben seni ömrüm boyunca unutmayacağım. Bana demişsin ya aşık ol diye.Kalbim seninle doluyken ben kime aşık olabilirim ki.
Ben sana aşığım ve bu hep böyle kalıcak. Seni ölene kadar değil seni hep seveceğim.
Ölüm bir sondur Jimin.
Ama sen benim için hep sonsuz olucaksın.Senin gözlerine bakıp "seni seviyorum" diyemem. Ama seni ne kadar çok sevdiğimi yazabilirim Park Jimin.Seni seviyorum ve hep seni seveceğim güzel gözlüm...."
Son mektubumu da tamamladıktan sonra elimden yavaşça kalemi bıraktım. İlk olarak gözlerimden akan yaşları sildim çünkü gözlerim göremeyecek kadar doluydu.
Bir hafta...
Jimin'i görmeyeli lanet bir hafta olmuştu. Annesinin yanından mektupla ayrıldığımda ne yapacagımı bilemedim. Eve gittim. Kapıyı annem açtı ve o bisey diyemeden ben kapının önüne çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Annem de daha fazla dayanamadı ve yanıma çöktü. O da benim derdime ortak oldu. O da ağladı. Biliyordu.Sevdiğimi kaybettiğimi.
Seni kaybettiğimi...O günden sonra okula gidemedim. Her gün gidip o bankta hicbir sey olmamış gibi oturamadım Jimin. Yanına gelmeye yüz bulamadım. Anca bir hafta sonra... Şimdi tüm mektuplarım elimde evden çıkıyorum ve sana geliyorum Jimin. Sana geliyorum sevgilim.
~
On dakika veya yirmi dakika. Sayamadım dakika mi saat mi ama geldim.
Geldim işte..
Tek başına kaldığın yere.. Mezarlığın önündeyim. İçeri girmeye cesaret bulduğumda adımladım sana doğru.Sana her yaklaşan adımlarımda gözlerim sanki yeterince dolmamış gibi daha fazla dolmaya başlıyor.
Senin mezarının önüne geldim.
Sana geldim.
Eğildim toprağına. Ellerini tutamadım. Ellerini doya doya okşayamadım. Şimdi hiç okşayamadığım ellerinin yerine toprağını avuçlarıma aldım.
Bu his...
Dayanamadım Jimin. Bu sefer sözünü senin karşında tutamadım. Ağladım yine ama kızma bana.
Lütfen.
Ben senin yokluğuna alışamayacağım zaten. Bak. Sana söz verdigim gibi mektuplarını getirdim. Biliyorum çok geç kaldım. Ve hepsi benim hatam. Affet beni Jimin.
Affet beni sevgilim.
Sana olan sevgimi özlemimi bu mektuplara akıttım ben. Umarım şu an nasıl hissettiğimi biliyorsundur. Kendime iyi bakmaya çalışacağım.Ben kendime sırf sen istediğin için iyi bakmaya çalışacağım.
Simdi gidiyorum ama geleceğim sevgilim.
Yine geleceğim.
Seni seviyorum güzel gözlüm.Zamanı geldiğinde sonsuzluk için yanına geleceğim.
Zamanı geldiğinde sana binlerce kez öleceğim.
Eveettttt. İlk ficimdi. Umarım beğenmişsinizdir. Yani hatalarım veya betimlemelerim eksik kalmış olabilir. Hatam varsa affola. Sizi seviyorum. Eğer vakit bulursam biraz kafa yorup gero gelebilirim. Görüşürüz. Kendinize iyi bakın.
Ve şu sol köşedeki ☆'a basarsanız beni de mutlu edersiniz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ten Letter | vmin
Teen FictionSenin gözlerine bakıp "Seni seviyorum." diyemem. Ama seni ne kadar çok sevdiğimi yazabilirim Park Jimin.