0.4

24 4 5
                                    

🌵İyi okumalar kaktüslerim! Seviliyonuz <3

                                        ●●●

Her günün ardından güneş doğar. Doğan güneş bazen bir kaktüse, bazen de bir ayçiçeğine aşık olur. Ve bu hikayenin kaktüsü bendim. Her ne kadar Levent'e nefret de duysam Selma gibi bir zamanlar bende ona aşıktım. Delicesine bana tapan bir adama aşıktım. Levent'in her bir hücresinde izlerim dururken onun Selma'nın kocası olduğu gerçeği tokat gibi yüzüme vururken kendimi banyoya attım. Levent'in Selma'nın saçlarını okşarken elinin titremesi hıçkırıklarımı sustururken aynadaki yansımama baktım. Neyin sessizliği bu Sonay? Kime kırgın gözlerin? Neden bu kadar yapayalnızsın? Kim için saklıyorsun kendini? Hani intikam alacaktın? Hani kızın Zeyna içindi herşey? Ne oldu sana Sonay? Ne oldu sana?

Hıçkırıklarımı duymasınlar diye musluğu açtım. Ellerimi soğuk mermere dayayıp akıp giden suyu izledim. Gözlerimin önü bulanıklaşırken, burnumu çektim. Ellerimi mermere sertçe vurarak aynaya son kez baktım. Kendime acımam bittikten sonra bedenimi serbest bıraktım. Bacaklarımı kendime çekip  kafamı dizlerime gömdüm. Onlar orda mutluluklarını tazelerken bir hamam böceği gibi banyodan beri onları dinlemeye başladım. Açık bıraktığım musluk yüzünden sesleri kesik kesik duysam da yine de inatla dinlemeye devam ettim. "Levent benim Sonay'a ihtiyacım var. Hamilelik ilerliyor ve kocaman evde tek başıma çok sıkılıyorum. Beni dinlemiyor, belki seni dinler. Konuş onla burda kalmasın, lütfen." Oyuncak mıydım ben? Selma hanımefendinin kölesi miyim? Gitmeyecektim elbette. Kendimi hapsettiğim banyonun kapısı tıklandı. "Sonay, biraz konuşabilir miyiz?" Gözlerimi elimin tersiyle silip ayağa kalktım. Kapının kilidini çevirip kapıyı açtım ve kanlı gözlerimi Levent'e diktim. Kaşlarını çattı, beni anlamaya çalışıyormuş gibi yüzümü santim santim inceledi. "Selma'nın hamileliği ilerliyor ve bir bakıcı yerine seni istiyor. Lütfen onu kırma , bize taşın. Doğum bittikten sonra geri gelirsin. Olur mu?" Derin bir nefes aldıktan sonra "Hayır." Dedim ve odaya gittim. " Zengin bir kocan var ve sen şımarıklık edip gününü gün edeceğine benimle uğraşıyorsun. Ne yapayım Selma hanım için? Dans mı edeyim yoksa şarkı mı söylesem? Aaa... yok Selma hanım ne yapsam beğenmeyip birilerine şikayet eder! Şimdi karnındaki o ucubeyle kocanı al ve mutlu yuvanıza gidin, anladın mı beni? Rahat bırak beni artık Selma!" Konuşmam bittiğinde nefes nefese kalmıştım. İnip duran göğsüme saplanan acıyla Levent'e diktim gözlerimi. Bana "Herşey benim yüzümden." Der gibi bakıyordu. Evet herşey senin yüzündendi...

Kocaman odada küçücük bir leke gibiydim. Beni bir odaya kilitlemişler ve önüme sadece su koymuşlardı. Beni bir an önce burdan çıkarsınlar diye beklerken bebeğimin sesini duydum. Ellerimden destek alarak ayağa kalktım. Gözlerimle etrafa göz gezdirdim. Beni aylarca izledikleri kameralara çevirdim başımı. "Bebeğim... Ona ne yaptınız? Kızım, annem ağlama..." Hıçkırıklarımın boğazımda boncuk gibi dizilişi kapıdan kucağında bebeğimle giren Levent'le son buldu. Kapıyı kapatıp bana baktığında hızla yanına koştum. Levent onu tanıdığımdan beri ilk defa dağılmıştı. "Sadece 1 saatin var. Zor izin aldım, lütfen yanlış bir şey yapma ve onunla hasret gider. Seni çok özledi." Kafamı salladım ve yerime geri döndüm. Levent de kapının dibine sinmiş bizi izliyordu. Kızım kollarımda mışıl mışıl uyurken Levent'e minnetle baktım. Güldü...

Yine yalnız başımaydım. Bunu haketmiyordum. Ben de mutlu olmalıydım. Elbet o günde gelecekti ama burada böyle oturarak bekleyemezdim. Ayaklarımın çıplak oluşunu umursamadan dışarı koştum. Arabaya binmeye hazırlanan Selma'ya "Sadece bebek doğana kadar kalırım. Doğum biter Sonay gider, kabul mü?" Güldü ve kafasını salladı. Levent yanıma gelerek " Ama önce ayakkabılarını giysen iyi olacak, hasta olmak istemezsin değil mi?" Gözlerimi devirerek arkamı dönüp ayakkabılarımı giydim ve kapıyı sertçe çekip son kez baktım. Binadan çıkıp arabaya doğru ilerledim. Levent ön kapıyı açtığında kaşlarımı çattım. "Selma arkada uzanıyor, son zamanlarda oturmakta zorlanıyor. Önde otursan daha iyi." Kapıyı açtım ve oturdum. Levent sırıtarak kapımı kapattı ve arabanın önünden ilerleyip yerine yerleşti. Eliyle kemerini çekip takacağı sırada kaşlarıyla bana da aynısını yapmamı işaret etti. Aynı şekilde kemerimi taktıktan sonra arabayı çalıştırdı. Sessiz geçen bir yolculuk hayal ettiğim sırada Levent radyoyu açtı. Camdaki bakışlarımı ona çevirdiğimde "Canım sıkıldı." Diyerek omuz silkeledi. Başımı onaylamaz bir şekilde sallayıp camdan etrafı izlemeye devam ettim.

"Hayır, iyiyim, zeminin üzerinde yatıyorum yine

Çatlamış kapıdan her zaman içeri girmene izin vermek istiyorum
Tüm bu olanlardan sonra bile, ayaktayım

Çünkü bir prenses ağlamaz

Bir prenses ağlamaz
Gecenin üzerindeki canavarlar için
Değerli zamanımızı boşa harcama
Tatlı gözlü oğlanlarla

Bir prenses ağlamaz

Bir prenses ağlamaz
Bir ateş gibi yanıyorum
Hepsini içeriden hisset
Ama gözyaşlarını sil"
 
Radyoda çalan şarkıyla gözlerimi Levent'e çevirdim. Düşünceli bir şekilde gözlerini yola dikmişti. "Şarkının ismini biliyor musun? Diye sordu. Alaylı bir şekilde "Prencesses Don't Cry." Dedim. Sanki benden beklemiyormuş gibiydi ancak bu benim umrumda bile değildi...
  
                                       ●●●

"Bak Sonay burası kızımın odası. Ne kadar güzel değil mi? Her yeri pembe yaptık. Olmuş mu?" Saçma. "Renklerin cinsiyeti yokken onları cinsiyeti varmış gibi kullanmanız çok saçma. Erkek olsaydı mavi mi olacaktı? Gerçekten bir kız sadece pembeyle mi büyür? Maviyi de yeşili de hatta ve hatta siyahla da büyümeli. Gerçekten emin misin anne olabileceğine?"  Selma bana uzun uzun baktı ve "Haklısın, renkleri cinsiyetleştiren biziz. Burayı yeniden dekore etmeliyim. Hatta beraber yapalım mı?" Selma'ya cevap vermeden odadan çıktım ve salonda televizyon başında oturan Levent'e baktım. Her zamanki halinden eser bile yoktu. Oldukça... dağınıktı."Selma'ya nasıl katlanıyorsun Allah aşkına?" Gözlerini bir saniyeliğine televizyondan ayırıp bana baktı ancak sonra televizyona bakmaya devam etti. "Canı ne istiyorsa alsın diye limitsiz kart verdim. Bana pek ihtiyaç duymuyor o zaman." Diyerek güldü. Haklıydı, bir kadına daha doğrusu hamile bir çılgına bu yeter de artardı...

                                        ●●●


Levent evden çıkalı bir saatten fazla olmuş, nerdeyse gece yarısına geliyordu. Koltukta uyuyakalan Selma'nın üstünü biraz ilerideki kanepenin üstünde duran battaniyeyle örttüm. Belki bir şeyler öğrenebilirim düşüncesiyle diğer odalara göz gezdirdim. Ancak beni en çok heyecanlandıran yatak odasıydı. Burada gerçekten nasıl huzurla uyuyorlardı açıkcası merak etmiyor da değildim. Odanın ışığını açıp incelemeye başladım. Oda bembeyazdı. Başka hiçbir renge yer verilmeyen bu odada onların mutlu bir şekilde uyandığı sabahları hayal ettim. Levent Selma'ya sarılmış, ikisinin de dağınık saçları birbirine dolanmış bir şekilde uyanmak istemedikleri güzel bir rüya...

"Sabahtan beri bu evi hatırlamanı bekledim. Ama ne yazık ki hatırlamadın. Bu odaya ilk giren sendin Sonay, unuttun mu?" Ne.. ne demekti bu?

                                          ●●●

🌵Sizin de kafanız karıştı değil mi? Kurgu biraz karışık ilerliyor. Bunca bölüm tam olarak algılayamadıysanız şayet bu benim suçum o yüzden size kurgunun amacını anlatayım.

🌵 kurgu Sonay'la başlıyor ve Sonay'la bitecek. Sonay okuduğunuz üzere psikolojik tedavi görmüş ancak bölüm aralarında koyu renkle belirttiğim kısımlar Sonay'ın birden zihninde canlanan o an ki olayla bağdaştırdığım kesitler. Yani kurgu bugünü anlatıyor gibi durmasına rağmen tamamiyle geçmişle bağdaştırıldı. Levent, Sonay ve Selma üçlüsünün arasındaki ilişkiyi az çok anladıysanız zaten kafanızın karışmaması lazım ( benim kafa hep karışıyor ya bu kurguda :c ) Ara ara geçmişi okuyacağınız bölümler de yazacağım ve kurguyu bu sayede daha iyi anlayacağınıza eminim:) şimdi bir şeyler kafanızda oturmuş ise yeni bölüme kafa göz dalabiliriz 🤜🏻🤛🏻 ❤

🌵Hoş kalın kaktüslerim ;)

SONAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin