Üç anahtar bulmam gerekiyordu ve hepsinin çok zor yerlerde olduğu kesindi.
İlk olarak tezgahın üzerinde duran baharatlıklardan başladım bakmaya. İçleri de dahil iyice kontrol ettikten sonra yemek masasına baktım. Peçetelerin arasına, sandalyelerin etrafına, bardaklara, tencerelere, ocağa, tabaklara fakat hiç birini bulamamıştım ve mutfak darmadağın olmuştu bile.
Etrafıma bakındım, buzdolabına bakmamıştım. Hızlıca buzdolabının içini kurcalamaya başladım ilk anahtar, içinde akşamdan kalan yemeğin olduğu saklama kabının kapağının iç kısmına bantlanmıştı, onu aldım ve cebime koydum.
Saate baktığımda otuz beş dakikamın kaldığını fark ettim. Bir anahtar için yirmi beş dakika harcamıştım. Zamanında yetişebilir miydim?
Tezgaha çıkıp buzdolabının üzerine baktım, dikdörtgen, ahşap bir kutu vardı, biraz küçüktü ve duvar ile buzdolabının arasına sıkışmıştı. Çıkarmaksa hiç kolay olmayacaktı.
On dakika kadar kutuyu çıkarmakla uğraşmıştım, kutuyu açtığımda içinden ikinci anahtar çıktı. Bir de kağıt vardı, kağıdı açtığımda bir ipucu olduğunu gördüm.
"Kare ve sıcak, dikkat et, elin yanacak."
Kare ve sıcak mı? Kare olan neresi vardı ki? Etrafıma bir süre bakındım. Fırın! Fırının içine bakmamıştım. Fırının içini iyice aradım ama bulamamıştım. Fırında olduğuna kesinlikle emindim.
Elimi fırının içine soktum ve duvarlarına sürterek aramaya başladım. Bir süre bu şekilde aradım, tam vazgeçecekken elime bir şey deydi. Fırının en arka köşesindeydi.
Onu aldığımda anahtar olduğunu anladım. Kolay fark edememem için siyaha boyanmıştı.
Saate baktım, 7 dakikam kalmıştı. Koşarak arkadaşlarımın olduğu odalara baktım.
Jimin'in odasının kapısını açtım ve içeri girdim, boştu. Namjoon'un odası da boştu. En son Taehyung'un odasına girdiğinde şok oldum.
Taehyung ayaklarından tavana asılmıştı ve vücudunun her yerinden kan akıyordu. Namjoon ve Jimin ise Taehyung'un yan tarafında sandalyeye bağlanmış ve ağızları sıkıca kapatılmıştı, ikisi de ağlıyordu.
Ne yapacağımı şaşırmıştım. Benim canım kuzenim karşımda o şekilde dururken hiçbir şey yapamamıştım, yere çivilenmiş gibiydim.
En sonunda hareket edebildiğim de Jimin ile Namjoon'u çözdüm. İkisi de serbest kaldıklarında hızla odadan çıktılar. Psikolojileri bozulmuştu.
Hemen sandalyeye çıktım ve Taehyung'un ayağındaki ipi çözmeye başladım, bir yandan da Taehyung yere hızlı düşmesin diye bacaklarından tutuyordum. İp çözüldüğünde Taehyung'un bedeni o kadar ağırdı ki onunla birlikte ben de yere düştüm. Taehyung kafasının üstüne düştüğü için boynunun arkası kafası kopmayacak şekilde yırtıldı. Her yer kan olmuştu.
Yere düştüğümde fiziksel olarak canım acımıştı fakat Bu acı psikolojik acımın yanında hiçbir bir şeydi.
Taehyung'un yanına gittim ve bedenine sarıldım.
"Taehyungiem." Dedim hıçkırıklarımın arasından. "Herkes ne kadar inkar etse de bunların sebebi benim. Beni affedebilir misin? "
Zaten kan bulaşmış olan saçlarını okşadım ve kanı saçlarına yaydım. Gözlerimden akan yaşlar Taehyung'un yüzüne düşüyor ve kana karışıp açık kırmızı olarak Taehyung'un yüzünden de yere akıyordu.
Kafamı kaldırıp tavana baktım ve gözlerimi kapatıp fısıldar gibi konuştum.
"Tanırım, ben ne yaptım? Eğer bir şey yaptıysam neden sadece bana ceza vermek yerine arkadaşlarımı ve ailemi de buna dahil ediyorsun? "