0.1

39 3 2
                                    

2.BÖLÜM

KARŞILAŞMA

Otobüs durağında pansiyondan beni almaya gelecek kişiyi bekliyordum. Yolun iki yanı da Çam ağaçlarıyla dolu ormanın ortasındaydı, ıssız ve tenha bir yere benziyordu. Haritadan aklımda kalanla birkaç dakikalık mesafede kasaba vardı. Pansiyon ise kasabanın 9 mil uzağındaydı, tahminen 20 dakikalık bir mesafe.

Ben kafamdan bu hesaplamaları yaparken yanıma bisikletiyle bir çocuk yanaştı ve yanıma oturdu. Otobüs bekliyodur diye umursamadım ama 5 6 dakika sonra konuşmaya başladı.

'Daha çok bekleyecek miyiz?'

'Efendim?'

'Gitmek için, neyi bekliyoruz?'

Afalladım, yarım dakika sonra onu pansiyondan gönderdiklerini anladım.

'Sizi.' Dedim 'Kendinizi tanıtmanızı, kusura bakmayın ama bir bakışta sizi pansiyondan gönderilen kişi olduğunuzu anlayamam.'

Karşımdaki genç sözlerim üzerine kaşlarını çattı, bunu beklemediği belliydi. Sözlerine ters bir şekilde devam etti.

'Beni göndermediler kendim geldim bu bir.' Yüzüne ukala bir gülümseme yerleştirip devam etti,

'Ve ben de Çağrı, Çağrı Erel.'

Açıkçası onu daha da yaşlı olmasını bekliyordum. Buraya gelmeden önce sadece telefonla konuşmuştuk o da sadece artık orada yaşamaya devam edeceğimi haber vermekdi.

Ayağa kalktı peşinden de ben, bisikletinde doğru yürümeye başladı.

'Ne yani sen bisiklet sürerken ben de peşinden koşacak mıyım?'

Sanırım bu dediğimi zihninde canlandırdı, komik gelmiş gibi kıkırdamaya başladı, hiç yoktansa güzel gülüyor diye geçirdim içimden.

Elini bisikletin arkasındaki oturma demirine 2 3 kere vurdu.

'Pek konforlu sayılmaz ama fena da değil.'

'Bir insanı alacağını biliyordun dimi? Yoksa beni bir kutuyla falan mı karıştırdın.

'Seni alacağım diye arkasında oturacak bir demiri olan bisikletle geldim ya,' sonra onaylamaz bir şekilde kafasını sallayıp sözlerine devam etti.

'Siz İstanbulluların nankör olduğunu duymuştum ama bu kadarını da beklemiyordum.'

Bu sözleri son noktayı koymuştu. Sinirlenince iki kelimeyi bir araya getiremezdim, bunun yüzünden karşısında kekeleyip rezil olmamak için hiddetle bisiklete doğru yürüdüm o da çok üstelemedi.

...

Uzun süren bisiklet yolculuğunun ardından pansiyona gelmiştik. Yolda gelirken kasabadan da geçmiştik ve eski hemen hemen ayni tonlarda taştan müstakil evler kasabayı çok sakin be boş göstermişti, ama karşında duran bu pansiyon kesinlikle sıradan evlere benzemiyordu. Eve dönük olan bu şaşıran bakışlarımı fark eden Çağrı kendini bir açıklama yapmak zorunda hissetmişti.

'8 yıl önce eve tadilat yapıldı, yeni odalar eklendi.'

'Tadilattan kastın evi yavru köşke çevirmek falan mı?'

'Sanırım.' Diye mırıldandı.

Hızlı bir şekilde evin kapısına yürümeye başladım, arkamdan geliyordu. Ben kapıya yaklaşır yaklaşmaz kapı açıldı. Kapıyı açan kişiye döndü bakışlarım. Turuncu saçları ve bembeyaz bir teni vardı, üstünde zümrüt yeşili boyu dizlerine gelen bir elbise vardı. Kemiklerinin gözüktüğüne emin olduğum ince ya da zayıf bir vücudu vardı. Onu kapının ağzında incelerken kapıdan hızlıca geçen Çağrı kızın yanında durup bir kolunu kızın omzuna attı kız bundan rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdanmaya başladı ama Çağrı kızın bu hareketiyle kolunun altındaki omzu sıkmaya başladı. Bunu beyazlaşan parmak boğumlarından anladım, çaktırmamaya çalıştığı belliydi ama farketmiştim.

'Küçük pansiyonumuza hoş geldin Esila. Ben Çağrı bu da,' kafasını kıza çevirdi, kıza olan bakışları alaycıydı. ' Biricik ablam Elin.'

Sesinin tonunu değiştirmişti içinde biraz ima sezmiştim ama bunu birbirinden hoşlanmayan iki kardeş klişesine yordum.

Elin ile Çağrı'nın kardeş olması beni şaşırttı. Bunun üstüne onu ayrıntılı bir şekilde süzmeye başladım. Elin ile karşılaştırma yapmak gerekirse benzeyen tek yerleri kusursuz beyaz tenleri ve zayıf bedenleri idi. Onun dışında Çağrı'nın altın sarısına çalan açık kumral saçları ve kahverengi yeşil gözleri vardı.

'Merhaba Elin tanıştığımıza memnun oldum.' Bu sözlerimin üzerine cevap vermesini beklerdim ama birkaç dakika geçmişti. Çağrı'nın dudaklarından yine o aptal kıkırdamalar döküldü.

'Ablam dilsizdir Esila ondan cevap bekleme.' Elin halinden hiç memnun görünmüyordu. İnsanları çözümlemeyi severdim ve bu kız ya Çağrı dan ya da bende rahatsız olmuştu ama bu ihtimaller arasından Çağrı'yı eledim sonuçta ağabeyi.

'Üzgünüm.' Diye mırıldandım. Bunun üstüne Çağrı sanki sırıtmasının daha da büyümesi mümkünmüş gibi ağzı genişledi.
'Hadi Esila sana yeni odanı göstereyim.'

...


Gıcırdayan tahta merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladık. Tahtadan bir evdi, girişte kocaman bir hol karşısında ise kocaman salon yer alıyordu. Sanırım evin konumu nedeniyle içerisi pek güneş almıyordu, ortamın boğuk bir havası vardı.

'Girişte salon, mutfak, lavabo ve birkaç boş oda var. Geriye kalan 2 katta da kiralanan odalar var, alt katta ki lavaboyu kullanmak zorunda değilsin her odanın kendine ait lavabosu var. Başka bir soru?'

Merdivenlerde aniden duran Çağrı'nın  bu beklenmedik hareketi yüzünden kafam sırtına çarptı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım, benden bir cevap bekliyordu.

'Mümkünse odam en üst katta olabilir mi?'

Bu çekingen hallerimden hoşlanıyor gibiydi. Dudaklarına küçük bir tebessüm yerleşdi.

'Elbette.' Diye mırıldandı.

2.kata olaştığımız zaman odamı seçmem için kenara çekildi. Etrafa kısaca göz attıktan sonra koridorun sonuna dogru yürümeye başladım. Aslında sesden uzak olduğu sürece odanın nerede olduğu umrumda değildi. Ben yürüdükce koridorun ışığı azalmaya başlıyordu, rastgele bir kapının önünde durdum. Çağrı bu odayı seçtiğimi anlatınca anahtarları kurcalamaya başladı, doğru anahtarı bulunca tekini bana uzatıp öbürüyle de kapıyı açtı.

İçerisi tozlu ve perdelerin kapalı olması nedeniyle biraz boğucu bir havası vardı. Çağrı önden ben arkasından odaya girdik. O direkt cama yönelip perdeyi kaldırdı ve camı açtı. Ben de etrafı gezmeye başladım, oda çok büyük değildi. Ortada iki kişilik bir yatak iki yanında komodin yer alıyordu pamcerenin karşısındaki duvarda ahşap bir gömme dolap yatağın karşısında ise yine ahşap bir makyaj masası yer alıyordu.

Odayı incelemem bitince Çağrı'ya yaklaştım, hala camın önündeydi.

'Güzel bir oda seçmişsin.'

Bu sözü galiba camın ötesinde yer alan dağ manzarası yüzünden söylüyordu.

'Neden ki, senin odan ne tarafa bakıyor? halbuki manzara aynı manzara.'

Dediklerime omuz silkti, gözlerini camdan ayırıp hızlıca odada göz gezdirdi. Bakışları en son bana değdi üzerimde biraz oyalandıktan sonra kapıya doğru yürümeye başladı.

'Yeni evine hoş geldin Esila. Burayı seveceksin...' kafasını yan çevirerek bana baktı yandan o muzip gülümsemesi belli oluyordu '... Emin ol.'

Bana ulaşmak için;

Tumblr: al-yavuz

ANDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin