7.BÖLÜM
KASABA
Issız yolda ilerliyorduk. her şey güzeldi, Çağrı'nın arabayı 2 kere spot etmesi dışında. Araba yolculuklarını hep sevmişimdir. Yolda pansiyon gibi müstakil evler nadir de olsa karşınıza çıkıyordu. Çağrı teyipin sesini kıstığında ona döndüm, o da zaten bana bakıyordu.
'Halletmem gereken küçük işler olacak. Sıkılır mısın?'
'Sence bu soru için biraz geç kalmadın mı? Her neyse sorun değil, kasabayı dolaşırım.'
Kafasını sallayarak beni onayladı. 20 dakika süren yol bitmişti arabadan inip yürümeye başladık. Sokaklar hemen hemen her biri krem tonlarında olan eski, bitişik, müstakil evlerle çevrelenmişti. yaz aylarında olmamızın etkisiyle buranın boğucu bir havası vardı. biraz daha ilerleyince meydan gibi bir yere geldik. Etrafta marketler, berberler, birkaç butik yer alıyordu.
Etrafı incelerken küçük bir kafenin önündeki masada oturan bir grup genç Çağrı'yla bana bakıyorlardı. Kaç kişi olduklarına dikkat etmedim, göz göze gelmemek için bakışlarım üzerlerinde çok oyalanmadı.
'Bak saatçi orada.' eliyle gösterdiği yere baktım. Buradaki diğer dükkanlar gibi tek katlıydı. Dökülen eskimiş boyası eskiden sarı renk olduğunu gösteriyordu. Çağrı önden ben arkasından kapından içeri girdik. Kırklı yaşların sonunda görünen adam Çağrı'yı görünce ayağa kalktı.
'Hoş geldin oğlum.' diyerek tokalaştılar. Ardından adamın bakışları bana döndü.
'Sen de hoş geldin kızım.' adamın bakışları Çağrı'ya döndü.
'Demir amcanın kızı tanıyorsundur.' dedi Çağrı. Bu sözlerin üzerine adam şaşkınca bana dönüp, elinin birini omzuma koydu.
'Benim adım Hakan kızım. Baban lisede çok yakın arkadaşımdı, haberini alınca çok üzüldüm, başın sağolsun. Yakalamadılar mı hala suçluyu?' adamın bu kederli ve ilgili hali babamla gerçekten çok yakın olduklarını gösteriyordu. Kafamı olumsuz manada salladım.
'Maalesef, dava hala devam ediyor.' adam sıkıntılı bir tavırla iç çekti. Ardından ortamın havasını dağıtmak istercesine tebessüm etti lakin biraz hüzünlü bir tebessümdü bu.
'Seni en son gördüğümde küçücük bir kız çocuğuydun.' sanırım o zamanları hatırlamak adamın hoşuna gitmişti ki gülüşü esaslı bir hal aldı. Çağrı'ya kısa bir bakış atıp tekrar bana döndü.
'Çağrı'nın elinden tutar tüm gün kasabada gezerdiniz.' dedi keyifli bir sesle. Bakışlarım şaşkınlıkla Çağrı'ya dönmüştü ama bana bakmıyordu. Oturduğu yerden kalkıp evde tamir ettiği saatleri poşetten çıkartıp onları Hakan amcaya verdi, adam saatleri özensizce kurcalamanın ardından sağlam olduğuna kanaat etmiş olacak ki ayağa kalkıp saatlerle başka bir odaya gitti. O esnada Çağrı bana döndü.
'Eskiden okul bizim eve uzak diye burada kalırdım.' dedi.
'O zamandan beri o kadar çok saat inceledim ki, yalnız aklında direkt canlanan basit saatlerden değil.' Gözlerini bir müddet duvarda asılı olan saatlerde gezdirdi genç çocuk, ardından sözlerine devam etti.
'Su saati, kum saati, sarkaçlı saatler, eski model kol saatleri,zemberekli saatler... Hatta güneş saati bile. Hepsi öyle bir ahenkle tik tak sesleri çıkarırdı ki uyurken bana ninni gibi gelir, saniye göstergesini koyun sayar gibi sayar uykuya öyle dalardım.'
Bana bunları gülümseyerek anlatıyordu.
'Bu sıralar herkesi geçmiş anıları akıllarına geldiğinde gülümserken görüyorum.' diye mırıldandım.
'Sanırım artık her şey çok daha kötü.' Ona bakmadan konuşuyordum.
'Şimdiyi bilmem fakat geçmiş çok güzeldi, sen benim geçmişimdeydin Esila.'
'Eskinden çok mu mutluyduk?' dedim gözlerimi gözlerine dikerek.
'Ellerimi tutarak yürüyordun, nasıl kötü olabilirdi ki?
...
Hakan amcanın içeri tekrar girmesiyle konuşmamış bitmiş Çağrı yeni bozuk saatler ve tamir ettiği saatleri alıp kargoya gitmişti. Beni meydandaki bankların birisine götürmüş ve yarım saat sonra burada buluşacağımızı o vakte kadar benim gezinmemi söylemişti, ama ben 10 dakika boyunca burada oturup gelen geçeni seyredip hala karşı kafe de oturan çocukların bakışlarını umursamamaya çalışıyordum. Bana bakıp arada birbirlerine bir şey söylüyorlardı ve fazla rahatsız ediciydiler, bir ara içimdeki çirkef taraf canlandı ve onların aksine bariz bir şekilde bakışlarımı onlara dikip kaşımı kaldırmıştım. Bu hareketimden sonra hiç yoktansa arada belirsiz bir şekilde bakmaya başladılar.
Etrafı biraz daha inceledikten sonra köşedeki terzi dikkatimi çekti. Aklıma hemen Elin'in paslanan ve azalan ipleri geldi. Ayağa kalkıp terziye doğru yürüdüm, içeri girdiğimde duvarlara boydan boya uzayan rafların üzerindeki ipler dikkatimi çekmişti, ki çekilmeyecek gibi de değildi, rengarenk ipler.
Masanın başında beklediğimin aksine genç bir kadının beni selamlamasıyla bakışlarım ona döndü.
'Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim.' kadının bana gülümseyerek bakan yüzüne aynı şekilde karşılık verdim.
'Merhaba iplere bakacaktım.'
ardından cevap vermesini beklemeden kafamı iplere çevirdim. Kadının beni süzdüğünü fark edebiliyordum. Hadi ama buradaki kimseye nezaket kurallarını öğretmemiş miydi? Kadının yanıma geldiğini adım seslerinden anlamıştım. Uzanıp zümrüt yeşili, lacivert, fuşya ipler çıkartıp bana uzattı.
'Eğer Elin'e alacaksanız en sevdiği renkler bunlar.' dedi kibar bir şekilde. Yüzümdeki şaşkın ifadeye bakıp sözlerine devam etmesi gerektiğini gerek görmüştü.
'Elin'in hangi renkleri sevdiğini bilecek kadar yakından tanıyorum onu. Bu ipleri alacak mısınız?'
kafamı sallayıp onayladım. Kasaya geçip barkodları okuturken, bir iğne paketi ve hoşuma giden birkaç parça kurdele ve ipi alıp kasaya bıraktım. Kadın konuşmasına devam ediyordu.
'Ortaokulu beraber okuduk, o liseyi bırakınca da aramız açıldı ama kendisini hala çok severim.'
O evde ne Çağrı'yı ne de Elin'i çok tanıyordum, haklarında hemen hemen hiçbir şeyi bilmediğim için duyduklarım beni şaşırtıyordu.
'Elin okulu neden bıraktı biliyor musunuz?' ardından ekledim. 'Tabi özel değilse.'
'tüm kasabanın bilmesi bunu özel yapar mı bilmem ama annesi ve babası öldürülmüştü. O zamanı hatırlıyorum da herkes o kadar şok olmuştu ki. Düşünsene küçücük kasaba daha önce hiç yaşanmamış bir olay,
katili aylarca aradılar. Olan küçük Çağrı'yla Elin'e oldu.'
Kadın derin bir iç çekti ben ise duyduklarımın şaşkınlığını yaşıyordum. Kadın bana bakıp tekrar konuşmaya başladı. Kendini o kadar kaptırmıştı ki bu şaşkınlığımı fark etmemişti. Ardından yüzüne Hakan amca gibi hüzünlü ifade yerleştirdi
'Onlarla iyi anlaşırsın, aynı acıları çektiniz sonuçta küçükken de iyi anlaşırdınız.'
'Beni tanıyor musunuz?' dedim afallamış bir şekilde. Kadın yüzüme komik bir şey söylemişim gibi baktı.
'Elbette tanıyorum seni Esila. Seni burada herkes tanıyor.'
Tumblr:al-yavuz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANDA
ChickLitORADA başladı her şey, ONDA son buldu tüm bu keder. ONDAN SONRA farkettim ben, boğazımda biriktirdiğim düş kırıklarını. ANDA :Orada, onda, ondan sonra 21.12.2019