Hayatım boyunca aciz yaşamıştım. Birilerine bağımlı ve huzursuz… Koca on yedi yılımın özeti bundan ibaretti işte. Böyle yaşamaya mahkum bırakılmıştım. Çünkü ben olmaması gereken biriydim. Doğmamalıydım. Yaşamaya devam etmemeliydim. Varlığımdan haberi olanların çoğu da bu şekilde düşünüyordu. Bazen ben bile. Acı çektiğim zamanlarda bu şekilde düşünmeden edemiyordum.
Yine de tüm bu düşüncelerimi elbette kendime saklıyordum. Beni korumak için istemeyeceğim kadar fedakarlık yapan Baekhyun da Suho Hyung da bunları bilseler üzülürlerdi. Onları üzmeye hiçbir şekilde hakkım yoktu.
Buna rağmen bunaldığım açıkça ortadaydı. Hayatımdan da devam ettiğim yaşantı tarzımdan da sıkılmıştım. Üstelik etrafta çok fazla gezinmeme izin yoktu. Suho Hyung bu konuda fazlaca sertti hatta. Şimdi bile şehir merkezindeki büyük alışveriş merkezini gezerken buna şaşırıyordum. Açıkçası izin vermeyeceğini falan düşünmüştüm ama şimdi yanımda, sevgilisiyle neredeyse tek beden halinde yürüyen Tao’yla açıkça belli oluyordu ki yanılmıştım.
‘’Film güzeldi.’'
Tao yavaşça mırıldandı. Evet, film güzeldi ama Tao sondaki ayrılık sahnesinde gereğinden fazla ağlamıştı. Etrafımızdaki insanların bile bize bakmasına neden olacak kadar da sesliydi üstelik. Şimdi bile gözleri kırmızı, sesi de kırık kırıktı. Yifan’ın iç çektiğini duydum.
‘’Acıktım. ’'
Tao bu kez daha yüksek bir sesle söyledi. Yavaşça kıkırdadım.
‘’Hayır Sehun.’' Hemen yanımda gözlerini kocaman açıp bana baktığını gördüm. ‘’Filmin sonunda olanları unutun. İkiniz de.’'
‘’Ağladığını mı? ’'
Sevimlice söylediğimde gözlerini devirdi.
‘’Burnunu çeke çeke ağladığını mı?’'
Yifan alaycı bir sesle söylediğinde yeniden güldüm. Tao yüzünü buruşturdu.
‘’Acıktım Fan.’'
Dudaklarını büzerek söylediğinde başımı iki yana salladım. Yifan dikkati dağılmış bir halde etrafına bakınıp sevgilisinin karnını doyurabileceği bir yer ararken şaşkınlığımı saklamadım bile. Tao oğlanı nasıl susturabileceğini çok iyi öğrenmişti.
‘’Pizza yemeye ne dersiniz?’'
Yifan duraksayıp ikimize da bakarak sordu. Aynı anda başımızı salladık. Arkasındaki bir restoranı işaret edip kaşlarını kaldırdı. İtiraz eden olmadı. Açıkçası ben de acıkmıştım vesaat henüz erken sayılırdı. Suho Hyung’a film izleyip bir şeyler atıştırdıktan sonra döneceğimi söylemiştim. Dediğimi yapmazsm bir daha izin alamayacağımı bildiğimden hızlıca içeri adımladım.
Suho Hyung çoğunlukla aşırı korumacı davranıyordu. Korkularını anlıyordum. Elbette anlıyordum ama bu beni bazen bunaltıyordu. Şimdi bile iki saat içinde en az beş kez aramıştı.
Tao bizim için sipariş verirken ortama yayılan sesle iç çektim. Tao bana kısa bir bakış attı.
‘’Lavaboya gideceğim.’'