•1•

51 8 1
                                    




Bazen insanlar kendilerini çok güçsüz hissederlerdi. Artık takati kalmamış ve vazgeçmiş olurlardı. Hayatındaki sorunun üstesinden gelmek için uğraşmış ve başarısızlıkla sonuçlanan durumlarla yüzleşmekten yorulmuş olurlardı. Vücudumdaki o güç bitmiş hissediyordum. Çok çabalamış ve yere düşmüşüm gibi bir ağırlık üzerimde vardı. Kanımın vücudumdaki damarlarıma yaptığı basınç çok fazla artmıştı artık. İnsanlar isterdi, çabalarlardı. Emek verir ve kendilerini motive ederlerdi. Neredeyse bütün konular için bir motive edici şey vardı fakat bu bir süre sonra bitebilirdi. Umut tükenebilirdi. Emek boşa gidebilirdi. O istek kaynamış havada buhar olup gidebilirdi.

Peki ya ölümle burun buruna geldiğinde pes etme fikri hemen akla gelebilir miydi?

Parmak uçlarım buzdan iğneler batıyormuşçasına acıyordu ve ayağımı hissetmiyordum. Belkide bileğimdeki burkulmanın verdiği acı hepsinin üstünde olmalıydı. Fakat eğer gerçekten burkulduysa ya da kırıldıysa yanmanın vereceği his bu soğuk suyun verdiği dondurucu etkiden dolayı kendini saklamak zorunda hissediyordu. Yüzüme yosun gibi bir şeylerin değdiğini hissediyordum. Gözlerimi zorlayarak açtım ve irislerime çarpan ve vücudumu kapladığı gibi gözümün yüzeyini de kaplayan su yüzünden etrafım bulanıklaştı. Yine de önümde geçen yosuna benzettiğim şeylerin süzülen saçlarım olduğunu görmem bir nebze rahatlatmıştı.

Uzuvlarımı hiçbir şekilde hissetmiyordum fakat kollarımı aşağı indirdim ve çenemi eğerek ayaklarıma odakladım gözlerimi. Parmak uçlarımı zorlayarak burkulan ayağımın pateninin klipslerine uzattığımda olabildiğince var olan gücümü ayağımdan çıkarmak için kullandım. Açılmıştı. Bileğimi zorlamamaya çalışarak ayağımın paten ayakkabımdan çıkmasını sağladığımda ciğerlerime dar gelmeye başlayan oksijen sanki artmış artık daha rahatlamıştım. Ağırlığım azalmış ve ayağım su ile daha rahat buluşmuştu. Bu beni rahatlatsada bütün vücudumu uyandırmaya çalıştım ve kalan birkaç damla gücümle kollarımdan destek alarak yukarı itlemeye çalıştım. Yorgun hisseden bedenim burkulmuş ayağım ve donmamı sağlayacak su yüzünden zorlanırken dişlerimi sıktım ve daha kuvvetle kendimi yüzeye çıkarmaya çalıştım. Çenem dişlerimi sıkmaktan ağrıyor ve parmaklarımı kaplayan derim suyu her yarışında artık yırtılacak ve taşıyamayacak hale geliyordu. Bileğim kangren olmuşum gibi tuhaf bir sızıyı bedenime ince ince yayıyordu ve ben çoktan ölmemek için dua etmeye başlamıştım. Arada gözlerim kapanıyor, ben bayılacağımı ve şuurumu kaybedeceğimi düşünüyor ardından tekrar açılınca suyun yüzeyine yaklaşan bedenimi daha bi kuvvetle itliyordum.

Sol kolumu olabildiğince yukarı kaldırıp
parmak uçlarımın soğuk esen havayla temas ettiğini hissettiğimde bayılmak üzere olan bedenimi hareketlendirdim. Kafamı çıkardığım an hızlı ama yorgun olan gözlerim en ufak bir kara parçası ararken bir kaç metre ötemdeki bana yakın olan devrilmiş kütük parçasını gördüm.

Gerçektende bilincimin kapandığını hissediyordum ve suratımı keskin bir bıçakla yarıyor gibi hissettiğim rüzgar beni her an gözlerimi kapatıp suya geri bırakmamı ikna eder gibiydi. Bir kaç kulaçla birlikte elim sert bir şeye değdiğinde ona bir bebeğin annesine tutunurkenki açlığıyla yapıştım. Kendimi çektiğimde su omuzlarıma geliyordu. Önce istemsizce çıkan küçük bir öksürük yerini derin ve içten öksürüklere bıraktığında elimin kayacağını sandım. Çırpınarak daha da sıkı tutunurken karaya doğru uzanmıştım artık.

Önce iki elimide yere değdirdim. Rengini kaybetmiş avuç içlerim titreyerek tutunuyorken yerde çakıl taşı olabileceğini sandığım sert şeyler büzüşmüş ve donmuş ellerimi kesmişti. Bunu umursayacak halim kalmamıştı. Kalbimin bile donduğunu hissediyordum ve etrafımdaki şeylerin koyulaşmaya başladığını.

Hoş, zaten etraf zifiri karanlıktı ve etrafımı hafif aydınlatan şey sadece tam tepemde duran dolunaydı.

Ellerimle destek alarak zemine bastırmış ve kendimi yukarı çekmeye çalışmıştım. Kollarımdan destek alırken vücudum halsiz düştüğü için dirsek bölümünden kolum kırılmış ve öne yalpalamıştım. Yüzümü yere çarpmamak için kendimi sıkarken ağlamayla karışık acı dolu bir inilti bırakmıştım. Sessiz bu göl kıyısı benim iniltimle birkaç defa yankılanmıştı fakat bilincimi açık tutmak için ekstra harcadığım efor kulağıma birkaç çıtırtı sesinin gelmesini sağlamıştı. Birkaç kere daha öksürerek bu sessizliği ikiye ayırdım. Kalçam sudan çıkmış ve buz gibi olan havayı içime hızlı soluklar eşliğinde çekerken soğuk hava ciğerlerimi patlatacak kadar acıtıyordu. Dönerek yere oturur pozisyona geçtiğimde ellerimi yerden kaldırdım ve parmaklarıma ılık şeylerin aktığını hissettim. Gözlerim ellerime dokunurken koyu renkteki sıvı elimi kaplamış fakat ellerimin ısınmasını sağlamıştı.
Kanımın sıcaklığı hiçbir şey hissedemeyecek raddeye gelmiş parmak uçlarımı canlandırıyordu.

Etrafa yorgun bir inilti daha bıraktığımda ellerim acısa bile diğer patenimi de çıkarmıştım. Burdan uzaklaşmalı ve sıcak bir yer bulmalıydım fakat her yer aşırı sessiz ve tenha bir görünüme sahipti. Gözlerimi kırpıştırarak göle baktım ve başıma giren ağrıyla kaşlarımı çattım. Kendime yüklenerek ayağa kalkmak için haraketlendim. Milyonlarca kurşuna dizilip işkence edilmiş gibi hissettiren bedenimi zorlukla doğrulttuğumda bir anda sırtıma bir flaşın patladığını hissettim. Bedenime tutulmuş güçlü bir ışık huzmesi oluşmuştu. Bu soğuk havada soğuk rüzgarda deli gibi titreyen bedenimin kemikleri arasında donduğunu düşündüğüm kalbim tuhaf bir duyguyla hafif atınca çenemi yavaşça sağ omzuma doğru çevirdim Titreyen bir elim çıkardığım beyaz patenimi güçlükle tutuyorken üstümden ayrılmayan ve beni aydınlatan ışığa doğru elimi uzattım. Göz bebeklerimin titrediğini hissedebiliyordum.

"Sen de kimsin?"

Bedenim uyku istiyordu. Gerçekten ölecekmiş gibiydim bunu dış görünüşüme bakan biri sadece titrememe bile odaklansa anlayabilirdi. Az önce yaşadıklarım beynime büyük bir ağrıyla girerken bir patenimin tekinin hala gölde olduğu gerçeği geldi ve ellerim daha çok titredi. Düşecek gibi olmuştum. Birkaç ses daha duysamda etrafın hafif dönmeye başlaması bana kendimi tuhaf hissettirmişti. Kafamda şefkatli bir annenin ayaklarında salladığı bebek gibi sağa sola giden ağaçları anlamaya çalışıyordum. Bu uykumu daha çok getirirken soğuktan şoka girebilecek bedenim karşımdaki kişinin ses tonunu güzel bir ninniye benzetmiş ve sonsuz bir uyku için kendini hazırlamıştı. Kulağıma uğultu şeklinde gelen ses kararmak üzere olan gözlerimi kırpıştırmama neden olurken üstüme fener diye tahmin ettiğim şeyi tutan kişinin silüetini görmeye çalıştım.
Hiçbir şey belli olmuyordu.

Artık midem bulanmaya başlamış ve başım yarılıp kanım etrafa akarak bedenimi ısıtıcakmış gibi hissediyordum. Hastalıklı bir bedeni andıran vücudum sonradan fark ettiğim bir şekilde deli bir hasta gibi titrerken ağzıma safra tadı gelmişti. Gerçektende bilincimin kapandığını hissediyordum. Kulağıma birer melodi şeklinde gelen uğultular beni uykuya çekiyorken önce gözlerim yavaş bir şekilde kapandı sonra kulaklarımdaki uğultu yerini bir ninniye devretti ve bilincimin kapanmasıyla yer ayağımın altından kayarken yüzüm sertçe zeminle buluşmuştu.

💦

İlk yazdığım kitap değil ama yükseleceğini düşündüğüm ilk kitap. Bakalım ne olacak.

Öpüldünüz.



AY'IN SOĞUK DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin