Operasyon kıyafetlerimi* giymiş yatağımda sırt üstü uzanıyordum. Elimde Hana Noona ile birlikte ördüğümüz Küçük Prens oyuncağını döndürüyordum.
Chan Hyung bugün Küçük Prens'in dışarı çıkmak istediğini söylemişti. Devriye gezdikten sonra yanına uğrayabilirik diye düşünmüştüm, Chan Hyung'ta yapabileceğimi söylemişti ve ben şimdiden heyecanlanmaya, ne diyeceğimi kafamda döndürüp durmaya başlamıştım.
"Hyunjin, birazdan çıkıyoruz!" Chan Hyung'un sesini duymamla doğruldum.
"Tamam, Hyung!"
Bugünkü devriye ekibi ben, Chan Hyung ve Jisung Hyung'tu ve bu gece Jisung Hyung'tan kurtulamayacağımı daha şimdiden biliyordum.
Ayağa kalkarak aynanın önüne geçtim. Aynanın önünde yerde duran kılıcımı sırtımda taşıyabileceğim yeni kınımı** alarak sırtıma bağladım ve kılıcımı yerleştirdim. Maskemi takıp, kemerime bağlı olan şarjör kılıfına*** şarjörleri koydum ve son olarak belimdeki kemerden bacağıma bağlı olan kılıfa**** yatağımın üstünde duran CZ 75 SP-01'i***** yerleştirerek odadan çıktım.
Chan Hyung kapının önünde bekliyordu. Yanına vardığımda, salondan Minho Hyung'a son bir öpücük verip gelen Jisung Hyung ile dışarı çıkarak önceki seferki yoldan bu sefer daha hızlı şekilde geçtik.
Chan Hyung ve Jisung Hyung önden yüksek bir binanın çatısına çıkarlarken onlara ayak uydurarak peşlerinden ilerledim. Bu çatıya çıkma mevzusu sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Bugün yine sakin geçecek gibi. Jisung İç tarafta tur at, bizde Hyunjin ile dış tarafa bakalım. Sorun varsa anında bildir, kendin halletmeye çalışma." onayladıktan sonra maskesini düzeltip veda ederek gitti.
Chan Hyung bulunduğumuz evin çatısının yanında ki daha alçakta olan çatıya geçtiğinde peşinden gittim. Chan Hyung için tek başıma kalmak için yeteri kadar iyi değildim. Haklıydı da.
Birkaç çatı daha aştıktan sonra Hyung aşağı inmek için yangın merdivenlerine geçtiğinde peşinden bende gittim.
"Burada bir yer var, Hana adını hendek koydu, en pis işler genelde orada döner. Önce oraya gideceğiz sonra birkaç yere daha bakacağız. En sonda sahile gideriz, istediğin şeyi yaparsın sonra da Jisung'un yanına döneriz. Tamam mıdır?" kafamı sallayarak onay verdiğimde gölgelerin içine dalarak yürümeye devam etti.
Her yeri dolaşıp Küçük Prens'in geçen sefer oturduğu yere gelmiştik. Sadece küçük bir çete kavgası vardı ve bunu Chan Hyung gölgelerin arasından hafifçe gözükerek halletmişti. Bu tür pis işlere bulaşanlar bizi biliyorlardı ve korkuyorlardı.
Chan Hyung ile yan yana Küçük Prens'e yaklaşırken heyecanım giderek artıyordu.
Hyung, Küçük Prens'in korumalarından birine selam verirken eliyle beni sırtımdan iterek, hızlıca halletmemi söyledi.
Seri adımlarla ona doğru yürüyerek oturduğu bankta yanına oturdum. İrkilip bana dönerek kulağındaki kulaklıkları çıkarttı.
"Korkuttum mu?" sesim maske yüzünden boğuk çıkıyordu.
"Ah, hayır. Sadece azıcık irkildim." gülümsedi. Yüzümde maske varken daha rahat hissetmiştim. "Burada olduğumu biliyor muydun?" başı öne eğikken sorduğu soruyla fazla şirin gözüküyordu.
"Evet. Öğrenmiştim. Aslında çok iyi oldu. Sana vermek istediğim bir şey vardı." bana döndü ve gözleri maskem de turlamaya başladı. Aman Tanrım!
"Bana mı?" kafamı salladım, gülümsedi.
Bacağıma bağlı küçük çantadan****** çıkardığım Küçük Prens figürlü örgü oyuncağı ona doğru uzattım. Eline aldığı oyuncağı hayran hayran incelerken, bende yüzündeki gülümsemeyi inceledim. Sanırım kalbim hiç iyi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
handsome killer ❁hyunmin
Fanfic"Daha önce hiç düşünmezdim, eli kılıçlı bir adamın bu kadar çekici olabileceğini." © yuu, 2018