18❁

988 143 51
                                    

Arabadan inerek eve doğru yürürken kendimi her an yere serilecekmiş gibi hissediyordum. Yanımda yürüyen Chan Hyung bunu fark etmiş olacak ki belime sardığı koluyla bana destek oldu. Umuyorum ki kendini suçlamıyordur.

Kapıdan içeri girer girmez koşup boynuma sarılan Hana Noona ile hafifçe geriye doğru sarsıldım. Korkmuş olmalıydılar.

"Sen iyisin! Deli gibi korktum!" sağlam olan kolumu beline sararak içeri doğru yürüdüm. Kapının önünde uzun süre durmak akıllıca olmazdı. Sonuçta ev dışarıdan bakıldığında bir harabe gibiydi.

"Sakin ol, Noona. Buradayım ve iyiyim." Hyunglar da içeri girerek kapıyı kapattılar.

Hana Noona avuçlarını yanaklarıma dayayarak vücudumu küçük bir hasar kontrolünden geçirirken, Sun Noona gelip onu önümden çekerek bana sarıldı. Sıcacık hissediyordum.

"İyisin değil mi?" çenem omzuna dayalıyken kafamı sallayarak onay verdim.

"İyiyim Noona. Endişelenme." teker teker gelip bana sarılıp nasıl olduğumu soran Aileden sonra solana geçerek oturduk.

"Aç mısınız? Bir şeyler hazırlamamı ister misiniz?" Hana Noona elindeki suyu bana verirken tüm aileye ithafen konuşmuştu.

Kafalar olumsuzca sallanırken Hana Noona omuzlarını düşürerek sevgilisinin yanına oturdu. Yaşanılan olay tüm ailenin huzurunu kaçırmıştı.

Younghwa Hyung, Chan Hyung'un yanından kalkarak yanıma oturdu ve tişörtün kolunu kaldırarak yarayı kontrol etti.

"İyi gözüküyor." gülümseyerek yüzüme baktığında bende ona aynen karşılık verdim. Younghwa Hyung insan içine huzur veriyordu.

Telefonu çalan Chan Hyung aceleyle açıp telefonu kulağına götürdü. Changbin Hyunglar olmalıydı.

"Hey, vardınız mı? İyi misiniz?" karşı tarafı dinlerken tedirgin havası bozulup yerini ufak bir gülümseme aldı. İyiydik.

Telefonu kapatarak geri cebine yerleştirdi.

"Herkes iyi. Bunu da atlattık." yanımda oturan Evren Hyung omzumu pat patlayarak gülümserken yüzümü inceliyordu.

"İyiyiz." şu an ki hava biraz tuhaftı fakat güzeldi.

"Hyunjin, gidip dinlenmelisin." kafamla onaylayarak üst kattaki odama gitmek için ayaklandım. Dengemi korumakta zorlanıyordum fakat bir şekilde merdivenleri aşarak koridorun sonunda ki odana ulaştım.

Dolabımdan çıkardığım pijamaları giyerken biraz zorlanmıştım ancak bir şekilde halledip yatağıma sırt üstü uzandım.

Yatağın yanındaki komodinin üstünde duran telefonum çalmaya başladığında yerimde biraz doğrularak elime aldım.

Arayan Seungmin'di hemen açıp telefonu kulağıma yasladım.

"Merhaba, Küçük Prens." rahatladığını belirten bir nefes bıraktı.

"İyi misin?" sesi titremişti ve boğuk geliyordu. O ağlamış mıydı?

"Sen ağladın mı?" burun çekiş sesi duydum.

"Belki biraz. İyi misin? Çok endişelendim. Yanına gelmek istedim ama Babam dışarı çıkmamam gerektiğini söyledi. Çünkü güvenli değilmiş. Neler oluyor?"

"Küçük bir suikast. Kurşun kolumu sıyırmış. Önemli bir yara da değil o yüzden endişelenme iyiyim."

"Seni görmek istiyorum." gülümsedim. Bu çocuk beni büyülemeyi iyi beceriyordu.

"Üzgünüm, Küçük Prens. Aşırı yorgun olmasam yanına gelirdim ama malum."

"Hayır, hayır." uzunca bir iç çekti. "Dinlenmelisin. Yarın gelmeye çalışacağım."

"Ben iyiyim. Biraz toparlanınca yanına gelirim."

"Her neyse. Yarın yanına gelmeye çalışacağım. İyice dinlen. Seni seviyorum!" cevap vermemi beklemeden telefonu yüzüme kapattı. Aptal aptal gülümserken telefonumu tek kişilik yatak olmasına rağmen büyük olan yatağın üstüne bırakarak ellerimi yüzüme kapattım.

Tanrım, o çok şirin!

*

sizi seviyorum, kendinize cici bakın.

handsome killer ❁hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin